Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '09

 
Kategori
Tarih
 

Halifeli Cumhuriyet...

Halifeli Cumhuriyet...
 

Cumhuriyet ilan edildi ama, Halife Abdülmecit Cuma Alayları tertiplemeye devam ediyor.


HALİFELİ CUMHURİYET OLUR MU

Durun!... Durun!... Hemen kızmayın..."Olur mu öyle şey?" deyip üzerime gelmeyin.

İzin verin, anlatayım...

* 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi açılıyor...

Yani, bir anlamda yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, çatısı atılıyor.

Henüz bir anayasa yok... 1876 Birinci Meşrutiyet Anayasası yürürlükte... Padişah yerinde oturuyor, Halife, sözüm ona, bütün İslamların dini lideri olarak varlığını sürdürüyor.

* 20 Ocak 1921'de ilk Anayasa yürürlüğe giriyor...

Giriyor ama, Saltanatın kaldırılması dışında değişen bir şey yok...Birinci Meşrutiyet Anayasa'sı hala yürürlükte...Bu kısa anayasada, Meşrutiyet Anayasası'nı kaldıran bir madde olmadığı gibi, bu anayasanın son maddesinde "Büyük Millet Meclisi'nin; Hilafetin ve Saltanat'ın, vatan ve milletin kurtarılmasından sonra dağılacağı"(1) şeklinde bir de bağlayıcı kayıt var.

* 1 Kasım 1922 günü Saltanat kaldırılıyor...

Mustafa Kemal, Meclis'teki bir sıranın üstüne çıkıyor... Sert ve korkutucu bir konuşma yapıyor... Eğer Saltanat kaldırılmazsa belki birtakım kafaların kesileceğini söylüyor.

Daha Cumhuriyet ilan edilmemiştir... Çünkü, Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşı'na bereber başladığı arkadaşları arasında bu konuda görüş ayrılığı vardır... Saltanat kaldırılınca devlet biçiminin ne olacağı konusunda tartışmalar başladı. Ayrıca tutucular, Saltanatın kaldırılmasından da kuşkulanmışlardı; onlar, Halife'nin durumunu güçlendirerek onu bir çeşit devlet başkanı olarak görmek istiyorlardı.

Bunu önlemek, bir anlamda Saltanat'ın geri gelmesini kolaylaştıracak bu hareketlenmeye son vermek gerekiyordu. Cumhuriyet'in ilanı bu nedenle bir zorunluluk haline gelmişti.

* 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan ediliyor... Ediliyor ama, Halifelik devam ediyor... Halife, kendini devlet başkanı sanıyor...

Çünkü, Birinci Meşrutiyet Anayasası hala yürürlükte ve Halife Abdülmecit hala koltuğunda oturuyor...

Oturmakla da kalmıyor, kendini devlet başkanı gibi görüyor... Cuma alayları tertipliyor... Yabancı devlet temsilcilerine davet üzerine davet veriyor, toplantı üzerine toplantı düzenliyor. Çünkü o, hala yürürlükte olan Meşrutiyet Anayasası'na göre hareket ediyor.

Bazı milletvekilleri, yayımladıkları bir broşürde "Halife Meclis'in, Meclis Halife'nindir" düşüncesini işleyerek, TBMM'ni, Halife'nin bir danışma kurulu; Halife'yi de Meclis'in -dolayısıyla da- devletin başkanı gibi görmek istiyorlardı.(2)

Saltanat'ın kaldırılması ile halifelik ve padişahlık birbirinden ayrılarak, "halife-sultan eşliği"ne dayanan kişisel egemenliğin bir ayağı kırılmış ve ulusal egemenliğe biraz daha yaklaşılmıştı.

Aslında, Osmanlı Devleti'nin teokratik bir görünüm almasında en büyük etken olan, kişisel egemenliğin ikinci ayağı "halifelik", kurulan yeni Cumhuriyet yönetiminin laik ve çağdaş niteliği ile bağdaşmadığından işlevsiz kalmıştı. Kalmıştı ama, Cumhuriyet yönetimine yakışmayan bu kurumun devamına da göz yumulamazdı.

Atatürk de, "Ben kişisel egemenliğin kaldırılmasından sonra, başka sanla yine bu nitelikli bir makam sayılması gereken halifeliğin de kaldırılmış olduğunu kabul ediyorum"(3) diyerek bu makamın hem gereksizliğini hem de kaldırılması zorunluluğunu ifade etmiştir.

Ancak, bütün köklü değişimlerinde yaptığı gibi, "zaman ve zemin koşullarını" değerlendirmiş, ortamın henüz uygun olamdığını düşünerek, halifeliğin kaldırılmasını "uygun zaman ve fırsata" bırakmıştır.

* Halifeliğin kaldırılması zamanı artık geldi...

Atatürk, 22 Ocak 1924 günü, Başbaka İsmet Paşa(İnönü)'ye çektiği bir telgrafta şu ifadeyi kullanıyor: "Halife ve bütün dünya kesin olarak bilmelidir ki, bugün var olan ve korunmakta bulunan Halife'nin ve Halifelik makamının gerçekte ne din ne de siyasal bakımdan varlığının hiçbir anlamı ve gerekçesi yoktur.(4)

Atatürk, 15 Şubat 1924'de Ordu komutanları ile yaptığı toplantıda kararını veriyor. Meclis'in 3 mart 1924 tarihli toplantısında Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ile arkadaşlarının, konuya ilişkin olarak verdikleri yasa önerisi şöyle başlıyordu(özetle cd): "Türkiye Cumhuriyeti içindeki Hilafet makamının varlığı, Türkiye'yi iç ve dış siyasetinde iki başlı olmaktan kurtaramadı. Bağımsızlığında ve ulusal yaşamında ortaklık kabul etmeyen Türkiye'nin, dış görünüşüyle ve üstü kapalı bile olsa ikiliğe tahammülü yoktur... Hanedanın hilafet giysisi(görünümü) altında, Türkiye'nin varlığı için etkin bir tehlike oluşturduğu türlü deneyimlerle kesin olarak saptanmıştır."(5)

Hilafet'in kaldırılması, iki karşı oya karşılık Meclis'in tüm üyeleri tarafından kabul edilmiştir(6).

Şimdi oldu mu acaba? Yani Türkiye Cumhuriyeti bütün pürüzlerinden kurtuldu mu dersiniz?

Hayır, daha bitmedi... Saltanat yıkıldı, Cumhuriyet ilan edildi, Halifelik de kaldırldırıldı ama Türkiye Cumhuriyeti'nin yasal açıdan bir takıntısı daha kaldı. Aslında, bu gelişmelerden sonra o takıntının bir hükmü kalmamıştı ama, ondan da kurtulmak gerekiyordu.

Bu takıntı da, 1876 Birinci Meşrutiyet Anayasası idi. Çünkü, yasal bir hükmü kalmasa bile, belge olarak ortada duruyordu.

20 Nisan 1924'te kabul edilen Anayasa'nın 104. maddesine bakalım ne yazıyor? Bu madde aynen şöyle: 1293 tarihli Kanunu Esasi ile mevaddı muadelesi ve 20 Kanunsani 1337 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu ve müzeyyelatı ve tadilatı mülgadır"(7).

Aramızdaki hukukçu arkadaşlarım, bu maddenin içeriğini hemen anlamışlardır. Ama ben, özellikle genç arkadaşlarım için, kısaca açıklayayım. Madde özetle diyor ki, "1876 Birinci Meşrutiyet ve 20 Ocak 1921 Anayasa'sı değişiklikleri ile birlikte yürürlükten kaldırılmıştır"

Böylece, bloğumun da başlığı olan "Halifel Cumhuriyet", yaklaşık 4 ay 4 gün sürmüş ve bundan yine yaklaşık olarak 1 ay 20 gün sonra da son belgeli takıntısı olan 1876 Anayasası'dan soyutlanmıştır.

Bu tarih, TBMM'sinin kurulması ile başlayan siyasal değişim hareketinin son noktasını oluşturmuş ve Türkiye Cumhuriyeti, bundan böyle laik ve çağdaş yapısıyla diğer değişim hareketlerine devam etmiştir.


NOT : Bugün, 3 Mart 2009, 85 yıl önce Halifelik kaldırılmıştı da, bir hatırlatayım dedim.

cdenizkent
__________________ :

(1) 20 Ocak 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 33.maddeden sonraki "Madde-i Münferide".
(2) M.Kemal Atatürk, Nutuk-Söylev, Cilt II, s.939
(3) M.Kemal Atattürk, A.g.y. s.931
(4) A.g.y. s.1127
(5) A.g.y.
(6)
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, 25 Şubat 1992'de TRT-1'de saat 20.00 Ana haber Bülteni'nde anılarını anlatırken söylemiştir.
 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..