Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '07

 
Kategori
Magazin
 

Hak eden kazandı, darısı seçimlere...

Hak eden kazandı, darısı seçimlere...
 

Bulunduğum yerde fazla seçeneğim olmadığı için izlediğim Buzda Dans Yarışması’nın son bir-iki bölümü ancak nasip oldu bana. Neyse ki hakeden kazandı. Final gecesi son anlara doğru iyice öfkelenmiş, hatta bir de yazı hazırlamıştım ‘’Hep ikincil nedenlerle mi oy vereceğiz!’’ diye hayıflanıyordum. Çünkü Asena kazanıyordu.

Aslında sağdan soldan kulağıma çarpanlarla bu yarışma hakkında ahkamımı kesmiştim bile… Tabii ki Asena kazanırdı, başkalarının lafı bile olmazdı, O baştan kazanmış olmalıydı, diğerlerinin arasında beden hareketleriyle ''isim'' olan O değilmiydi, falan…. Ama seyrettiğim bölümlerde Zeynep isimli kıza hayran kaldım. Hiç de yeni başlamış gibi değildi. En zor hareketlerde bile yüzü ifadeli gülümsüyor, kuğu gibi kayıyordu. Varlığı yarışmayı gerçek bir buz dansına çeviriyordu. Populizm ya da duygu sömürüsü hissi değil, bu işe çalışmışlık ve kabiliyet duyuruyordu. Anladığım kadarıyla buraya katılanların çoğu bu işle uzak yakın alakası olmayıp, biraz daha ekranda görünme telaşesi içinde olanlardı. Yarışma konsepti de buydu. Ben de bu yüzden izlemeye yanaşmamıştım. Ama yarışma ismine yakışır şekilde son buldu neyse ki… Bir populizm, bir arguman yarıştırma olma tuzağında kalmadı.

Asena’nın benim seyrettiğim iki bölümde öne sürdüğü argumanlar, duygu sömürüsüyle oy toplamanın ''master''ini yaptığını gösterdi:

Sondan bir öncekinde Ayşe Arman’ın ‘’yalnızsın’’ söylemine çengel atıp gözyaşları döktü.

Sürekli birincinin kim olacağının belli olduğunu ima etmesi çok çirkindi, ‘’ben kazanmazsam bilin ki şike var’’ demeye getiriyordu. Ama kendinden iyi bir kişi vardı doğrusu…

Son gecede ise artık sömürüler doruğa vardı. Alacağı ödülle çocuk yuvaları mı açmadı, yıllardır görmediği babasına kazanacağı ödülü ithaflar mı etmedi, acıklı ağlar bakışlarla kendisinin birinciliğinin mucize olduğunu mu vurgulamadı! Bir mazlum, bir mahsun ki o kadar olur….Tabii ki partnerinin din değiştirme bildirisi tuzu biberi oldu.

‘’Tamam artık, Asena aldı bütün oyları’’ diye düşünüp, ‘’ya! biz niye hep böyleyiz!’’ diye isyan ettim. Bu tür yarışmaları izlediğim oldu. Oryantal Star Yarışmasında en masum görünüşlü, en üzgün, en ''gariban'' kazanıyordu, Pop Starlarda yine hayat hikayesi en acıklı olan başa güreşiyordu. Yarışma konusu her ne ise, ona en uygun yarışan da nal topluyordu. Program formatları da ne yazık ki bu durumu destekliyordu.

Aslında bu özellik bizim toplumumuzun bir handikapı değilmi? İşe, o işi en iyi yapacak olan değil, en çok ihtiyacı olan alınır. Seçimlerde gönlünüze en uygun olan partiye değil, karşı tarafa en çok zarar verebilecek olana oy verilir. Son 15 yıldır hep böyle oy verilmedi mi?

Ya tepki oyları verildi, ya da aman dağılmayalım da karşı taraf güçlenmesin diye….sonuçlara bakarmısınız! Gerçek amaçlarımız hiçbir zaman yerini bulmadı. O halde ikincil nedenlerle değil, esaslara bağlı seçim yapmalıyız. Oryantal yarışmasında ''en iyi danseden''i, Buzda ''en iyi kayan''ı, Şarkıcı yarışmalarında ''en iyi söyleyen''i diğer bir takım alakasız özelliklerine hiç bakmadan seçmeliyiz.

Seçimlerde de kendi hayat görüşü kriterlerimize en doğru cevabı verecek yere oy vermeliyiz….!

diye düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..