Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '11

 
Kategori
İstanbul
 

Hafta Sonu İstanbul

Hafta Sonu İstanbul
 

Hafta sonu… 18-19-20 Kasım… İstanbul’dayım.

Puslu bir İstanbul havası… Gökyüzü griye bezeli… Her yanda canhıraş bir trafik var ve bütün sokaklar, caddeler sağlı sollu araçlarla işgal edilmiş. İnsan keşmekeşi cabası… Her yanda süren alt yapı, üst yapı inşaatları… Her yerde şantiyeler kurulu… Deprem olmayacakmışçasına bir rehavet var İstanbul diyarlarında.

İstanbul’da olmaktan tad almaya çalışıyorum, nafile… Trafikte geçen zamana kahrediyorum. Ama elden bir şey gelmiyor.

19 Kasım Cumartesi, sabah…

Bir işim dolayısıyla Beyoğlu’na çıkmak durumunda kaldım. Aracın yönünü ne yana çevirirsek çevirelim,  öldürücü bir trafikle karşılaşıyoruz. O trafik keşmekeşi içerisinde bir şekilde Tepebaşı’na ulaştık. Tüyap otoparkına aracımızı soktuk ama boş yer bulabilmek başlı başına bir çaba gerektiriyor. Ortalama yirmi dakikamız aracımızı park edeceğimiz yeri aramakla geçti. Ve gerisin geri işimizi hale yola sokmak için gideceğimiz yere yürüyerek gittik ve işimiz bittiğinde saat 14.00’ı gösteriyordu. Tam o saatte Alper geldi İstinye’den ve bir süre Alper’le çay içip sohbet ettik.  

İşimiz yoktu ve yapacağımız iş biraz olsun aylaklıktı.

Yeğenim, ben ve Alper İstiklâl Caddesinden yürüyerek Karaköy’e indik ve Galata Köprüsü üzerindeki, boğaza cephe bir balıkçıya girerek camın kenarına yerleştik. Boğaza nazır rakı içmeyeli, balık yemeyeli hayli zaman olmuştu. O puslu İstanbul gününde, Galata Köprüsü üzerinde boğaza nazır rakı içmek hayli keyifli bir aktivite. Hemen yanı başınızda oltalara takılan balıklar… Önünüzden geçen insanlar…  Ve önünüzde rakı, balık, yeşil salata…

Uzun bir zaman orada kaldık. Önümüzden geçen vapurları izledik, boğazı seyrettik ve tabii ki uzun uzun sohbet ettik. Kalktığımızda saat hayli geç olmuştu.

Akşamın o saatinde trafik sabahın erken saatlerinden daha vahim bir hâl almıştı.

Bir tarafta İstanbul’un o otantik haline dair keyifle geçen saatler ve hiç bitmesini istemediğiniz anlar, diğer tarafta insanı canından bezdiren anlar… Öyle ya, her güzel şeyin bir de kötü tarafı olur misalinden.

20 Kasım Pazar, sabah…

Ablamdayım…

Güzel bir sabah kahvaltısı sonrasında yeğenim geldi ve beni alarak Beylikdüzü istikametine yönümüzü çevirdik. Kitap fuarına gideceğiz. Lakin gitmek nafile… Küçükçekmece’den itibaren feci bir trafik… Karınca adımı misali ilerleyen bir trafik var. Sabah saat 10.00’da çıktık yola, yaklaşık iki saatlik bir zaman sonrasında fuarın içerisinde bulduk kendimizi. Trafik cangılı içerisinde ben de sinir katsayısı yükseldikçe yükseldi. Fuarın içi alabildiğine kalabalık… Alabildiğine bir insan keşmekeşi var. Fuar içerisinde keyifle dolaşmak nafile… Üç saat gezdik fuarı ve sadece kızım için bir takım okul gereçleri aldım. Kitap mı? Yok… Kitap almadım. Onca kitap içerisinden ayrım yapamadığımdan ve kafamda şekillenmiş olan bir takım kitaplar da olmadığından kitap alma faslını ben yine internetten sürdürme kararı aldım. Ama güzeldi fuarı dolaşmak. Keyifliydi. Eğlenceliydi. Saat 15.00’da fuardan çıktık ve o akşam bir başka yeğenimin Şişli evlendirme dairesindeki nikâhına yetişmek için yola koyulduk. Beylikdüzü ve Taksim arası uzun bir yolculuk seansı daha… Varın siz düşünün ne çektiğimizi o yollarda. Daha da vahim olanı tam maç saatine denk gelen bir nikâh töreniydi. Beşiktaş-Galatasaray maçı ve her yan Beşiktaş taraftarlarıyla dolmuş taşmıştı. Kısa süren nikâh töreni sonrasında sanırım akşamın saat 22.00 saatlerinde soluğu evde alabildik.

Devrisi gün…

21 Kasım Pazartesi…

Sabah 07.30 uçağıyla Antalya’ya kaçarcasına geri döndüm.

Antalya’ya indiğimde bir an için kendimi cennete düşmüş gibi hissettim. İç hatlar çıkış kapısından dışarıya çıktım. Tiril tiril bir Antalya sabahı… Gökyüzü masmavi…

Tolga hemen otoparkta beni bekliyor… Aracımıza bindik ve onbeş dakikalık ferah bir yolculuktan sonra soluğu şirkette aldık. Şirkete giderken yolda hemen hemen hiçbir araca rastlamadık. Tek tük araçlar vardı ama varlıkları ve yoklukları hiç belli olmuyordu.

İstanbul’da yaşayanların haline üzülmedim dersem yalan olur.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..