Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '14

 
Kategori
Deneme
 

Halim Selim (Sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - on altıncı bölüm)

Halim Selim (Sıradan bir insanın sıra dışı yaşamı - on altıncı bölüm)
 

Sıradan insanlar


    Patron ondan son bekleme parasını almış ve “bu son, bir daha borcun vadesini uzat diye gelme. Borcunu gününde öde yoksa seni dışarıdakine havale ederim, kolunu bacağını kırıp eline verir” demişti. ‘Halim onun kolunu bacağını kırdıktan sonra onları hangi eline verecekti ki?’ Laf işte. Patron göz korkutmak için öyle söylüyordu. Ama adam inanmış onun için Halim’e “oramı buramı çok kırma” der gibi bakıyordu. Haliyle Halim bunu bilmiyor; adamı öyle zavallı görünce istifini hiç bozmadan kaşları çatık bakarken “garibin kim bilir ne derdi var da böyle yıkılmış gibi gidiyor” diye geçiriyor; ama hiç belli edip görevini sakatlamıyordu.
    O adam da gidince patron çok neşeli dışarı çıktı. Halim hemen ayağa kalktı. Patron “başka gelen olursa patron içerde, rahatsız edilmek istemiyor de. Kim gelirse içeri alma ben dinlenicem” dedi. Sonra  “bana bir İskender yanında bir ayran bir de soda söyle” diye devam etti biraz durakladı. “Hadi kendine de bir İskender bir de ayran söyle. Yalnız şımarıp her zaman bunu isteme. Ben işler iyi oldukça seni de kollarım” dedi ve içeri girdi.
    Bu arada Halim dört köşe olmuş “sağol patron merak etme ben heç şımarmam” demeye hazırlanıyordu. Patron içeri girince laf ağzında kaldı.
    Aşağıya İskenderleri söylemeye giderken içinden “heç öyle şey mi olur? Ben çocukmuyum da şımarcem? Bu patron beni tanıymamış” diye geçiriyordu.
    Patron da içeri girerken içinden “ayı zevkinden yayıldı. İyi bunu böyle ara sıra yemliyerek şımartmadan kullanmak lazım. Ne yaptığımı öğrenmemesi lazım” diye düşünüyordu.
    Halim de bu sırada aşağı inip lokantaya gitmiş; gayet havalı “hem bene, hem patrona birer İskender yapın. Benimkinin yanına yalınız ayran goyun. Patronunkinin yanına da hem ayran hem de soda goyun. Soğuk olsun ha” dedi ve yine gayet havalı ağır ağır dönüp asansörün yanına geldi.
    Bu sırada lokantacı “ayıya patronu epey itibar ediyor; kim bilir ondan nasıl faydalanıyor? Benim de onun gibi adamım olsa ben de onu beslerdim. Kimse bana yan bakamazdı” diye söyleniyordu.
    Adamlara bağırdı “duydunuz çabuk siparişi hazırlayın” dedi. Hem aşçı, hem garson ikisi birden “hazırlıyoz patron” dedi. Aşcı da, garson da bu sırada patronun Halim’in arkasından konuştuğunu duyup biraz bozulmuştu. Her ikisi de içlerinden “akşama kadar götümüz terliyor. Onu görüp durduğu halde o bizi değil de gırın ayısını beğeniyor”diye sitem ediyorlardı.
    Lokanta patronunun bunlardan haberi yoktu. Halim’i de çoktan unutmuştu. O sırada kasaba verdiği karşılıksız çıkan çek için nereden para bulacağını düşünüyordu. Garson aşçının hazırladığı tepsiyi bir eline, ayran şişeleriyle soda şişesini öteki eline alıp “bak biz de ne marifet var? Nankör olma der” gibi patronun yanından geçerken patrona bakıyordu.
    Ama patron çoktan, karşılıksız çıkan çekin karşılığı olan parayı bulmanın derdine düşmüş kimseyi gözü görmüyordu. O sırada yanına yandaki pastaneci gelmişti. Onunla arası iyiydi veya o öyle zannediyordu. Birbirlerinden çok para alıp vermişlerdi. Pastaneci yanına gelince umutlanıp çek için gerekli parayı aradığını söyledi ve “sende varsa ver. Ben arabayı satılığa çıkardım. Satınca ordan alacağım parayla borcumu öderim” dedi.
    Lokantacının istediği para çok fazlaydı. Pastanecinin eti ne budu neydi? Tamam, karısı çok zengindi. Bir iki sefer lokantacıya borç da vermişti. Ama bu parayı nasıl verecekti. İçinden “bu adam beni ne zannediyor. Batıyor herhalde. Benim geçen gün köyde karıya tarla sattırdığımı öğrenmişti onu istiyor herhalde” diye geçirdi. “Vallahi ben de o kadar para yok. Tamam, geçen köyde tarla sattık. Amma o karının parası, bankaya yatırdı ölüyom desem vermez” dedi.
    Gerçekten doğru söylüyordu. O parayı karısı “sen bu parayı çar çur edersin” deyip el koyarak bankaya yatırmıştı. Ama lokantacı bunu bilmiyordu. Pastaneci devam etti “Sen şu ayının patronundan istesene. Adam da bok gibi para var. Faizinle herkese veriyormuş. Şurda komşu sayılırız. Belki senden faiz bile almaz” dedi ve birden“Yalnız sen benim dediğime bakma. Ben o aklıma gelince söyledim attım. Sen bunu unut bi başkasına bak” dedi.
    Lokantacı şaşırmıştı. “O neyeymiş? Sağol benim hiç aklıma gelmediydi. Pekala gidip ister faizi neyse veriririm” dedi.
    Pastaneci “bak sen de unutmuşsun. O adam iki yıl önce birine para vermiş de adam parayı ödeyemeyince paran yoksa karını ver. Hem ben senin karıdan çok hoşlanıyorum diye sıkıştırmış da adam utancından intihar etmişdi ya. Gazeteler bile yazdı televizyonlar bile verdiydi ya ne çabuk unuttun?” dedi.
    Halbuki kendi de unutmuştu. Lokanta patronuna akıl verirken son anda aklına gelince de “sen bunu unut bi başkasına bak” demişti.
    Lokantacı “haklısın öyle bi olay olduydu. Yalnız ondan, Yavuz bey ceza almadıydı? Adam akıl hastasıymış. Daha önce de zaman zaman intihar girişimi olmuş. Ben öyle hatırlıyom” dedi. Pastaneci “adam işi kitabına uydurdu. Onun şahidi kimdi peki?” dedi. Lokantacı şöyle bir düşündü “hatırlımazmıyım canım, sende beni hepten aptal zannediyosun. Adamın karısı öyle ifade vermiş. Hatta adamın kardeşleri kadının üstüne yürüyüp ‘yalan söyleme. Senin o faizciyle elin var. Kocana iftira atma. Bizim kardeşimizin adını bi de deli diye çıkarma” diye feryat etmişledi’ dedi. Pastaneci “aferin kafan çalışıyor. Pekii, karı nerde şindi, nerde biliyormusun?” diye sordu. Lokantacı “sahi o şimdi Yavuz beyin dostu değil mi?” diye bildiği halde şaşırarak sordu. Pastaneci “ya, ben sana ondan para iste dediğim anda bunlar aklıma gelince ne dedim?” dedi. Lokantacı şaşkındı “ne dedin?” dedi. Pastaneci “eşşen bokunu dedim. İki yıl önceki şeyi neredeyse en ince noktasına kadar hatırlıyosun, şimdi söylediğimi unuduyosun. Sen onu unut başkasından iste dedim ya” diye az önceki sözünü tekrar etti.
    Pastaneci, lokantacının iki yıl önceki olayı ayrıntısıyla niye hatırladığını bilmiyordu. Aslında lokantacı o zaman da sıkışmış, Yavuz beyden faiziyle para alacaktı. Bu iş patlak verince ondan faiziyle para istemediğine şükretmiş gidip bir başkasından bulmuştu. O aklına gelince her şeyi çorap söküğü gibi hatırlamıştı.
    Pastaneci devam etti. “Yeni marifeti ne biliyomusun?” dedi. Lokantacı “nerden bilicem? Ben her şeyi senden öğreniyorum. Ayaklı gazete gibisin maşallah” dedi.
    Pastaneci kızdı. Gerçi biraz dedikoducuydu. Bu yüzden başına az iş gelmemişti. Hatta birinin karısı için bir arkadaşına “kadının ayağı dışarıda” demişti. O arkadaşı da “yememiş içmemiş” bu sözü o adama yetirmişti. O adam da “önce bir araştırayım. Ben de karının bu ara hareketlerini beğenmiyom. Araştırayım yalansa pastaneciden bunun hesabını sorarım” demişti. Karısını takip etmiş, kendinin bilmediği bir eve girdiğini görünce karısının kendini aldattığını zannetmişti. Halbuki çok yanılmıştı. Çünkü karısının ayağı dışarıda falan değildi. Kadın kocasının para sıkıntısı olduğunu fark edince, kocasının daha önce hiç görmediği, bilmediği üvey kardeşinden borç istemek için gitmişti. Adam karısını o evde hiç tanımadığı bir adamla görünce her ikisini de hiç anlayıp dinlemeden öldürmüştü. Haliyle yakalanmış ve hapse girmişti. Sonradan işin gerçeğini hapiste öğrenince kahrolmuştu. Dışarı çıkınca bu dedikoduyu yapan pastanecinin de “züriyetini kurutmaya” yemin etmişti.
    İşin ilginç yanı adam bir yıldan fazla Halim’le hapis yatmıştı. Yani Halim’in en son cezaevinden arkadaşıydı. Halim tahliye olurken çok üzülmüş “senin gibi mert biriyle hapislik zor gelmiyordu, sen gidince işim zor” diye Halim’in tahliyesine çok üzülmüştü. Ama Halim cezasını çekmiş; hem de hep olaylara karıştığı için fazladan çekmiş şimdi tahliye oluyordu. Hatır için fazladan yatıp o arkadaşı yalnız bırakmak istemezdi. Ama burada kural cezan bitince adamı bir dakika fazla yatırmazlardı. Halim bunu biliyordu. Gerçi o adam da biliyordu, ama Halim’in gidişine ona çok alıştığı için üzülmüştü. Halbuki hayat hiç boşluğu sevmezdi. Nerede boşluk var yeri hemen doldurulurdu. Halim bunu da biliyordu. Onun için o adama “sen daha ne Halim’ler görücesin. İnsan burlada yalnız galmaz. Yalınız dost düşmanı eyi seç. Dışardeyken ettiğin gibi bilip bilmiden insana dalanma. Burada herkesin daşşağı aynı okkadır. Bunu bil burda kimsiye çatma” diye nasihat da etmişti.
    Halim o olayı da arkadaşından çok dinlemişti. Ama iftira atıp arkadaşının katil olmasına sebep olan pastanecinin bu pastaneci olduğunu bilmiyordu.
    Pastaneci, lokantacının “ayaklı gazete gibisin maşallah her haberi senden duyuyorum” derken bu olayı başına kalktığını anlamış çok kızmıştı. Çünkü o olay ne zaman aklına gelse; kendi dedikodusuyla karısını ve üvey kardeşini vuran adam aklına gelince korkuyor, sonra onun çok ceza aldığını düşününce rahatlıyordu. Ama yine de hatırladıkça uykuları kaçıyordu.
    Lokantacı şimdi hatırlatınca bunlar aklına gelmiş lokantacıya çok kızmıştı. Yüzüne “sağ ol, biz sana iyilik yapalım sen geç dalganı. Ne halin varsa gör” diye sitemli konuştu. İçinden “aşağılık herifi sevdiğimiz için uyardık. O benle dalga geçiyor. Alsın ondan parayı ödeyemeyince karısını da kaptırp görsün gününü” dedi.

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..