Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '10

 
Kategori
Eğitim
 

Hakkari Dedikleri

Bir çiftçi çocuğu olan Selahattin Şimşek, Pazarviran Köy Enstitüsü’nü bitirince (1944), Sivas’ın Gemerek ilçesinin Dendil Köyü’ne ilkokul öğretmeni olarak atanır. Burada on yıl öğretmenlik yapar. Askerlik dönüşü bir yıl Tekmen Köyü’nde çalışır. Sonra eşinin sağlık sorunlarından dolayı Gemerek ilçesine verilir. Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nde yüksek öğrenimini tamamlar.

Selahattin Şimşek, Yeni Ufuklar, Eğitim Yolu, Köy ve Eğitim, Yücel, Demet, Varlık, Pazar Postası, Cumhuriyet, Yenilik, gibi gazete ve dergilerde yazdı. “Suskunlar” başlığını taşıyan son yazısı Varlık dergisinde yayımlandı (1 Mayıs 1960).

Selahatttin Şimşekten geriye iki eseri kaldı: Hakkari Dedikleri (köy, kasaba, yol yazıları, 1960) ve Köycü Oktay (Çocuk romanı, 1961).

Özet:

Atamada, Selahattin Şimşek’in istediği olur ve kurada Hakkari çıkar. Şimşek, o yıllarda kendisine önerilen Öğrenci Yetiştirme Yurdu Müdürlüğü’nü ile Adıyaman İlköğretim Müfettişliği görevini kabul etmez. Kendi sözüyle, “Bu yurdun her köşesini sevmeli, benimsemeliyiz, ” diyerek, yoksulluk bölgesi Hakkari’ye gitmeyi kararlaştırır. Onun bir ülküsü vardır: Bu ülkü, “Köylüyü daha iyi, daha uygar bir yaşamaya kavuşturmak isteyenlerin ülküsü!”dür.

1959 yılının Temmuz ayında içten gelen bir istekle, seve seve yola çıkar. Muş Ovası’na kadar trenle gider. Muş Ovası’ndan sonra tren gitmediği için kalan yola kamyonla devam eder. Türkiye’nin yol olarak, en yüksek yolu olan “Çuh Gediği”ini“ çıkarken, Yaz mevsiminde üşür. Yollar o kadar kötüdür ki, kamyonun tekerleri sanki zıplayarak gider. Yollarda herhangi bir tehlike işareti yoktur. Çünkü her yer tehlikeli, başka bir deyimle tehlikesiz yer yoktur.

Hakkari’ye vardığında, oturacak ev bulamaz ve kırk gün hastanenin bir odasında kalır. Sonra otelin alt katında tek bir oda bulur ve orada kalır.

Gelen memur rahatsızdır. İlk günlerde alışmak güç gelir. Gelmeden buraları başka türlü düşünürmüş, ama buldukları başka çıkmıştır. Bazı sabahlar, tası tarağı toplayıp, geldiği yoldan geri dönenler de olur. Bir ülküsü olanlar gidemezler. Bulduğu toprak damın karanlığına atarlar mitillerini.

Hakkari’de bir askeri gazino vardır. Memurlar vakitlerini daha çok burada geçirirler. Bekar memurlar yemeklerini burada yerler. Burada tayinlerinin çıkıp çıkmayacağı ile ilgili fal bakarlar. Falda tayini çıkanlar sevinir, tayini çıkmayanlar üzülür.

Tal Tepesi yol vermez.

Selahattin Şimşek, Tugup Köyü’ne teftişe gider. Köyde beş altı ev vardır. Köyün ağası Hacı Abdurrahman Ağa’nın evine gider. Karanlık bir odaya geçip oturur. Sohbet ederler. Aksam yemeğini yedikten sonra gırtlama şekeri ile çay içerler. Çay içerken Tal Tepesi’ni konuşuyorlar. Daha doğrusu, Tal Tepesi’nin ne kadar can aldığını, Tal tepesini geçmenin ne kadar zor olduğunu konuşuyorlar. Ev sahibi hava şartlarının kötü olmasından dolayı misafirlerini bırakmaz. Hava güzel olunca, yola çıkarlar. 4000 metre yükseklikten fazla olan Tal Tepesi’ni güçlükle aşıp, Hakkari’ye dönerler.

Yollar kapandı kardan

Bir sabah, her taraf karla kaplanır. Evlerin kapıları kardan dolayı açılamaz. Çünkü kar, kapıların önünü kapatmıştır. Kar pencerelere kadar yükselir. İnsanlar evden eve yollar açarlar. O yollar, postaneye çıkar. İnsanlar o yollardan postanenin yolunu tutarlar. Postanenin önünde büyük bir kalabalık vardır. Herkes bir haber, yakınından bir mektup bekler. Uzun bekleyiş sonunda nihayet postalar katır sırtında gelir. Selahattin Öğretmen’e de iki mektup, üç gazete çıkar. Gazetenin tarihi kırk gün öncesine aittir.

Şimşek, okulunu teftiş etmek için bir köyü sorduğunda, “Suyu takip et, köye varırsın derler. Suyu takip ederek, köye ulaşır. İlk evin önünde durur. Burada kadının biri, köye bir yabancının geldiğini görünce, arkasını dönüp, oturur ve içeriye farklı bir dille seslenir. İçeriden bir çocuk çıkar. Şimşek, çocukla birlikte ağanın evine giderken, çocuk önünde bayrak direği olan küçük bir yapıyı göstererek, “Okulumuz” der. Öğretmen, odasını ikiye bölerek, yarısını derslik yapmış ve pencerenin camına Atatürk resmini ve Türk Bayrağı’nı asmıştır.

Ağanın evine varırlar yine. Karanlık bir odaya geçerler. Biraz oturduktan sonra gözleri karanlığa alışır ve odadaki insanları görebilirler. Odada, yatakta yatan bir genç vardır. “Derman var mı?” diye sorarlar. Bunun üzerine Şimşek, çantasına bakar. Çantada, hastanın işine yarayacak hiçbir şey yoktur, sadece kitap vardır. Şimşek’in içinden bir an, çantanın içindeki bütün kitapları dışarı atıp, içine ilaç doldurmak, gelir.

Gelen memurlar ile halk, dilleri farklı olduğu için fazla kaynaşamaz. Fırat’ın doğusundaki insanların yüzde doksan’ı Türkçe bilmez. Bilenler de askerlikte öğrenmişlerdir. Bu zamana kadar doğuda eğitim için en büyük katkıyı ordu yapmıştır. Yerli memurlar, dışarıdan gelen memurları sevmezler. Dışarıdan gelen memurlara zorluklar çıkarırlar. Bir an önce oradan gitmesini isterler. Gitsinler ki, kendileri giden memurun yerine vekil olarak baksınlar.

Bir gün Hakkari’nin bir ilçesine, bir kaymakam gelir. İlçedeki insanlar, “Burada, kışın ayılar duvarları yıkıp çocukları alıp kaçırıyor, ” diye kaymakamı korkutarak, aynı gün onun ilçeden kaçmasını sağlarlar.

Hakkari’de bir müddet kaldıktan sonra eşi, “Seneye naklimiz için “Ankara’ya git, sağlık durumum dolayısıyla atanmamız için gerekenleri yap!” dediğinde, Şimşek, “Bir yıl daha kalmalıyız. Hakkari’yi, insanlarını, doğa güzelliklerini, görmediğim ilçe ve köylerini iyice tanımalıyım. Burayı da ancak ikinci yıl tanıyabilirim. Sabredeceğiz. Hakkari bize çok nenler kazandıracak, ” diye yanıtlar.

Hiç yolu olmayan, salt katırla üç günde gidilebilen Çukurca ilçesini, Şemdinli’yi, Yüksekova’yı bakıdan (teftişten) geçirir. Mayıs ayında Yüksekova’nın Sat ve Oramar köyleri kalmıştır. Arkadaşlarının itirazlarına karşı, Irak ve İran ile sınırı olan köyleri de tanımak, öğretmenlere yardımcı olmak amacı ile Mayıs ayının ilk günü evden ayrılır. Oramar Köyü’ne gitmek için Zap Suyu’nu geçerken katırın dengesini kaybetmesinden dolayı suya düşer. Katırcı kurtulur, katır kurtulur. Şimşek’in, çantası da bulunur ama kendisi bulunamaz.

Sonuç:

İlköğretim Müfettişi Selahattin Şimşek şimdi, Hakkari’nin ıssız köylerinde, ilkokul öğretmenlerinin gönlünde yaşamaktadır.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..