Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '07

 
Kategori
Haber
 

Haftanın getirdikleri 2 Eylül 2007

Türkiye: Hafta Abdullah Gül' ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ve bunun yankıları ile geçti. Salı günü mecliste 339 oyla 11. Cumhurbaşkanı seçilen Gül aynı gün yemin ederek görevi Sezer'den devraldı. Yemin törenine katılmayan askeri erkan ertesi gün GATA mezuniyet töreninde de yeni cumhurbaşkanına mesafeli durdu. Tören sırasında Abdullah Gül'e "Sayın Cumhurbaşkanım" yerine "Sayın Cumhurbaşkanı" diye hitap edilmesi geçen haftaların Çoşkun-Erdoğan çekişmesini sanırım benim gibi Genelkurmay Başkanı'na da hatırlatmış olacak ki ertesi gün sular duruldu. Cumhurbaşkanı Bekir Çoşkun'un Cumhurbaşkanı olmayabilir, ama Genelkurmay Başkanı'nın böyle bir lüksü olmadığını Yaşar Paşa da gördü sanıyorum.

Çarşamba günü Cumhurbaşkanı'na sunulan yeni hükümette de benim açımdan sürpriz yoktu. Ali Çoşkun'u görmeyeceğimi biliyordum, görmediğime sevindim, ama yerine getirileceği bilinen Zafer Çağlayan da dışarıdan bakıldığında Ali Çoşkun'un geçmişine benzeyen bir kişilik, umarım en azından beni Ali Çoşkun kadar utandırmaz. Mehmet Şimşek'in ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak Ali Babacan'ın yerini alacağı benim açımdan daha seçimden önce aşikardı, bazılarına sürpriz olmasına şaşırdım. Ali Babacan nasılsa başkalarının dediğini yapmaya alışkın olduğu için bu dönemde de Dışişleri başbakan ve cumhurbaşkanının kontrolünde olacak. Haa, bir de Atilla Koç gitti ona sevindim. Benim açımdan tek ciddi negatiflik, devletin tüm kademeleri arasında uyum ve birliktelik hedefleyen hükümetin gerek eğitim camiası gerekse de üniversitelerle yıldızı hiç barışmayan Hüseyin Çelik'in hala Milli Eğitim Bakanlığı görevine devam etmesi.

Önce "biz PKK'ya terörist diyemeyiz" deyip, sonra da Genelkurmay Başkanı kendisini 30 Ağustos resepsiyonuna çağırmayınca "asıl bölücünün kim olduğu ortaya çıktı" diye bağırmak ayrı ve garip bir zihniyetin ürünü. Sayın Türk gerçekten Yaşar Paşa'nın kendisini çağıracağını mı sanıyordu?? Ordumuz artık DTP Genel Başkanı'nın "terörist değil" dediği teröristlerin öldürdüğü askerlerin cenazelerine gitmekten yorulmuşken Sayın Türk bence Sayın Bahçeli ile el sıkışmayı bile onur kabul etmeli, PKK'ya terörist olarak kabul etmediği sürece.

Dünya: Taliban uzun süredir elinde tuttuğu Güney Koreli rehinelerin tümünü salıverdi. Güney Koreli kaynaklar her ne kadar rehineler için fidye verilmediğini iddia etseler de Taliban yetkilileri "aldığımız 20 milyon dolar bize pekçok bombalı kamyon sağlayacak" yorumunda bulundular.

Yunanistan'da seçimler yaklaşırken hükümet çıkan yangınlarla başetmedeki başarısızlığı bizim üzerimize atarak yangınların bizim tarafımızdan çıkartıldığını söyleyince kendi basınları bile güldü. Aslında bu Yunanlılar bizden çok farklı değil, yangından zarar gören ailelere verilen yardımı alabilmek için pekçok aile yangın bölgelerine göç etmiş. Bankalar da ilk başta kontrolsüz para dağıttıkları için yangınla hiçbir alakası olmayan pekçok kişi 10000 Euro devlet yardımı almış.

Bilim: Sonunda Mars'ta hava düzeldi. Güneş panelleri kum fırtınasından dolayı verimli çalışmayan iki rover da bu hafta hareket etmeye başladılar. Her ne kadar iki sene önce pillerinin bitmiş olması gerekiyorsa da Spirit ve Opportunity Mars'da gezinerek bilgi toplamaya devam ediyorlar.

Avusturya'da hafta boyu süren BM iklim görüşmeleri sonunda gelişmiş ülkelerin karbondiyoksit salınımlarını 2020 yılında 1990 seviyesinin %40 altına düşürmelerine karar verildi. Ancak bildiğiniz gibi, bu ciddi bir anlam taşımıyor çünkü Amerikalılar hala bu değerleri kabul etmiş durumda değiller. Ortalıkta çok sözü edilen Kyoto anlaşması 2012 yılına kadar 35 gelişmiş ülkenin karbondiyoksit salınımlarını 1990 seviyesinin %5 altına düşürmelerini öngörüyor ve Amerikalılar bunu bile kabul etmiş değiller. AB kendi arasında aldığı kararlar 2020 yılına kadar karbondiyoksit salınımını 1990 seviyesinin %20 altına düşürmeyi planladı, hatta eğer Amerikalılar da kabul ederlerse bu sayıyı %30'ye kadar çekme taahütünde bulundular ancak pekçok başka konuda olduğu gibi bu konuda da Amerikalılar gene bildiklerini okuyorlar.

Spor: Bu hafta Avrupa Kupaları'ndaki mutlu haftamız. Dört takımımız birden tur atladının üstünde dört takımımız birden galip gelerek tur atladılar. Fenerbahçe ve Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'ne kaldılar, çekilen kura sonucu Fenerbahçe Inter, PSV Eindhoven ve CSKA Moskova ile aynı gruba, Beşiktaş ise Liverpool, Porto ve Marsilya ile aynı gruba düştüler. Galatasaray'a UEFA Kupası ilk turunda İsviçre'nin Sion takımı, Erciyes'e de Atletico Madrid düştü. Bunların içinde Beşiktaş'ın üst tura çıkması hayli zor görünüyor. Fenerbahçe'nin şansı da fazla değil ama Beşiktaş'tan iyi. Galatasaray bence hem Sion'u geçer hem de lig karşılaşmalarını ilk üçte bitirerek bir üst tura geçer. Erciyes ise bir ikinci lig takımı olarak gayet güzel puan kazandırdı, onlara ikinci lig karşılaşmalarında başarılar diliyoruz, ama Atletico Madrid'in kadrosu 70 milyon euro, tur atlasınlar, ben o günden sonra Erciyes'li olayım.

Süper Lig'de Avrupa rehavetine kapılan üç büyükler birer puan ile yetindiler. En zararlı kendi evinde puan veren Beşiktaş oldu. Benim takımım ise Cuma günü Marmaris deplasmanında 0-0 ile iki puan bırakmasına rağmen grubundaki liderliğini sürdürdü.

Ama güzelliklerin önemli bir kısmı da Dünya Atletizm Şampiyonası'ndan geldi. Elvan'ın 10000 metrede gümüş kazanmasının ardından Halil Akkaş'da 3000 engellide final koştu ve altıncı oldu. Elvan 5000 metrede finalde son turda atağı yeterli olmadığı için yarışı beşinci bitirdi. Her ikisini de seyrederken gururlandım. Senelerdir bu yarışları seyrettik, değil final koşmak, elemelerde bile nal toplardık, finallerde koşan atletlerimizin olması bile başlı başına bir gurur kaynağı. Bunlardan daha önemlisi bence 100 metre engellide Nevin Yanıt'ın serisini geçerek yarı finale kalması oldu. Bildiğiniz gibi, uzun mesafe koşularında zaten çok da fena değildik, ancak gerek atma ve atlamalı sporlarda, gerekse de kısa mesafe koşularında çok uzun süredir bir başarı gösteremedik. Önce Eşref sonra da Nevin bu alanda umut oldular.

 
Toplam blog
: 24
: 1639
Kayıt tarihi
: 21.07.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. 1988 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisliği, 1990 yılınd..