Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '10

 
Kategori
Güncel
 

Haliçte yaşayan simonlar ve Avcı

Haliçte yaşayan simonlar ve Avcı
 

Cumhuriyet yıkıcıları


İşte gene içinde, simonların ve somonların cirit attığı bir konuya giriyorum. Huyum kurusun, kendimi tutamıyorum. İlk yazım, üç gündür yayınlanmayı bekliyor bense ısrarla, kafaya taktığım şey hakkındaki fikrimi kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.

Yazdığı kitapta devlet yönetiminin cemaatlerin eline geçtiğini iddia eden Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'yı NTV'de dinledim. Dinleyemediğim kısımlarını da Milliyet'ten okudum. Büyük ihtimalle bu yazım da bir önceki gibi denetimin ağına takılacaktır.

Mutad olduğu veçhile gene Cevap Hakkı harekete geçecek, yazdıklarımın önemli bir kısmını medyadan aldığımı göz ardı ederek reddecek ve beni delirtecektir.

Hanefi Avcı'yla bir alıp veremediğim yoktur. Ne düşmanımdır ne de dostumdur. Kendisini medyadan tanıdım. Kitabının özetiyle, NTV'deki açıklamalarına bakarak onu, zihnimde bir yere oturttum.

Ona seçtiğim yerin doğru olduğuna inanıyorum. Hatta Avcı'nın bu pozisyonuna, "sağ gösterip, sol vuruyor" denebileceğini bile düşünüyorum. Yalnız buradan, "solcu olduğunu söylediğim" sonucunu çıkaracaklara öyle bir imada ve iddiada bulunmadığımı hatırlatmak istiyorum.

Kanaatimce Avcı, bir süre veya uzun süre, cemaatle ilişki kurmuş, fakat cemaat üyesi olmamış biridir. Eğer öyle olsaydı, okullarında çocuklarını okuttuğu topluluk hakkında böyle bir kitap yazamazdı. Doğrusu Hanefi Bey, ne grubuna, ne de görevine ihanet etmemiştir. Gerekeni yapmıştır.

Kendisi, "cemaatin sosyal faaliyetlerine değil, polis ve adliye içinde örgütlenmelerine karşı olduğunu, " söylüyor. Cemaatin ileri gelenlerine de: 'Bakın, bugün polis içerisinde cemaatin yaptığı olaylar var, bir takım insanlara iftira atılmaktadır. Bunlar yanlıştır. Ben size karşı tavır alacağım, beni dost olarak biliyorsunuz.' dediğini ifade ediyor.

Son cümleyi, "beni dost olarak biliyorsunuz (ama) ben, size karşı tavır alacağım" şeklinde okuduğumuzda buradan rahatlıkla, "kusura bakmayın arkadaşlar, ben vazifemi yapmak zorundayım" denmek istendiği anlaşılabilir.

Konuşmasının bir yerinde: "Ben cemaatlere karşı değilim. Ama bu devletin sistemini bozmaya kimsenin hakkı yoktur. Cemaatlerin eğitim faaliyetlerinin çok faydalı olduğunu da biliyorum. Ama bu olay çok farklı. İyi bakıldığında devletin geleceğiyle ilgili büyük sıkıntılar yaratacak bir durum bu." diyor.

Bu açıklamadan anlaşılan şudur. Devletimizin, belli bir zihniyet tarafından üretilip yürütülen bir sistemi vardır. Farklı anlayıştakilerin onun bünyesinde görev alması düzeni bozmakta ve büyük sıkıntılar yaratmaktadır. Esasen, son yıllarda içine düştüğümüz gerilimli ortamın sebebi de budur! Sistem, biyolojik bir bünye gibi, içine giren yabancıları sindirememekte ve reddetmektedir.

Tüm kurumlar, mezkûr zihniyetin kontrolünde bulunduğu sürece hiç bir sorun yoktur. Bu durumda yasama şahane, yönetim mükemmel, yargı da tam bağımsız demektir. Fakat farklı düşünen insanlar, resmi kurumlarda görev almaya başladığında devlet hastalanmış demektir.

İlâveten, elinde silâhı olanların düzeni silindir gibi ezmesinin, üzerinden tanklar geçirmesinin hiç bir mahzuru yoktur. Hata bu alkışlarla karşılanası ve brifing alınası bir durumdur. Tehlikeli olan, cemaatler ve harici gruplar eliyle sistemin, dominant kesimin çıkarlarına göre ayarlanmış olan akordunun bozulmasıdır.

Hanefi Avcı'nın konuşmasının arasına serpiştirdikleri hangi tarafa yonttuğu hakkında net bilgiler veriyor. Avcı, "GSM şebekelerinde, devlet dışında kimse dinleme yapamaz" diyerek, resmi kurumlar haricinde yapılan yasadışı dinlemeleri dikkatlerden uzaklaştırıyor. Üstelik, hükümet üyelerinin dinlendiğini bilmediğini de söylüyor. Doğrusu, bu kadar çok şey bilen bir emniyet müdürünün, iktidarın dinlendiği hususuna cahil kalması düşündürücüdür.

Kendisi, Ergenekon bahanesiyle mevcut yönetimi baştan atmaya çalışan herkese karşı olduğunu, tahkikatların dürüst yürümediğini, bir savcının makamında tutuklanamayacağını, MİT’e baskın yapılamayacağını, suç varsa bunu müfettişlerin araştırması gerektiğini" iddia etmektedir.

Ayrıca, Danıştay saldırısının Ergenekon'la birleştirilmesinin, silahlı bir örgüt imajı yaratmaya yönelik olduğunu söylemekte ve katilin, hatta mermi verenin bile bilinmesine rağmen, Hrant Dink cinayetinin arkasında halâ bir örgüt aramayı yanlış bulmaktadır.

"Yargılanan insanlar suçlu olabilir. Hatta, bildiğimizden daha çok da suçları olabilir. Ama siz, çocukları bile güldürecek suçlamalarla PKK’yı, DEVSOL’u Ergenekon kurdu diyemezsiniz." demektedir.

Sn. Avcı bu anlatımıyla esasen, kendisinin Haliç'teki yerini de belirtmiş ve bunu kamuoyu ile paylaşmış olmaktadır.

İnsan kendini devlet, cumhuriyet, demokrasi, lâiklik veya din gibi hangi değerlerin ardına gizlemeye çalışırsa çalışsın, asıl kimliği er veya geç ortaya çıkmaktadır. Hanefi Bey, devleti ele geçirmeye çalışan cemaati, hedefine kilitlenmiş bir örgüt olarak görürken, Ergenekon'un varlığına pek inanmak istememektedir. İşte bu da onun asıl kimliğini ortaya koymaktadır.

Aslında hepimiz, eşit vatandaşları olduğumuza inandırıldığımız bir toprağı paylaşıyoruz. Bir kısım haklarımızı kullanmamızda, mülk edinmemizde, ticaret yapmamızda pek fazla sorunumuz bulunmuyor. Fakat sıra, kamu yönetiminde vazife almaya, yani idareyi paylaşmaya geldiğinde kıyamet kopuyor.

İş bu noktaya geldiğinde köşe başlarını tutmuş olan kesim, anında harekete geçiyor ve "devletin ele geçirilmeye çalışıldığı" feryadını basıyor. Hatta daha da ileri giderek, "rejimin yıkılmak istendiğini" bile söylüyor. Yani, aynı devletin farklı fikirdeki vatandaşlarını, "ülkenin varlığına kasteden düşmanlar" olarak görüyor. Sizce bu düşüncede bir sakatlık yok mu?

Kanunlarımız herkese bir kısım haklar tanımıyor mu? Evet. Şartları uygun, fakat fikirleri dominant elitlere uymayan kişilerin bürokraside görev alamayacağına dair bir yasamız var mı? Yok. Bu insanlar, yönetimde yer aldıklarında mevcut kurallara uymak zorunda değiller mi? Evet. Son sekiz yıldır hükümet edenler, "biz yasa masa tanımayız" dediler mi? Hayır. O zaman mesele ne? Mesele, sadece kan uşyuşmazlığı!

Bana göre sayın Avcı, olaylara toplumun bir kesimiyle kan uyuşmazlığı yaşayan dominant gücün penceresinden bakan bir bürokrattır. Dolayısı ile yazdıklarının tamamının gerçekleri yansıttığını sanmak ya da iddia etmek doğru değildir. Bu, Ergenekon'a arka çıkan Hanefi Bey'in, cemaatleri, "devlete kastedenler" olarak görmesinden de kolayca anlaşılmaktadır.

Resim: anafor.org

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..