Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '12

 
Kategori
Futbol
 

Hakan Bilal Kutlualp haklı mı?

Hakan Bilal Kutlualp haklı mı?
 

Uzun zamandır medyada yer almayan eski Fenerbahçeli yönetici Hakan Bilal Kutlualp, Alex' in Yoğurtçu Parkındaki heykel açılışında kendisine teşekkür etmesi nedeniyle tekrar gündeme geldi. Bu vesileyle, TV 8 ' deki Telegol programı ile Radyospor' a açıklamalarda bulunan Hakan Bilal Kutlualp, Başkan Aziz Yıldırım' ı eleştirirken, Alex ve Aykut Kocaman' a ise sahip çıktı. 

 

Kutlualp' e göre Fenerbahçe' de demokrasi yok. Bu sebeple muhalefet de olmuyor. Muhalefetin olmadığı yerde ise gelişme sağlanamıyor. Yine Kutlualp' e göre, Fenerbahçe' nin isimlere bağlı olmaması gerekiyor. Aziz Yıldırım Fenerbahçe için tek adam olmamalı. Camia içinden alternatifler çıkabileceğini düşünüyor. 

 

Kutlualp' e göre Başkan futbol konusunda verdiği sözleri tutamıyor. 2007' de Avrupa' da final sözünü tutamadı. Yine, 3 sene üst üste şampiyonluk sözü de gerçekleşmedi. Aziz Yıldırım' ın Emre' nin gönderilmesi olayında, Aykut Kocaman' ın tarafını tutarak doğru bir iş yaptığını ifade ediyor ve bu noktada Başkan' ı haklı bulduğunu söylüyor. 

 

Aykut Kocaman' ın performansı konusunda yaptığı yorumlarda, Kocaman' ı başarılı bulduğunu ifade ediyor. Lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası ve lig ikinciliğini başarı olarak görüyor. Fenerbahçe kadrosunun iyi ancak pahalıya alınmış oyunculardan oluştuğunu iddia ediyor. Transfer harcamalarına dikkat edilmediğini, bu durumun sıkıntı yaratabileceğini söylüyor. Alex gibi oyuncu alınmayacak ise yüksek bonservis verilmemesi gerektiğini söylüyor. 

 

Hakan Bilal Kutlualp' in en çarpıcı açıklaması ise Aziz Yıldırım' ın projeleri hakkında. Fenerbahçe' nin artık tesise değil, Avrupa' da ve Türkiye' de başarıya ihtiyacı olduğunu iddia ediyor. Kutlualp' e göre insanlar Başkan' ın projelerinden bıkmış durumda. Projeler, verilen ancak yerine gelmeyen sözleri unutturmak için ortaya atılıyor. Büyük camia olmak için sportif başarının şart olduğunu söyleyerek, Fenerbahçe' yi Fenerbahçe yapan Lefter, Can Bartu gibi efsanelerdir diyor. Avrupa Şampiyonluğunu Fenerbahçe için tek hedef olarak belirliyor. Taraftar tribünde alttan ısıtma değil, sahada çatır çatır oynayan bir takım görmek istiyor diyerek, yönetimin sportif başarısızlıkları projeler ile kapatmaya çalıştığını iddia ediyor.

 

Peki Sayın Kutlualp haklı mı?

 

Öncelikle, Aykut Kocaman hakkındaki görüşlerine katılmadığımı belirtmeliyim. Aykut Kocaman' ın sportif başarıları olsa dahi bu başarıları teknik direktörlük becerilerinden ziyade iyi futbolcuların şahsi gayretleri ve özellikle de Alex' in olağanüstü performası ile kazandığı görüşündeyim. Yani Fenerbahçe' nin son kazandığı şampiyonlukta hoca etkisinin sınırlı olduğunu düşünüyorum. Herkes 17 maçta 16 galibiyeti konuşuyor. Peki ya ilk yarıdaki kötü performansa ne demeli. O sezon ilk yarıda 10 galibiyet, 3 beraberlik ve 4 mağlubiyet ile lig tarihinin kötü başlangıçlarından bir tanesini yapmıştı Fenerbahçe. Bu tuhaf bir dengesizlik değil mi? Burada başarı geldi ise, bu başarı daha çok iyi teknik direktörlükten mi, yoksa Başkan' ın futbolcuları, özellikle de Alex' i ve Emre' yi iyi motive etmiş olmasından mı kaynaklandı?  Bu araştırılmalı.

 

Fenerbahçe geçen sezonu ise 34 maçta, 20 galibiyet, 8 beraberlik ve 6 mağlubiyet ile kapatmıştı. Ezeli rakibinin tam 9 puan gerisinde bitirdi. Play off performansı ile övünen Aykut Kocaman, acaba lig normal şekilde bitmiş olsa ne diyecekti? Tabi ki olağanüstü koşullar, futbolcu kayıpları, Başkan' ın başına gelen talihsizlikler göz ardı edilemez, ancak elinde yine de gayet iyi bir kadro vardı. Yılda 2-3 milyon Euro alan adamları oynatamamak, motive edememek pek de kabul edilebilir mazeretler değil. Geçen sezon derbi karşılaşmalarında (normal lig döneminde) hele de ezeli rakibi Galatasaray' a karşı Fenerbahçe' nin sergilediği futbol hala aklımızdan gitmiyor. Uzun yıllardır ilk defa Fenerbahçe taraftarı Galatasaray maçlarını şöyle rahatça koltuğuna yaslanarak izleyemiyor. Bu mu başarı?

 

Aykut Kocaman' a destek verirken Zico ve Daum dönemlerini eleştiren taraftarlar, acaba Zico' nun Fenerbahçe' yi 100. yılında şampiyon yaptığını ve bir sonraki sezon Fenerbahçe tarihinin en büyük başarısının (Avrupa' da çeyrek final) mimarı olduğunu ne çabuk unutuyor. Zico' nun 2007-2008 performansı bile 34 maçta 22 galibiyet, 7 beraberlik ve 5 mağlubiyet ile Aykut Kocaman' dan daha iyi. Buna kadar başarıya ve futbolcular tarafından sevilmesine rağmen Zico gönderilirken, eleştirilirken Aykut Kocaman' ın eleştirilmemesi normal mi? Daum dahi 34 maçta 23 galibiyet, 6 beraberlik ve 5 mağlubiyet ile başarısız sayılıp gönderilirken, istikrar istikrar diye bağıranlara ne demeli? Kaldı ki Fenerbahçe' yi 3 sene üst üste şampiyon yapan da aynı Daum' du. 2008 ve 2010 yıllarında Daum ve Zico' yu yuhalayan, istifaya çağıranların, bugün Aykut Kocaman' ı başarı timsali ilan edip, hocayı eleştiren herkesi Fenerbahçe düşmanlığı ile suçlaması ne kadar adaletli?

 

Sayın Kutlualp' in Başkan hakkındaki görüşlerine ise katılıyorum. Gerçekten de spor kulüpleri başarı ile var olur. 1998 yılında yapılan tüm anket sonuçları Türkiye' de en fazla taraftarın Fenerbahçe' ye ait olduğunu söylüyordu. 2005 senesinden itibaren yapılan anket ve sayımlarda, Galatasaray taraftarlarının daha fazla olduğu ortaya çıkıyor. Gerçekten de 1998 yılına kadar bu durum Galatasaray taraftarlarınca dahi kabul ediliyordu. Peki ne değişti? 1998' den bu yana tesis üstüne tesis yapılmasına rağmen, neden böyle bir tablo söz konusu oldu. Sebep basit. Bu dönemde Galatasaray sportif açıdan unutulmayacak başarılar kazandı. Fenerbahçe ise vasatı aşamadı. Zico dönemi hariç, parlak bir Avrupa karnesi yok. Günümüzde sportif başarı, taraftar kazanmanın ve marka değerini artırmanın etkin bir yolu. Ancak, israrla öncelik farklı konulara verildi. Sen sportif başarı kazanamazsan, hangi kombineyi satacaksın, nasıl forma satacaksın? Mükemmel bir stadyum yapmışsın ancak bu stadyumda taraftarlarına Selçuk Şahin' i, Bienvenu 'yu, Bilica' yı, Özer 'i, Bekir' i, Hasan Ali' yi, Josico' yu, Maldonado' yu ve Guiza' yı izletiyorsun! Bu mu sportif vizyon?

 

Elbette tesisleşme, lisanslı ürün satışları ve gelir getiren diğer projeler de uzun vadede çok önemli. Ancak kısa vadede, sportif başarı ile desteklenmez ise, bir süre sonra taraftar tabanınızda erime olur. Zira, Türkiye Ligi, Premier Lig değildir. Premier Lig' de Manchester veya Arsenal üst üste 10 yıl şampiyon olamasa dahi büyük sorun olmaz. O ülkede futbolun kültürü, takımların geçmiş sportif başarıları ve uzun vadeli bakış açıları futbola farklı bakılmasını sağlıyor. Bu kulüpler taraftar tabanını korurlar. Ancak burası Türkiye. Anlık yaşanan, hafızanın kısa ömürlü olduğu ve günlük gelişmelerin hayatın seyrini değiştirdiği bir ülke. Böyle bir kültürde ben önce bir tesisleşeyim, projeler üreteyim sonra sportif başarı kazanırız anlayışı ile sportif başarıyı ileri tarihlere itmek olmaz. Hem tesisleşecek, büyüyecek hem de sportif başarı peşinde koşacaksın. İkisini birden yapamıyorsan, paşa paşa betonu seçecek, futbolu bilenlere bırakacaksın. Ben bu ekonomik imkanlar ile Fenerbahçe' nin lokal bir takım olarak kalmasını kabul edemiyorum. Ya tesisleşme, ya sportif başarı diye bir seçim olmaz. İkisi de olmalıdır ve ikisi de önemlidir. Avrupa' da bu böyleyken, Türkiye' de de böyle olmalıdır.

 

Sportif başarının formülü açık. Futbol uzay bilimi değil. Doğru hoca seçeceksin, kadronu iyi kuracaksın. İyi futbolcuların olacak. Sağ kanatta, sol kanatta devşirme kanat oyuncuların olmayacak. Forvetin, stoperin hızlı olacak, güçlü olacak. 10 numaran olacak. Takımın yatan değil, koşan futbolculardan oluşacak. Yıldızların bile ölümüne mücadele edecek. Rakibi bunaltacaksın. Hocan takıma sahip olacak. Futbolcular üzerinde otoritesi olacak. Sahadaki futbolcuya güven telkin edecek; 2-0 dan sonra korku hissedip geri çekilme gereği duymayacaklar. Takım içi dengeleri gözeten, yıldızlara saygı duyan ancak onları oynatabilen, psikolojiden anlayan ve en başta kendi psikolojisi sağlıklı bir hocan olacak. Bunları sağla bak bakalım başarı geliyor mu, gelmiyor mu?

 

Hakan Bilal Kutlualp' in kulüp içi demokrasi ile ilgili eleştirilerine de katılıyorum. Her muhalif Fenerbahçe' den bir kulp takılarak gönderiliyor. Muhalefet istenmiyor. Camia içinden alternatif çıkması engelleniyor. Camia içinde müthiş bir mahalle baskısı var. En ufak eleştiride bulunan hain, düşman veya art niyetli olmakla suçlanıyor. Taraftar gruplarından bazıları, diğer gruplara kendi görüşlerini dayatmaya çalışabiliyor. Ne başkan, ne hoca ne de futbolcular asla eleştirilemiyor. Bu sağlıklı bir durum değil. Hatalar eleştirilmezse, hata yapan kendisini nasıl geliştirecek? Mahalle baskısı en çok Fenerbahçe' ye zarar veriyor. 1980' lerin derneklerle dolu, parçalı, kavgalı yapısını hatırlatıp, o dönemlere dönüleceği korkusu aşılanarak, mevcut durumun çok iyi olduğu algısı pompalanıyor. Tüm bunlara Fenerbahçe' li onlarca köşe yazarı da bilerek ya da bilmeden alet olabiliyor. İşte böylesi bir atmosferde, insan Mehmet Topuz' un hücum özelliklerini kaybettiğini, Aziz Yıldırım' ın anons işinde hata yaptığını, Aykut Kocaman' ın elindeki kadronun hakkını veremediğini yazarken dahi alacağı tepkilerden korkuyor, çekiniyor. Mahalle baskısı insanların doğruları söylemesine dahi engel oluyor. Bırakın köşe yazısını, yakın arkadaş çevresinde, dost meclislerinde bile farklı görüşler protesto ediliyor. Farklı düşüncelere saygı duyulmuyor. Hep destek tam destek, projeler, tesisleşme, sahip çıkma ve diğer bazı söylemler ile üç beş haklı ama cılız eleştiri de toprak altına gömülüyor. Haklı da olsa, haksız da olsa eleştirenler camia içinde istenmiyor. Sadece küçük bir azınlık ki bu sene sayıları bir hayli arttı, gerçekleri görmeye başladı. Umarım bu mahalle baskısı kısa zamanda kırılır ve Fenerbahçe için normalleşme süreci başlar. Zira benim çocukluğumda hatırladığım Fenerbahçe bu değil! Babalarımızın, dedelerimizin Fenerbahçesi de bu değildi. 

 

Hakan Bilal Kutlualp' in Fenerbahçe' ye değerli hizmetleri olduğunu düşünüyorum. Söyledikleri objektif olarak dinlenmeli. Hakan Bilal Kutlualp, Mahmut Uslu, Mehmet Ali Aydınlar, Uğur Dündar, Atila Kıyat, Sadettin Saran ve Volkan Ballı... Tamamı haksız ve art niyetli olamaz değil mi? Karşı tarafta da hata olamaz mı diye düşünmeli insan. İtiraf etmeliyim ki Hakan Bilal Kutlualp bahane oldu, nicedir düşüncelerimi söylemek istiyordum. Bu yazı nedeniyle vermiş olabileceğim rahatsızlıktan ötürü mahalleliden özür diler, saygılarımı sunarım.

 
Toplam blog
: 575
: 567
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

İlgi alanları ekonomi, para politikası, siyaset, edebiyat, futbol, Türk ve Ortadoğu Tarihi, AB ve..