Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '07

 
Kategori
Mizah
 

Hain olur kediler

Hain olur kediler
 

Kampanyacı bir toplumuz biz. Severiz "sihirli deynekleri"...Yarım asırdır Avrupalar'da yaşıyor olsak da bu gerçek de-ğişmez! Her neyse efendim; bundan yaklaşık altı ay önce, bir kampanya da biz başlatmıştık Berlin'de. Kısaca, "BKK-MKK" diye adlandırabileceğimiz bu özverili çalışmanın önderi, bu satırların naçiz yazarıydı tabii.

"Berlin Kaldırımlarını Köpek Moklarından Kurtarma Kampanyası" her bakımdan örnek bir çaba olarak gösterilmiştir.

Yaşamlarını Berlin'de sürdüren it sayısından (kayıtlı 150 Bin) habersiz olan kimi tuzu kuru okurlar, "Bu ne moktan bir kampanya böyle?" diye burun kıvırabilirler bu soylu çabaya. Ne var ki ateş de düştüğü yeri yakıyor işte!

Berlinliler'in köpek dışkılarına basmamak için o geniş kaldırımlarda hoplayıp zıplayarak yürümeye çalışmaları "yerel" bir sorun olarak da kabul edilebilir tabii. N'apalım? Kampanyalaşmamış bir tek bu sorun vardı, ben ve arkadaşlarım da bu konuda yoğunlaşarak çalışmalarımızı başlattık. Göze göz, dişe diş, diye nitelendirebileceğimiz uzun uğraşlar sonucu kampanyamızı başarıyla tamamladık.

Bu kampanyanın genel başkanlığını, basın ve halkla olan şeylerini ben üzerime almıştım. Hemen bir "kol komisyonu" oluşturarak, başına da bizim Patlak Yaşar'ı geçirdik (iki marketi vardır Patlak'ın)... "Kol komisyonu" deyip geçmeyin. En zor görev bu komisyonun, yani Patlak Yaşar'ındı. Ama Allah'ı var, Berlin kaldırımlarındaki günlük mok tonajının çetelesini iyi tuttu bizim Patlak (günde iki buçuk ton).

Ben, Berlin Medyasını ve belediyeyi topa tuttum! Hakkını yemeyelim, bu Almanca yazıların düzeltmelerini de elli yıllık tercüman Faik ağbi yaptı. Bir tek "şeref" üyemiz eksikti. Wedding ilçesinin (köpeklerden dertli) papazını da oy birliği ile şeref üyesi yapınca, bu eksikliği de ortadan kaldırdık (Bizim bu kıymet bilir tutumumuz, "laikliğin" en güzel örneği olarak gösterilmiştir nedense)...

Bizimki mütevazi bir çabaydı... Bazı projeci Türk dernekleri gibi soluğu hemen konsolosluklarda almadık. Mangır desteği için Türkiye'deki bakanlıklara da haber uçurmadık. Zaten bizim muhattabımız Berlin Belediye Başkanı'ydı. Başkanın herkeslerce bilinen yumuşaklığı da cesaretimizi artırıyordu.

Felsefemiz, "İyilik yap denize at" felsefesiydi. Övünmek için söylemiyorum ama bugün Wedding semtinde (Spar Sokağı" iki (2) tane "köpek tuvaleti" varsa, bizlerin sayesindedir.

2X2 ölçülerinde bir kum havuzu ve tabii ki tam ortasında bel kalınlığında bir kütük... Bu kütüğün yüksekliği de 2 Metre ve üzerinde "Kuçukuçulara mahsustur" diye hem Almanca, hem de Türkçe yazılı plaka var!.. Belediye yetkilileri "Türkçesi şart mı?" diye olmazlandılar ama kampanyamızın yaptırım gücü karşısında kabul etmek zorunda kaldılar.

İşe gidip gelirken tam yanından geçiyorum bu tuvaletlerin. "Bal dök yala" misali tertemiz bu tuvaletler. Neden derseniz, yarım akıllı olmalarıyla övünen Berlinliler'in çeyrek akıllı köpekleri henüz alışamadılar bu tuvaletlere. İtiraf etmeliyim ki bir "uyum" sorunu olduğu kesin!

Benim kızı (Lili) götürüyorum bu tuvaletlere ama aylardır bir siftahı yok! Kırıta kırıta gidiyor, biraz kokluyor bu teknoloji harikası tuvaletleri ve ondan sonra da hacetini tam kaldırımın ortasında görüyor. Kol komisyonu başkanımız Patlak Yaşar'ın, kulakları düşük, uyuz mu uyuz bir Kurt kırması var (Kontes)... Kontes daha da beter. Hacetini göreceğine kıvrılıp yatıyor tuvalete boylu boyunca (zaten kulakları da dik değil). Komisyon başkanımızın "cebri" yöntemleri de bir sonuç alınmasını sağlıyamıyor.

Bende biraz "pedagogluk" şeyi olduğundan daha sabırlıyım... Bilimsel olarak yaklaşıyorum olaya...

"Hadi kızım, hadi Lilişim benim" diyorum güzellikle... "Bak bu güzel helalar sizler için yapıldı, hem de iki tane"... "Bunu beğenmiyorsan, ötekine şaapabilirsin"...

Ama nerdeee! Gidiyor, tuvaletleri biraz kokluyor ve yine bildiğinde şaşmıyor...

Günlerden bir gün, bizleri hayretler içinde bırakan bir gelişme yaşandı. Patlak Yaşar'la birlikte bizim inatçı "kuçukuçu" lara hela idmanı yaptırıken, kucağında "sıçırtma*" kedisiyle tercüman Faik ağbi geldi... Bizlerin şaşkın bakışları arasında kedisinin tasmasını (evet tasmasını) çözdü. Faik ağbinin yere bıraktığı kıytırık kedi ilk ürkekliğini üzerinden attıktan sonra tuvalete yöneldi. İnanır mısınız, gece-gündüz çalışarak yaptırttığımız bu köpek tuvaletine ilk siftahı Faik ağbinin kıytırık kedisi yaptı.

Gerçekten de hain oluyor bu kediler be!

*(Fazla mıncıklanmaktan doğal özelliklerini yitiren kedilere "sıçırtma" derler)

Çok da iyi derler!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..