Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Hadis mi? Kuran mı?

Hadis mi? Kuran mı?
 

Bu gün bir gazetede hadis ayıklama işleminin bitmekte olduğuna dair bir haber vardı. Prof. İsmail Hakkı Ünal, “Kadınlarla ilgili bazı rivayetler var ki peygamberimize ait gibi yer alıyor. Hangi kaynağımızda yer alırsa alsın bunlara yer verilmeyecek. Kocalarına itaat konusunda, peygamberimizin üslubuna uygun olmayan, kadını ikincil seviyede gösteren ya da erkeğin hizmetkarı gibi gösteren rivayetlere yer verilmeyecek. Türkleri aşağılayan veya öven hadislere de yer verilmeyecek. Zaten bir ırkı yeren sözlerin peygamberimize ait olmadığı açık olduğu için bu hadisleri çalışmamıza almadık.”

“Bu proje hadislerin tasfiye edilmesi değil, derleme çalışmasıdır. Daha önce hadisler suiistimal edilmiş, hadis uydurulmuş. Bunları da insanlar peygamberin sözü zannediyor. İstismarın önüne geçilmesi gerekiyor. Bu nedenle sağlıklı güvenilir bir çalışma yürütüldü.”

Hadis nedir? Çok bilinin tarifi ile Muhammed’in yaptığı rivayet edilen açıklamalardır. Peki doğrumudur? Bu sorunun cevabını vermeden önce lütfen elinizi vicdanınıza koyup akıl ile düşünün. Edinilen bilgiye göre Hadisleri ilk toplayan ve kitap haline getiren İmam Zühri’dir. Hicri 52-124 arası yaşamış olan bu kişi Hadislerden bir kitap oluşturduğunda Hz. Muhammed yaklaşık yüz yıl evvel ölmüştü. Başka bir deyişle yazılı veya kulaktan duyma, ama adı üzerinde rivayet.

Bizim bu konu ile ilgilenen bilim adamları ayıklamalar yapıyor. Bildiğimize göre din evrenseldir. Buna göre Müslüman âleminin tamamı bizim yaptığımız düzenlemelere göre hadis kitaplarını düzenleyecek midir? Hiç sanmıyorum. O zaman her millete göre onların keyiflerinin istediği gibi mi hadisler olacaktır. Anlatılanlara göre daha evvel de birçok ayıklamalar yapılmış. İddiaya göre ise onlar hadis değilmiş.

Şimdi birilerinin cehaletimi hoş görüp şu soruma cevap vermesini istiyorum. Siz doğrusunu nasıl biliyorsunuz. Her halde Hz. Muhammed ile birlikte yaşamadınız. Bildiğimiz kadarı ile Hz. Muhammed hadisleri bizzat yasaklamış, Hz. Ömer’de hadis mecmualarını toplatmıştır. Bütün bunlar da gösteriyor ki, hadis meselesi hiçte güvenilir değildir. Nasıl olsa rivayete dayandığı için herkesin kendi çıkarına hizmet edeceğini düşündüğü bazı düşünceleri hadis olarak sunması ve yayınlaması olasıdır.

Ben bu hadis meselesini birilerinin bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek insanları Kuran’dan uzaklaştırmak, din adı altında başka şeyleri beyinlere yerleştirerek aldatmaya çalıştıkları bir alan olarak görüyorum. Gerçeği bilsek, muhakkak ki muazzez peygamberimizin düşünceleri çok önemlidir. Ama maalesef bilmiyoruz ve sürekli ayıklanarak, Prof. İsmail Hakkı Ünal’ın dediği gibi beş altı cilt bırakacağız. Oysa İmam Zühri’nin sadece bir kitabı var. Hesap siz okura ait.

Kuran-ı Kerim’in ilk ayeti “oku” olmasına rağmen çıkarcılar o muhteşem eseri okuyup incelemememiz için, tabiri caizse sımsıkı sarıp duvara asmamız için ellerinden geleni yapmıştır. Ne yazık ki başarmışlardır da. Kimse kimseyi kandırmasın. Gerçeği öğrenmek, durumu her boyutu ile incelemek adına bir süre uğradığım değişik tarikat öğretilerinde de durum farklı değil. Asla ve asla anlamadığım Arapça ile kurandan bir iki sure okunur veya aralara serpiştirilir, geri kalan bütün muhabbet beyin yıkma taktiklerinden öte bir şey değil.

Bu gün, Kuran benim başucu kitabım. Tabii Türkçe olarak. Tereddüt ettiğim, merak ettiğim her konuyu ona bakarım. İlahiyatçıya, hacıya, hocaya sormam. Zira bizim dinimizde ruhban sınıfı yok. Diyebilirsiniz ki, ya yanlış anlamışsan? Şöyle bir anlatı ile cevaplıyalım.

Çoban deniz kenarında hayvanlarını otlatırken bir ermiş yanına gelir. Tabii çobanın adamın ermiş olduğundan haberi yoktur. Ermişten kendine namaz kılmasını öğretmesini ister. O da öğretir. Çoban namaza durur. Ermişte denizin üzerinde yürüyerek uzaklaşır. Namaz kılmakta olan çoban bir an şaşırır, bocalar, aklından çıkmıştır ne yapacağı. Çaresizlik içinde etrafa bakar. Ermişi uzakta gidiyor görünce hemen koşturur. Bir iki dakikada yetişip onu durdurur, unuttuğunu söyler. Ermiş adama bakar, o hala denizin ilerisinde su üzerinde durduğunun farkında bile değildir. “İstediğin gibi kıl” der.

Sürçü lisan ettikse affola.

18/07/2010

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..