Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '15

 
Kategori
Deneme
 

Halim Selim (sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - (Ellinci bölüm-- devam edecek)

Halim Selim (sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - (Ellinci bölüm-- devam edecek)
 

Sıradan insanlar


Halim “bizim oğlan sorması ayıb olmasın. Biz olmusak bu tabıdı siz ikiniz mi endircediniz?” dedi. Hem şoför, hem de öteki görevli Halim’e “Amma soru soruyosun ha bizim oğlan. Siz olmusanız bi çaresine bakardık” dedi.
 
Metin’de Halim’e “soru sorup da şimdi adamları kızdıracaksın” der gibi baktı. Halim hala o adamların tabutu nasıl taşıyacaklarını anlamamıştı. Ama “işi fazla gurculeyip bokunu çıkarmeyen” diye içinden söylenip tabutu aşağı indirmek için tuttu. “Siz üçünüz ordan dutun” dedi. Zaten Nuri’nin kendisi “kuş gibi” hafifti. Sanki boş tabut taşıyorlardı. Tabutu aşağı indirdiler. Üçü bir tarafından Halim diğer tarafından tutup bir çukurun başına geldi.
 
Halim çukuru hiç mezara benzetememişti. Basbayağı bir çukurdu, “nefte” si yoktu. Bir şey söyleyecekti. Metin’e baktı. Metin “valla ben de anlamadım “der gibi boynunu bükünce ikisi de görevliye “şimdi ne yapacağız?” der gibi baktı. Görevli tabutun kapağını açtı. “Çıkarın şunu bakalım” diye Nuri’nin cenazesiniişaret etti. Halim “hob arkdeş, onun adı şu değil Nuri; ayıboluyo bak” deyince hem görevli hem de şoför korkuyla Halim’e baktı.
 
Her ikisi de içinden “ayı gızdı” diye geçirdiler. Görevli “kusura bakma bizim oğlan. Ben öyle deyiverdiydim” dedi. Halim “lafını bil bil de gonuş” dedi.
 
Kendini tutmasa hem şoförü, hem de görevliyi çukurun içine atıp “şu demesi öyle olmaz, böyle olur” diyecekti. Öfkeyle “sizin işiniz bittidiyse çekip gidin. Arkıdeşimizi biz gömeriz” dedi. Belediye görevlisi “olmaz bizim oğlan. Bize zorluk çıkarırsan suç işlemiş olursun. Şöför arkıdeş aynı zamanda hoca. Dua edicek engel olma” dedi.
 
Halim “bene suç falan deyip durma be. Ben suçun sikitellisini işleyip yirmibeş sene mapus yatdım. Sen bene öyle lafla korkudamazsın. Adam gibi işinizi yapın öyleyse” dedi.
 
Her iki görevlide korkup sesi kesmişti. Her ikisi de içinden morg görevlisine “bizim başımıza bu ayıyı sarıvedi” diye kızıyordu, ama hiç belli etmediler. Metin de Halim’e ürküntü ve hayretle bakıyordu. Çünkü Halim’i ilk defa böyle sinirli görüyordu ve o da korkmuştu.
 
Görevli gayet hafif sesle “bizim oğlan arkıdaşın cenazesini aşağıya yavaşça indirelim” dedi. Halim çukura atladı Metin’e “sen de atla” dedi. Metin de çukura atlayınca Halim görevlilere “siz Nuri’yi bize uzadın” dedi. Onlar kefene sarılı Nuri’yi uzattı.
 
Halim aslında Nuri’yi kucaklamayı çok istiyordu, öyle de yaptı. Görevlilerin uzattığı Nuri’yi kucağına aldı. Metin’de kefenin bir ucundan tutuyordu. Nuri yumuşacık ve çok hafifti. Halim arkadaşının bir yeri kırılır korkusuyla çok dikkatle yere koydu. Metin’e “şindi netcez?” der gibi baktı. O sırada Metin çukurdan çıkıyordu. Halim Nuri’nin cesedine son bir kez baktı. “Hadi bizim oğlan. Şindilik hoşça gal. Yalınız bene burdan yer ayırmaya unudma. Eninde sonunda bene de buruya getirip gömerle. Hem belkim bene çukura indircek bi Halim bulumazla da attırıverile. Sikt,ret; nasıl edelerse edsinle, mademki ruhum uçub gidiyomuş ‘çünküm hocula öyle dedi’, o zaman attırıvesilede gıymatı yok. Ben sene heç zarar vermiden buruya goydum. Bundan kerisi senle sorucu arabın işi” dedi ve kuyudan çıktı.
 
Bu sırada hocalık yapacak şoför Halim’i mezarın içinde dua ediyor sanmıştı. İçinden “neyin nerde oldu hiç belli değil. Adam bi güzel dua edip çıkdı” diyordu.
 
Halim’de çıkınca hep birlikte çabuk çabuk toprak atarak çukuru doldurdular.
 
Halim “başucuna kim olduğunu belli eden bi şey dikmecez mi?” dedi. Görevli “valla biz de öyle bi şey yok. Yalınız biz şuruya ölünün, pardon Nuri’nin adını yazıcaz. Arayıp soran olursa bu krokiye göre yeri gösterilir” dedi.
 
Halim “bu nası şey yavu?” derken Metin’e baktı. Metin’de “ne bileyim” der gibi bakınca Halim görevliye “eyi bizimoğlan. Ben burayı sonra nasıl bulucemi bellik ederin. Şindi hoca mazifesini yapsın” dedi.
 
Şoför, Nuri’nin başucunda dua etti. “El Fatiha” deyince her üçü de ellerini açtı. Bilenler Fatiha okudu; bilmeyenler dudaklarını kıpırdattı. Şoför “Allah rahmet etsin” deyip oradan ayrıldı. Görevli de arkasından gitti. “Hadi siz gelmiyomusunuz?” deyince Halim etrafına bakındı. Nuri’nin hemen ilerisinde bir yaban armut ağacı vardı. Onu gözledi, etrafına bakındı tekrar gelince Nuri’nin mezarını nasıl bulacağını belirleyen, kendince bellik yaptı. Metin’le arabanın arkasına bindi.
 
Şoför Halim’e “bizim oğlan. Sizi dolmuş duraklanda bırakıcam. Zaten sizi buruya getirmek suçtu, amma olsun varsın” dedi. Halim “tamam bizim oğlan” dedi. Şoför onları dolmuş durağında indirdi. Zaten akşam olalı çok olmuştu. Günler uzun olduğundan fark etmemişlerdi.
 
Dolmuşa binerken hava yine kapatmış,yağmur başlamıştı. Halim içinden “bu rahmet eyiymiş. Ninecim böyle yağmır cehennem ateşini söndürü derdi” diye düşündü. Pansiyona geldiğinde vakit geceye dönmüştü.
 
Pansiyonda meraklı bir kalabalık onları bekliyordu. Pansiyoncu da gitmemişti. Halim’le Metin pansiyona girdi. İkisi de iyi ıslanmıştı. Halim’in saçlarından sular süzülüyordu. Pansiyoncu merakla “yavu nerde galdınız? Ben sizden ayrılalı tam yedi saat oldu. Bu kadar zamanda nettiniz?” dedi. Halim “hiç nedicez? Nuri’yi gömdük geldik” dedi. Pansiyondakilere ve tabi pansiyoncuya ne görüp, yaptılarsa her şeyi anlattı.
 
Metin, Halim’e hayretle bakıyordu. Çünkü Halim hiçbir ayrıntıyı atlamadan her şeyi eksiksiz anlatıyordu.
 
Metin içinden “hayret valla… Bi de azcık okusaymış hiç önüne geçilmecekmiş” diyordu.
 
Halim anlattı bitirdi. “Şindi benim sizi sorucem şey var. Nuri’yi bıçaklıyan gırık dölü bellimiymiş” dedi. Pansiyoncu katibi göstererek “buna git bi öğren gel dedim. Ne biliyosa anlatsın” dedi.
 
Katip birden kendini önemli biri gibi görmüş ve hafif heyecanlanmıştı. Halim’e “valla abi Nuri abiyi kimin bıçakladını bilen yok. Yalınız orda bi büro var ya kebapçının garşısında” derken Halim kızmış “eee onu biliyoz. Sen ondan sorasını anlad” dedi. Katip Halim’e 'işde anladıyoz ya' der gibi baktı ve devam etti. “İşde bitek o bürodaki adam görmüş. O da bıçaklıyanı tanımıyo. O adam dükkanın içinde otururken Nuri abi aşşadan gelmiş. O yağmurda naylon çadırlara doğru gitmiş. Orda ne olduysa olmuş. Sora Nuri abi oraya gelip yıkılmış. O adam ve kahveden bir iki kişi goşmuş. Nuri abiyi taksiye atıp götürmüşle. O adamın anlattığı yalınız bunlar. Başka da bi şey bilen yok. Kahveye gittim ordakiler bu gadar bile bilmiyor. Çok yağmur varıdı. Göz gözü görmüyordu dediler.” deyip bitirdi.
 
Etrafına ve sonra patrona “nasıl iyi anladdımmı?” der gibi bakıyordu; pansiyoncu “bakıyorum seni fazla ilgilendirmeyen şey olunca avukat kesiliyosun” deyince “patron sen gönderdin deyi ben şey ettiydim” dedi.
 
Halim “oğlum kim vurmuş? Hangi hergile Nuri’yi bıçaklamış? Bilen yokmuymuş?” diye ısrarla sorunca katip “valla o adam ‘bilse bilse o naylon çadırlardakiler bilir.Adam ordan çıkıp gaçtı’ diyo, bilmiyom” dedi.
 
Halim zaten yorgundu;çok ıslanmıştı ve çok üzgündü “eyi; ben yarın uğrar o arkıdeşden öğrenirin” dedi ve odasına yöneldi.
 
Halim odaya yöneldiği sırada Metin de üst kattaki odasına çıkıyordu. Orada kalanlar da son durumu yorumluyordu. Halim odasının önünde durdu; sonra dönüp geldi pansiyon patronuna “patron Nuri öldü. Şindi ben kimle yatıcen?” dedi.
 
Pansiyoncu “haklısın ya; ben onu hiç düşünmedim. Senin yana Metin’i vereyim. Nasıl olsa o da arkadaşın, nasıl?” diye sordu. Halim çok sevindi. “yaşşa patron eyi düşündün” dedi ve yukarı çıkan Metin’e “Metin hadi eşyalanı al gel de Nuri’nin yerine geç” dedi.
 
Metin çok duygusal ve bazı psikolojik sorunları olan biriydi. Halim’i duyunca içinden “eyvah ya! Ben Nuri’nin yatağında nasıl yatıcam” diye geçirip geri geldi “bizimoğlan, valla ben Nuri’nin yatanda yatımam. Biliyosun geçen yıl tedavi gördüm. Hala korkuları atımadım” dedi. 
 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..