Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '14

 
Kategori
Deneme
 

Halim selim -sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - (otuz ikinci bölüm devam edecek)

Halim selim -sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - (otuz ikinci bölüm  devam edecek)
 

Sıradan insanlar


Bu arada tıpkı hapishanede olduğu gibi kendine bir volta sahası seçmiş orada sert dönüşlerle gidip geliyordu. Kendinden geçmişti. Onun böyle seri şekilde volta attığını gören o koridora bakan bürolardaki herkes kapılara çıkıp onu ilgiyle seyrediyordu. Hiç kimse çıt çıkarmıyordu. Yalnız Halim’in ayağındaki terliklerden çıkan sesler duyuluyordu. Halim tam hızını almıştı. Bu sırada o katta asansör durdu. Asansörden o kadın çıktı. Halim de tam bu sırada sert bir dönüş yapmıştı. O kadınla göz göze gelince birden durdu “hobbıla bu da nerden çıktı böyle?” dedi.
 
Bu sırada koridordaki kapılardan bakanlara gözü ilişti “ayı mı oyneyo burda?” diye bağırdı sonra kadına döndü “afidersin hamfendi. Sizi demedim, buyurun; emme patron çoktan gittiydi” dedi.
 
Kadın biraz kırıtarak “ne o beni içeri davet etmeden, başından mı savıyorsun?” deyince, Halim ne diyeceğini şaşırdı. “Olur mu öyle şey hamfendi. Buyurun burası zaten sizin sayılır” deyip kadını büroya davet ederken bir gözü de koridordaki kapılardaydı.
 
Kapılardaki herkesin o “ayı mı oyneyo burda?” diye bağırınca içerilere kaçıştığını görünce içinden “bunlara böylesi lazım” diye geçirip, o da kadının arkasından büroya girdi.
 
Kadın hemen oradaki Halim’in döner koltuğa oturmuştu. Halim içinden “bu garı gine neye geldi böyle acıba?” derken, onun kendi döner sandalyesine oturduğunu görünce içi bir çeşit olmuştu. Kadının karşısında ayakta duruyordu. Birden terliğinin eskidiği, tırnaklarının uzadığı aklına geldi. “Netcen şindi, ayaklama bakarsa dırnaklama öyle görese ayıp olucek” diye telaştan nasıl duracağını şaşırdı. Küçük çocukların yabancı biri karşısında ayakları üzerinde sağa sola sallandıkları gibi sallanarak “hamfendi patron yoğudu emme” dedi.
 
Kadın Halim’in bir şeyden sıkılarak sallandığını fark etmişti. Gülerek “ne o çişin mi geldi de öyle kıvranıyorsun?” deyince Halim’in yüzü kara boz oldu. “Yok hamfendi olur mu öyle şey? Ben acık rahatsızında, ayaklamda romatizma var da ondan” dedi.
 
Bu son sözleri söyleyince içinden ‘emme atıyosun ha’ diye geçiriyordu.
 
Kadın Halim’in bu çok kaba ve de vahşi görünüşünden çok hoşlanmıştı. İçinden ‘ayy ne değişik tip, bayılırım böylesine’ diye geçiriyordu.
 
Halim’e “Sıkılma hayatım ben yabancımıyım? Hadi bana bişey söyle. Soğuk bişey, şöyle ateşimi alsın” diye fingirdeyerek gülümsedi.
 
Halim onun “şöyle ateşimi alsın” derken ne demek istediğini anlamış ‘hapı yuddun oğlum, bu garı çok alaflı’ diye düşünüyordu. Korkmuştu.
 
Çünkü ninesi ona ‘oğlum garının alaflısından kork. Adamı çıra gibi öyle yakar ki söndürene aşk olsun’ demiş; bir de “kim olursa olsun, kimsenin garısına neyine yüz verip başdan çıkarma. Yoğusam şeytan senin tefterini dürüp eline verir, başın dertten gurtulmaz” demişti.
 
Bunlar aklına gelince çok telaşlanmış ‘bu garıdan nasıl gurtulen?’ diye plan yapıyordu. “Yengicim ben sene her şeye ısmarların, emme bizim burla güççük yer. Sizi böyle gören olursa bi laf eden olur. Patron yanış anlar, ozuman çok ayıp olur” dedi.
 
Kadın biraz alınmış gibi yaptı “Ne yani? Ben kocamın yerine gelince bir şey içip dinlenemiyecek miyim?” diye sordu. Sonra “çok ayıp, patronun duyarsa asıl buna kızar, çabuk bana soğuk bişey söyle” dedi.
 
Halim içinden ‘al bakam başına belayı; garı yapışık. En iyisi bişey söyleyip biran önce savmak’ diye düşündü. Sonra “afidersin yenge size ne deyem? Sovuk ne deyem?” dedi.
 
Kadın yine kırıtıp “ay senin yenge diyen dilini yiyeyim. Bir ayran söyle. Şöyle buzzz gibi olsun” dedi. ‘Buzzz gibi’ derken dudaklarını domaltmıştı. Halim’in içi yine bir çeşit olmuştu. ‘Yandın oğlum, hemi de ne yandın?’ deyip diyafona gitti “buzz gibi bi ayran getirin” dedi.
 
Nereye olduğunu söylemesine gerek yoktu. Kükremesinden nereye olduğunu çaycılar hemen anlıyordu. Az sonra bu sefer öteki garson, yani Cengiz geldi. İçeri elinde ayran şişesiyle girince Halim “hobbıla sen nerden çıkdın ya?” dedi. Cengiz şaşırmıştı. “Şey Halim abi, Ali ben gitmicen deyince ocakçı beni gönderdi” dedi.
 
Halim temelli şaşırmıştı. ‘Ali kim? Nereye gitmecen dedi? Neden gitmecen dedi? Bu kim? Neden geldi?’ gibi sorularla kafası arapsaçına döndü. “Oğlum sen ne deyon? Ben seni tanımeyon. Ali kimmiş? Neden gitmecen demiş? Ocakçı kimmiş?” diye sorunca bu sefer şaşırma sırası garson Cengiz’e gelmişti.
 
Bu sırada o kadın da sinemada film seyreder gibi onlara bakıyordu. O da kim ne söylüyor anlamamıştı. O öyle Halim’i süzüyor, içinden de değerlendiriyordu. ‘Burası amma film bi yermiş. Ben arasıra canım sıkılınca buraya gelsem çok hoş vakit geçiricem. Bu Halim’de gerçekten hayvan gibi’ diye içinden düşünüyordu.
 
Bu sırada Halim garsonun sözlerine şaşırmış, kadından saklamaya çalıştığı ayaklarını unutmuş tam kadının ayaklarını göreceği yerde garsonu haşlıyordu. En sonunda “tamam çok gonuşup durmu da yengeye ayranı ver gaybol” demişti. Garsonun bu canına minnetti. Kadına ayranı ve pipeti verip hiç beklemeden kendini asansöre zor atıyordu ki; arkasından “apcanlıyarak” gelen Halim’i gördü. Hemen asansöre binip düğmeye basacaktı. Halim son anda asansör kapısını tuttu “dur oğlum arkandan govalıyan mı var?” deyince garson mecbur durdu. Halim garsona “bene bak. Aşşağıda bu gadından heç laf etme, yoğusam senin gafanı goparırın” dedi.
 
Bunu derken koca eliyle Garsonun kafasını avucunun içine almıştı. Garson korkudan bayılacaktı, hatta altına da biraz kaçırmıştı. “Tamam abi bana ne yav, ben kimsiye hiç bişe demen” dedi. Halim “de bakalım da gören” derken garson asansörün kapısını kapatıp düğmeye çoktan basmıştı.
 
Asansör aşağı inerken arkasından bakan Halim,‘aklı bokuna garışdı. Kimsiye bişe demez gari’ diye düşündü. Sonra ‘bu garı da başıma bela oldu, emme yapışakmış ha’ diye içinden söylenerek geriye büroya geldi. Kadın Halim garsonun arkasından koşunca hem çok korkmuş, hem de meraklanmıştı. “Ne söyledin çocuğa öyle koşup da?” dedi. Halim “sene ne?‘diyecekti? Kendini tutup “hiç möhim bişe değel” dedi.
 
Çünkü ninesi ona ‘kendine mukayyet ol herkezi gırıp yığma. Çünküm eğer varı yoğa ona buna tersle durusan, bi başına dımdızlak dikilip galırsın’ demişti. Gerçi bu kadına ters davransa bir şey olmazdı. Fakatpatrona gider söylerse patron Halim’e çok kızar, bir de işten atarsa; işte o zaman ninesinin dediği gibi ‘dımdızlag dikilip galırdı.’ Onun için kendini tutmuştu.
 
Bu sırada kadın da Halim’in terliklerine bakmış; patlıcan gibi parmaklar, bir de çapa gibi göğermiş tırnakları görünce içinden ‘ayy ne pis, gerçekten hayvan gibi’ diye düşünüp tiksinirken bir yandan,‘bu hayvanla ne egsantirik olurdu, bütün arkadaşlara hava atardım’ diye geçiriyordu. Bu arada ayranı bitirmişti. Halim’e yine biriki kırıttı. Baktı ‘iş’ çıkmayacak “ayran için teşekkür ederim, yine görüşeceğiz hayatım” deyip çıkıp gitti.
 
Bu sırada Halim kadından da, sözlerinden de bir şey anlamamış,kadının arkasından ‘mal’ gibi ‘bön bön’ bakıp kalmıştı. Kadının en son söylediği ‘yine görüşeceğiz’ lafı kafasına takılmıştı. ‘Gine görüşcez hayadımmış. Bok görüşürüz, sene de nalet, yüzüne de nalet’ diye söyleniyordu.
 
Böyle söylenirken kadına biraz daha kızmıştı, ama geçip yerine oturunca “sen onu, bunu boş ver. Allah için güzel garıydı. Hele o memileri, essahmı acıba?” diye söyleniyordu. Birden aklına tırnakları geldi. “Garı gördü ya” diye üzüldü. “Ula dırnaklar, ben sizi akşam kesen de görün. Yumuşadıp da öyle kesen derken garıya rezil olduk” dedi.
 
Bu sırada garson Cengiz az önce soluk soluğa ocağa girmişti. Onu soluk soluğa gören öteki garson Ali “nasılmış? öyle atıp dutması değilmiş demi?” dedi. Bu arada ocakçıda Cengiz’i soluk soluğa görünce “ne oldu Cengiz, ne bu halin?” dedi. Cengiz hala soluyor bu sırada içinden ‘söyliyem mi? Söylimeyen mi?’ diye mücadele ediyordu.
 
Dayanamadı “ayının yanında bir kadın var, amma bi içim su. Ayının koltuna oturmuş aygın, baygın ona bakıp kırıdıyodu” deyince hem Ali, hem ocakçı meraklanmıştı.
 
Ocakçı “yok canım” deyince Cengiz “sen öyle san. Ayranı da o kadın istemiş” dedi. Ocakçı “iyi de arkandan canavar geliyormuş gibi neye öyle soluk soluğaydın?” deyince Cengiz “ha o mu? Ne olucak canım. Bir an önce işe yetişen diye öyle koşduydum” dedi. Ali “sen onu benim külahıma anlat” dedi ve ocakçıya “abi bu yalan söylüyor. Herhalde ayı bunun arkasından gelir gibi yapınca, bu efe kendini asansöre zor atmış. Varsan baksan altına bile kaçırmışdır bu” deyince Cengiz birden paniğe kapılıp “valla az bişe kaçırdım, amma önemsiz bişey” dedi.
 
Birden böyle söylediğine pişman oldu. “Doğru arkamdan geldi. Abim burda gördüklerin aramızda galsın, patron falan duyarsa kızar dedi” diye açıkladı.
 
Ali alaylı “peki niye soluk soluğaydın?” deyince Cengiz “o ayı arkamdan koşup gelince azıcık korkduydum. Bide o lafı sizi yetiştirmek için öyle hızlı geldiydim de ondan” diye ‘sap yiyip, saman sıçarak’ soluk soluğa gelişini anlatmaya çalışıyordu.
 
Bu sırada o kadın asansörden inip dış kapıya yönelmişti.
 
Cengiz “işde bak, şu kadın ordaydı” dedi.
 
Bu sırada lokantacı da tesadüfen oradan geçiyordu. Garsonun gösterdiği kadına o da merakla baktı. “Ne olmuş o kadına?” diye sordu. Ocakçı “bu kadın az önce Yavuz beyin ordaymış. Bu görmüş de onu diyordu” dedi.
 
Lokantacı sabahleyin lokantanın önünde beklerken, bu kadını işhanına girerken gören pastaneci “seninki geliyor” demiş. Lokantacı “kim o kadın?” deyince pastaneci “kim olucak? Yavuz beyin dostu olan,o intihar eden adamın karısı” diye cevap vermiş. Lokantacı “hadi yav,demek o kadın bu muymuş?” diye hayret etmişti.
 
Kadını görünce bu aklına geldi “Ha bu kadın. Yavuz beyin dostu olan kadın” diye biliyormuş gibi konuştu.
 
Ocakçı içinden ‘bunların da, pastaneciyle her şeyden haberi oluyor. Adamlar ayaklı gazete gibi’ diye geçirirken “hadi yahu demek bu kadın, o kadınmıymış?” dedi.
 
Çünkü o da hem gazetede, hem televizyonda bu tür haberleri kaçırmaz ve hiç unutmazdı.
 
Bu sırada kadın salına salına kapıdan çıkıp gitti.
 
Hepsi de içinden ‘hey maşallah, Yavuz bey de ağzının dadını biliyormuş’ diyordu.
 
Lokantacı “iyi, ama Yavuz bey çıkıp gideli epey olduydu. Bu kadının onun orada ne işi varmış?” dedi.
 
Çaycı içinden ‘bu adam da Yavuz beyi amma takip ediyor ha. Kadının dostu olduğunu biliyor, az önce çıkıp gittiğini de biliyor, var bunların arasında bişey ya neyise’ diye geçirirken “biz de onu merak ediyoduk. Eğer doğruysa yukardaki ayı bizim Cengiz’e ‘aman bizim oğlan, bu kadını burda gördüğünü kimseye söyleme’ demiş” diye lokantacıya açıkladı.
 
Lokantacı iki üç saat önce Yavuz bey geçerken selamlaşmış; o sırada Yavuz bey ona “yarın bi uğra da görüşelim” deyince içi ‘cız’ etmişti. O da yukarıya, arabasını ‘alımkar’ olan mühendisle görüşmeye gitmiş; mühendis arabayı pahalı bulup almaktan vazgeçtiği için yenice oradan inmiş lokantaya gidiyordu.
 
Burada öğrendiği bu haber ona, sanki yarın işine yarayacakmış gibi gelmişti. Lokantaya geldi.
 
Bu sırada pastaneci dükkanın önündeydi. Lokantacı bir an pastaneciye öğrendiği bu haberi söyleyip söylememekte tereddüt etti. Sonra ‘sarı öküzün yanında duran ya huyundan, ya tüyünden alırmış. Ben de bunun yanında onun gibi dedikoducu oldum’ diye içinden geçirip, pastaneciye “duydun mu son haber ne?” dedi. Pastaneci hemen meraklanmıştı. ‘Bana dedikoducu diyor, amma benden aşağı kalır yanı yok’ diye içinden geçiriyordu.

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..