Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '14

 
Kategori
Deneme
 

Halim selim (sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - (kırk üçüncü bölüm--devam edecek)

Halim selim (sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - (kırk üçüncü bölüm--devam edecek)
 

Sıradan insanlar


Yavuz bey dışarı çıktı. Halim aklında o kadın patronu karşısında görünce ayağa fırladı; az kalsın önündeki masayı devirecekti. Yavuz bey Halim’in dalgınlıktan öyle ayağa fırladığını zannedip “yavaş ayı yavaş, yine aklın nerlerde?” dedi. Halim “valla billa burdayın” derken,Yavuz bey “tamam tamam burda olduğunu görüyorum. Kendini topla,sonra karışmam” dedi ve “lokantacı gelecek, başka kim gelirse gelsin patron yok deyip kapıdan döndürcen” dedi. İçeri giriyordu. Halim “yengi gelirse ne diyem?” dedi. Yavuz bey “o gelmez, sen benim dediğimi yap,gerisini karıştırma” deyip içeri girdi.

 

Halim arkasından “bunu noluyo böyle barut gibi. Ben zaten işimi bakdım için öyle dedim” diye mırıldandı. Sonra içinden “sene ne elin garısından? Salak, adam sene ne deyorsa onu bak. O garı da gelse patron yok der savarın” dedi sonra güldü “öyle deyip bok savasın. Garı yapışak, bi yapışdı mı çıkmeyo” diye mırıldanırken kendini topladı. İçinden “ne garı be? Bi içim su. Aynı ozumanki garı gibi fıkır fıkır” derken tarlabaşındaki kadını hatırlamıştı. Aradan geçen yirmi küsur yıla rağmen o kadını unutmamıştı. Çünkü ömrü hayatında birlikte olduğu tek kadın oydu. Bunları düşünerek yerinde oturuyordu.

 

Bu sırada aşağıda lokantacı kendi patron masasına oturmuş,öyle hesap yapıyordu. Yukarıdaki mühendisle yüz yüze görüşüp fiyatı düşürdüğünü söyleyecekti; ama çay ocağının önünden geçerken duyduklarının verdiği şaşkınlıkla yine lokantaya dönmüştü.

 

Kalkıp tekrar mühendisin yanına gitmek istedi. “Onlar yine orada benim dedikodumu yapıyordur” diye vazgeçti. Telefonla son teklifini yapmayı düşündü. Kasadaki kartvizitler arasından o mühendisin kartını buldu. Hafif bir tereddütten sonra telefonu eline aldı “ne olursa olsun?” deyip mühendisi aradı. Arabanın fiyatını düşürdüğünü, aslında paraya ihtiyacı olmasa satmayacağını, mecburiyetten satacağını söyledi. Mühendis çok teşekkür etti. Sonradan çok düşündüğünü, başlayacağı yeni inşaat nedeniyle para lazım olacağından vazgeçtiğini söyledi. ‘Yoksa fiyatın çok uygundu’ dedi. Lokantacının çok canı sıkılmıştı. Bir gün önce mühendis arabayı almaya çok iştahlıydı. “Fiyatı biraz düşür de alayım” dediği için fiyatı çok düşürmüştü. Buna rağmen mühendis almaktan vazgeçince nedenini anlayamamıştı.

 

Aslında mühendis arabayı çok beğenmişti. Lokantacı fiyat düşürmese de alacaktı. Yavuz bey nereden öğrendiyse öğrenmiş, mühendise “o arabayı almaktan vazgeç, niye diye de sorma” demişti. Mühendis arada para lazım olunca Yavuz beyden gecede gündüzde para ihtiyacını karşılıyordu. Ayrıca mühendisin son aldığı inşaatı da Yavuz bey bulmuştu. Gerçi avantasını da almıştı, ama olsun. Mühendis genç biriydi ama “neyin ne olduğunu” çoktan öğrenmişti.

 

Lokantacı bunları bilmediği için, bir de pastaneci “bu zamanda araba satmak mesele” dediği için çaresizd. Yavuz beye arabayı borcuna karşı teklif etmeye karar verdi. Üste de biraz para almaya çalışacaktı. Bu kararı verince gidip Yavuz beyle konuşmaya karar verdi. Lokantadan çıktı; pastaneci dükkanının önündeydi. Ona sadece başıyla selam verip iş hanından içeri girdi. İçinden “şimdi bir de ona hesap vermeyen” demişti. Pastaneci, lokantacı iş hanına girince arkasından “anasının şamını görmüye gidiyor” dedi.

 

Yavuz bey “lokantacının karısını elde edecek diye” için için kendini yiyordu. Bu sırada lokantacı çay ocağının önünden geçti. İçinden “şansımdan kimse yok” deyip geçiyordu ki ocakçı gözünün ucuyla onu görüp dışarı çıkmıştı. Arkasından “arabayı mühendise verdin mi?” diye sorunca durdu. Döndü “evet ona verdim. Sen mi alacakdın yoksa?” dedi. Ocakçı “yok canım öyle sorduydum. Senin arabaya binmek hiç bize yakışır mı?” diye biraz alayla cevap verip çay ocağına girdi. “Biz sanki senin neriye gittiğini bilmiyoz” dedi.

 

Pastaneci biriki saat önce gelmiş; lokantacıyı kastederek “bizim salak aşcı az sonra Yavuz beyin karşısına çıkıcak” demişti. Lokantacıyı kıskandığı için “bizim salak aşçı ” demişti. Ocakçı anlayacağını anlamış “işallah onun sonu da iki yıl önceki adamın sonuna benzemez deyince” pastaneci birden “yok o kadar değil. Ben işde ona müsaade etmem” diye tepki göstermişti. Onun bu tepkisine ocakçı “ne o? Lokantacı senin oğlan kardeşin mi? Yoksa karısı akraban mı oluyor?” deyince pastaneci “dedikodu yapıcam derken, şimdi işin bokunu çıkarıcam” diye düşünüp, ocakçıya “orası seni alakadar etmez” demiş ve pastaneye dönmüştü.

 

Ondan ocakçı lokantacının arkasından “biz sanki senin nereye gittiğini bilmiyoz” demişti.

 

Lokantacı da asansöre binip gideceği kat düğmesini bastıktan sonra “bunların ara sıra böyle haddini bildirmek lazım” derken Yavuz bey’in katına gelmişti. Asansör kapısını açıp dışarı çıktı. İçinden sürekli besmele çekiyordu. Çünkü annesi lokantacıya hep “oğlum işin ters gidince, bi şey kaybedince hemen besmele çek. Görücen bak, ya işin rast gider ya da kaybeddiğin şeyi bulursun” derdi.

 

Bu aklına gelmiş sürekli besmele çekiyordu. O sırada Yavuz beyin büronun kapısından girdi. Tam bu sırada hala besmele çekiyordu. Lokantacının besmele çekerek içeri girdiğini gören Halim şaşırmış “hayırdır işallah” diye ayağa kalkmıştı. Lokantacı o sırada yalnızca Yavuz beyi düşündüğü için Halim “hayırdır işallah” deyip dev gibi ayağa kalkınca çok korkmuş “anneciğim” diye bağırmıştı.

 

Yavuz bey bu sesi duyup “bir şey mi oldu?” diye dışarı çıkınca, lokantacının panik halinde olduğunu, Halim’in de şaşırmış bir şekilde lokantacıya “sus ya” dediğini görüp durumu anlamıştı.

 

Gördüğü manzara çok komik olduğu için kahkahayla gülerken lokantacının elinden tutup odaya girdi. Halim hem lokantacının “anneciğim” diye bağırmasına, hem de Yavuz beyin kahkahayla gülmesine bakıp arkalarından “bunara noluyor böyle ya? Hepsi geçilere gaçırmış” diye söyleniyordu. Bu sırada o kadın kapıdan girince “hobbıla budu nerden çıkdı böyle?” dedi. Çünkü Yavuz beye “yengi gelirse nedcen?” deyince Yavuz bey “o gelmez; sen benim dediğimi yap” demişti.

 

Kadın kapıdan girince Halim’e dudağını domaltarak,“meraba şekerim” dedi. Halim zaten kadını ansızın karşısında görünce “hobbıla budu nerden çıktı böyle?” deyip şaşırmıştı. Kadın dudağını domaltarak, “meraba şekerim” deyince ne yapacağını şaşırdı. O şaşkınlıkla yerinden kalkıp biraz masadan dışarı çıktı. “Valla yengi patron yok. Yani yoğun dediydi” dedi. Kadın Halim’in bu şaşkın haline gülmemek için kendini tuttu.

 

Bu sırada Halim’in ayakları; daha doğrusu tırnakları gözüne ilişti. İçinden “vaayy, tırnaklarını kesmiş” dedi. Sonra“çok büyük falan; ama bayaada biçimli ayak parmakları varmış” dedi. “Acaba?” dedi. İçi titredi “ayyy nasıl acaba?” derken içi bir hoş olmuştu. Sonra kendini topladı, Yavuz beyin kapıya bakarak Halim’e “yani sen patronum içerde yok diyorsun öyle mi?” dedi.

 

Halim kadının ayaklarına baktığını görmüş, içinden “iyi ki dırnamı kesmişin” derken kadının sorusunu tam anlamamıştı. “Efendim “dedi. Kadın daha da kırıtarak gözüyle Yavuz beyin kapıyı işaret edip, “şimdi patronun içerde değil mi?” dedi. Halim daha şaşırmıştı. “Yok tabi. Yani patron öyle dediydi. Yoğumuş, yani var da yok” dedi. Kadın bir kahkaha atıp Yavuz beyin kapıyı açtı, sonra Halim’e “yalancı!” deyip içeri girdi.

 

Halim ne yapacağını bilmiyordu. İçinden “benne ya? Bu garı beygir gibi zabdolmeyo ki” dedi. Ama kadının içeri girerken “yalancı!” deyişine mest olmuştu. “O ne ağaz öyle be? Insanın ıssırı ıssırıveresi geliyo” diye içinden söyleniyordu. Bu sırada içi bir hoş olmuş, yine yıllar önce tarlabaşında randevu evindeki kadın aklına gelmişti. “Ne garıydı yav?” dedi.

 

İçeride de patronödostu ansızın içeri girince “engibek” olmuştu. Birden çıkıp Halim’e “bunu ne içeri aldın?” diye kızmayı düşündü, kendini tuttu; içinden “o garibe ne kızıyorsun? Bu karıyla sanki sen başa çıkabiliyormusun?” diye kendine söylenip kadına “hayatım hani sen beni orada beklicektin?” dedi. Kadın Yavuz bey’e cevap vermeden “lokantacımız bu bey mi?” dedi.

 

Kadın bu soruyu sorunca her ikisi de şaşkınlıktan küçük dillerini yutacaktı. Yavuz bey hışımla önce kadına, sonra lokantacıya baktı. Ama lokantacı da aynı şaşkınlıkla Yavuz beye bakıyordu. Yavuz bey ne yapacağını, ne söyleyeceğini şaşırmıştı.

 

İçinden “pes bu kadına, kimden haber aldı? Ne biliyor da lokantacıyı soruyor?” diye düşündü. Halim aklına geldi. “Acaba o mu söyledi?” diye düşündü “yok canım o nerden bilicek?” dedi. “Acaba Halim hep kapıyı mı dinliyor?” diye düşündü. Bir türlü kadının ne bilip de öyle sorduğunu çıkaramıyordu. Bu sırada kadın da içinden “sen beni atlatacağını mı sandın?” diye geçiriyordu. Yavuz bey kendini topladı “evet lokantacı, bir konu görüşüyorduk ben sana sona anlatırım” dedi. Kadın fettanca gülerek “tamam canım; ben öylesine sorduydum. Sen bana sona her şeyi, ama her şeyi anlatırsın değil mi kocacım” deyip ayağa kalktı,“sonra görüşürüz canım” deyip çıktı.

 

Halim’e yine baygın bir bakışla bakıp dudağını domaltarak “sen de hoşça kal şekerim” deyip gitti. Kadının hemen arkasından dışarı çıkan Yavuz bey bakıp kalmıştı. Birden kadının arkasından baygın bakan Halim’e hışımla “hoop önüne bak. Sen yengene bi şey mi dedin?” dedi. Halim’in aklı kadının “aygınbaygın sen de hoşçu kal şekerim” dediğinde kalmıştı. Yavuz beyin sorusunu tam anlamamıştı. Yavuz beye “buyur patron” dedi. Yavuz bey içinden “bizim garı fettanlınla bunu da başdan çıkarcak. Bunu uyarmak lazım” diye düşünüp “sen kendini topla yoksa çarkına sıçarın ha” dedikten sonra “sen yengene bi şey dedin mi?” diye tekrar sordu.

 

Halim patronun “kendini topla yoksa çarkını sıçarın” dediğini duyunca çok korkmuştu. Patronu “sen yengene bi şey dedin mi?” diye sorunca “yok patron töbosun ben onu bi şe demedim. Sonra ben onu içerde patron yok dedim emme dinnemediydi. Valla öyle patron, doru söylüyon” dedi.

 

Yavuz bey Halim’i kıskandığı için kendinden utanmıştı. İçinden kendine “sen de bu karıyı görünce kıbleyi şaşırıyorsun. Amma lokantacıyı nerden biliyor acaba?” dedi. Sonra “amaan şimdi bunun sırası değil. Ben önce şunun hesabını gören, o sonraki iş” dedi ve tekrar odasına girdi. Lokantacı da bu sırada olan bitenden çok şaşırmış “bu kadın beni nerden tanıyor acaba?” diye söyleniyordu. Yavuz bey içeri girince toplandı,“Yavuz bey valla ben de çok şaşırdım” dedi. Yavuz bey “boş veer” deyip “biz işimize bakalım” dedi.

 

Bu sırada dışarıda Halim,“acıba garının hoşuma giddini patron fark ettimiydi ki?” diye düşünüyordu. Birden “salak tabi farkına vardı. Sen öyle bi şey görmemiş gibi ağzını ayırıp garıya bakasan elbet farkedmişdir. Yoğusa, sen kendine topla çarkına sıçarın bak dimezdi” diye kendine kızarak söylendi. 

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..