Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '15

 
Kategori
Deneme
 

Halim Selim (sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - (kırk sekizinci bölüm devam edecek)

Halim Selim (sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - (kırk sekizinci bölüm devam edecek)
 

Sıradan insanlar


O adam Halim’i anlamıştı. Tanıdıkları kimleri oluyorsa öldüğünü kabullenemiyorlardı. O adam burada çok cenaze görmüştü. Morg görevlisiydi. Burada yakınının öldüğünü kabullenemeyen “hayır hayır ona cenaze demeyin, onu daha dün” veya “az önce gördüm; konuştum” diye feryat eden çok cenaze yakını görmüştü.
 
Onun için Halim’in bu tepkisine “kusura bakma bizim oğlan ağız alışkanlı. Bu Nuri’yi kaydedecekler de ben onu için sizi çağırmaya geldim” dedi.
 
Halim, Metin’le birlikte adamın arkasından gittiler. Orada bir başka görevli “merhumla yakınlığınız neydi” dedi. Halim içinden “eyi bu cenaze demedi, merhum dedi. Bu bile iyi” diye geçirirken o görevlinin sorusuna “heç, arkdeşiyiz” dedi.
 
Görevli “peki bunun hiç yakını, akrabası yok mu? Memleketlisi falan;cenazeyi alacak kimse yok mu?” dedi.
 
Bu uzun soru karşısında Halim'de Metin'de şaşırmıştı. Hele Halim böyle uzun soruları anlayıp “pattadak” cevap verecek durumda değildi. Hele şimdi daha şaşkındı. Hayatında ilk kez böyle durumla karşılaşıyordu. “Valla memur bey. Nuri’nin arkdeşiyiz o gadar. Valla ben nereli olduğunu, hısım akrabası var mı bilmeyon” dedi. Metin’e “Nuri nereli sen biliyon mu?” dedi.
 
Bu sırada hem soruları soran,hem de morg görevlisi özellikle Halim’e, onun cenazeden hala Nuri diye bahsetmesine acıyarak ve şaşkınlıkla bakıyordu.
 
Morg görevlisi Ödemiş’in köylerindendi. Halim’in konuşması ona memleketini hatırlatmıştı. Onlar böyle çok kaba konuşmazdı; ama dağ köylülerinin buna benzer konuştuğunu biliyordu.
 
Metin Halim’in sorusu üzerine “vallahi ben de bilmiyorum. Nüfusunda yazılıdır herhalde” dedi.
 
Her iki görevli de karşılarındaki iki şaşkına yardımcı olmak istiyordu. Öteki görevli “nüfusunda nereli oldu bilinse bile kim araycak? Neyse ;peki bu cenazeyi kim alacak?” diye tekrar sordu. Halim “memur bey; biz Nuri’nin ölüsünü alıp da netcez. Onu siz herhalde gömdürüsünüz” dedi.
 
Görevli anlamıştı. Bu cenaze de kimsesizler mezarlığına gömülecekti. İki gün önce de birini ağır yaralı getirmişler, ölünce otopsiden sonra belediye görevlileri kimsesizler mezarlığına gömmüştü.
 
“Anlaşıldı;biz belediyeye bildiririz. Onlar gömer” dedi. Sonra “eşyalarını kimliğini siz alın. Yalnız cebinden çıkan parayı Kızılay’a hibe diye verecez. Yani üstünden çıkan parayı yakını olmadığınız için siz alamazsınız. Eğer yakını gelip kendini isbat ederse gidip Kızılay'dan isder” dedi.
 
Halim görevlinin bu sözlerini ve neden “anlaşıldı” dediğini anlamamıştı. Yalnız “biz belediyeye bildiririz onlar gömer. Üzerinden çıkan eşyaları siz alın. Üstünden çıkan parayı Kızılay’a hibe kaydedeceğiz. O parayı siz alamazsınız”  deyince Halim “tamam, zaten Nuri’de öyle isterdi. Elbiseleri de siz birine verin. Biz alıb da nedcez. Yalınız onlar Nuri’yi neriye gömerler? Hani biz de orda Nuri gömülürken yanında olalım decedik” dedi.
 
O görevli karşısındaki dev gibi adamın öyle çaresiz cenazeye “Nuri Nuri” demesine şaşırmış az kalsın “ya bu Nuri kim?” diyecekti. Morg görevlisi öteki görevlinin şaşkınlığını anlamıştı. Kulağına eğilip“cenazenin adı Nuri;onu diyorlar” deyince; morg görevlisinin üstünde bir görevli olarak bozulmuştu. “Herhalde biz de o kadarını anlarız” dedi.
 
Morg görevlisi içinden “beyefendi bozuldu. B.k anlarsın sen onları, şehir züppesi” dedi.
 
Çünkü o görevli bu şehirliydi, morg görevlisine ikide bir “nediyon gari bakam” diye dalga geçer; ona “sen köylüsün” demeye getirirdi.
 
Morg görevlisi onu “benle dalgı geçme” diye çok uyarmıştı. Bunlar aklına geldiği için az önce uyardığı görevlinin “her halde biz de o kadarını anlarız” demesinden gıcık almıştı.
 
Halim’e “tabi bizim oğlan. Sen de, arkıdeşin de Nuri’yle beraber gider son görevinizi yaparsınız” dedi.
 
Halim “şindi biz netcez?” dedi. Morg görevlisi “şimdi biz onu morga goyduk. Az sonra hoca gelip yıkar. Ondan sonra belediyenin cenaze arabasıyla götürürler. Ben söylerim, o arıbaya siz de binersiniz” dedi.
 
Metin “hangi mezarlığa gömerler?” dedi.
 
Morg görevlisinin yine hem cenazeye yani Nuri’ye, hem de onlara canı acımıştı. Metin’e “kimsesizler mezarlına bizim oğlan. Başka neriye gömcekler? Kimi kimsesi olmuyanlar oruya gömülür” dedi.
 
“Kimsesizler mezarlına” derken morg görevlisinin içi acımıştı. İçinden “çok şükür benim kimim kimsem var. Bene köyün mezarlına gömerle… Çünkü hısım akrıba hep orda gömülü” diye geçirdi.
 
O Metin’e “kimi kimsesi olmuyanlar oruya gömülür” deyince Halim “biz varız ya. Bizim arkdeşlin heç hükmü yok mu?” diyecekti vazgeçti. İçinden “salak, o ‘hısım, akrıba; kimi, kimsesi yok mu?’ dedi. ‘Arddeşi yok mu?’ demedi. Sen Nuri’nin hısım akrıbasımısın? Bi lafı doğru annımeyon” diye kendine söyleniyordu.
 
Son sözleri biraz sesli çıkmıştı. Morg görevlisi anlamamıştı, ama kendine söylüyor sanıp “buyur bizim oğlan bi şey mi dedin?” diye sorunca Halim “hiç bizim oğlan. Ben arı sıra kendi kendime gonuşurun” diyecekti. Deli, meli zannederler diye “heç bizim oğlan. Nuri’ye bek yandım da onu diyodum” dedi.
 
Morg görevlisi içinden “acılandan şaşırmış gariple, emme ikisi de ölünün sağlam arkıdeşiymiş” dedi. Kendinin de ya bir, ya da iki sağlam arkadaşı ya var ya da yoktu.
 
Şöyle düşündü, “acıba arkıdeşlen hangisi bunlar gibiydi” diye hatırlamaya çalıştı, hatırlayamadı. Nuri’yi kıskandı. Kendi böyle ölse 'anası, babası rahmetliydi. Onları saymazsan' bir kız kardeşiyle, iki erkek kardeşi vardı. Erkek kardeşlerinden biriyle de miras yüzünden kavgalıydı. Emmisi, dayısı desen el gibiydi. Düşündü; onun için “yana, yakıla” üzülecek yalnız kız kardeşiyle, bir erkek kardeşi vardı. Kendini birden kimsesiz gibi hissedip ürktü.
 
Bu sırada Halim’le Metin bir kenarda çömelmiş bekliyordu. Gelip geçenler, hemşireler Halim’i görünce çok ürküyor; birbirlerine Halim’i gösterip “kim bu?” diye sorup öğrenmeye çalışıyorlardı.
 
Halim’in namı diğer servislere de yayılmıştı. Oralardan özellikle hemşireler gelip Halim’e bakıp kaçıyordu. Biraz cesareti olanlar morga girip, morg görevlisine “dışarıdaki o dev gibi” veya “o ayı gibi insan kim?” diye soruyordu. Morg görevlisi de Metin ve özellikle Halim’i en yakından tanıyan kişi olarak “kim?” diye soru soranlara ya “sizi ne?” diye tersliyor veya “heç içerdeki rahmetlinin arkıdeşleri, emme sağlam insanlar” diyordu. Ona soru soran özellikle hemşireler şaşırıp “nasıl sağlam” deyince, morg görevlisi onları küçük görüp “tabi siz bilmezsiniz sağlam arkıdeş ne” diye cevap veriyordu.
 
Halim’i merak edip gelenler, onun bir ölünün arkadaşı olduğunu öğrenip “sağlam" ne demek? Anlamadan gidiyordu.
 
Tabi Halim’in bunlardan haberi yoktu veya olsa da aldırmıyordu. Metin’in fısıltıyla “bizim oğlan bunlar sana bakmaya geliyor” dediğinde de “sittir et bizim oğlan. Ben şindi onlara kafa yoruman. Daha dün akşam, hatta gece birlikte olduğum Nuri’ye aklım ermiyor. Dün sapısağlamıdı, şindi rahmetli deyola” dedi. Metin “ee ne yapıcan bizim oğlan. Hepimizin sonu aynı… Bi varmış, bi yokmuş” deyince Halim “ne yani? Bizi de bi götlek gırıg dölü bıçaklar da, vartayı çekeriz mi deyon sen” deyince; Metin “Allah etmesin o nasıl söz? Ben söz timsali hep ölüp gitcez dedim. Kimin nasıl ölüceni anca yaradan bilir” dedi. Halim “doru söylüyon. Ha ben de öyle deyivedim. Ninecim rahmetli bene insan doğmudan yazısı yazılır. İnsan o yazıyı yaşa, o yazıdan milim sapımaz derdi” dedi.
 
etin pek öyle şeylere inanmazdı. “Ne yani? Şimdi Nuri’nin yazısı bi p..şt elinden ölmek miymiş?” diyecekti. İçinden “bu Halim laf ebesi gibi. ‘Ninecim’deye bi başlasa başolmaz” diye düşündü Halim’e “doğru diyon bizim oğlan, kader” dedi.
 
Halim, Metin’le ve Nuri’yle bu 'kader, alın yazısı' gibi şeylerde pek anlaşamazdı.
 
Hele şimdi Nuri olsa “ne yani Halim gardaş? Bu yazı yazanın bize garazı mı var?” derdi.
 
Bu aklına gelince yine Nuri’nin öldüğü aklına gelmişti. İçinden “valla insan yakını ölünce golay golay unudumecek. Şindi kimbilir kaç kişi ölüyor habarımız yok. Hayrına ateş düşdü yeri yakamış demezle” diye söylendi.
 
Gerçekten Metin’i bilmem; ama Halim’e Nuri’nin ani ölümü veya öldürülmesi çok koymuştu. Kolay kolay da unutamayacaktı!
 
 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..