Haiti Depremi ve Düşündürdükleri...

Bilindiği üzere, Haiti, Karayip Denizi'nde, Hispanyola adasında yer alan küçük bir batı yarıküre ülkesi.

Geçen Salı başkenti Port-au-Prince'te 7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Aralarında cumhurbaşkanlığı sarayının da bulunduğu birçok bina yerle bir oldu.

Felaketin ardından enkazdan çıkarılan on binlerce insan cesedine rağmen, hala yıkıntılar arasında yardım çığlıkları geldiği söyleniyor.

Haiti Cumhurbaşkanı Rene Preval depremi tanımlarken “akıl almaz bir durum” ifadesini kullandı. Ve “yolda ilerlerken cetler üzerinden atlamak zorunda kaldım” dedi.

Haberlerde de görüldüğü üzere, enkazdan çıkarılan cesetler yol boyunca, cadde ve sokaklara bırakılmıştı.

Üzeri örtülenler kadar, açıkta bırakılan cesetlerin görüntüsü içler acısı bir manzara oluşturmuştu.

Nedeni; yer yokluğu, kurtarıcı ve ekipman yetersizliği ve ulaşım zorluğu...

Kötüsü bekleyen cesetler, sıcağın da etkisiyle çürüyüp, kokmaya başlayacak. Böylece bir süre sonra ülkede salgın ve hastalıklar baş gösterecek...

Belki de bundan dolayı depremden sağ kurtulan birçok insanın yaşamı, yeniden tehlikeye girecek!

Ülkenin coğrafi konumu ve depremin yol açtığı hasarın büyüklüğü nedeniyle yardımların ulaşması, düşünülenden daha zor gerçekleştiği söyleniyor.

Örneğin ülkemizden oraya gönderilen ilk yardım ekibi, ancak iki günde deprem bölgesine ulaşabilmiştir.

Deprem felaketi sadece başkentle sınırlı değil. Başkente yakın Jacmel kentinde de hasarın büyük, ölü ve yaralı sayısının fazla olduğu tahmin ediliyor.

Aslında Haiti hem yoksul, hem de talihsiz bir ülke. Çünkü daha geçen yıl yaşanan kasırganın yaralarını saramadan, bu felaketle yüzleşti.

Uluslar arası Kızılhaç Örgütüne göre, son deprem felaketinden, bölgede 3 milyon civarında insanın etkilendiği söyleniyor.

Olası felaketler karşısında, az gelişmiş ülkelerin tamamında üç aşağı, beş yukarı durum aynı.

Yani ister deprem, isterse başka bir doğa felaketi olsun, gelişmiş toplumların can ve mal kayıpları fakir ülkelere göre oldukça azdır.

Örneğin bir deprem bölgesi olan Japonya’da sık, sık ve yüksek ölçekli depremler olmasına rağmen, can ve mal kaybı yok denecek kadar azdır.

Bu konuda ülkemizin durumu, Haiti’den pek farklı olduğu söylenemez.

Yakın geçmişte Marmara’da yaşanan sel felaketinde ortaya çıkan korkunç manzarayı unutmak mümkün mü?

Ülkemizde deprem için asıl risk, yerel seçimler öncesinde, mevcut binaların yapı ruhsatlarındaki katlara ek olarak, teras katların sonradan izinsiz inşa edilmesi...

Ve bundan gelecek üç, beş oy uğruna olası depremlerde ortaya çıkacak felaketlere, şimdiden davetiye çıkaran yerel yönetimlerin düşündürücü anlayışları...

Bunları bir mantık kuralıyla izah etmek mümkün mü?