Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Halk, Divan ve aşkın iki yönü

Halk, Divan ve aşkın iki yönü
 

Kaynak: Web


Montaigne der ki; “Kral da, dilenci de aynı iştahla acıkırlar.” 16. Yüzyılın önemli düşünürlerinden biri olarak onun bu ifadesiyle yalın olarak anlattığı hayatın çok temel bir gerçeğinden yola çıkarak aşktan bahsedelim istiyorum biraz. Sevgililer günü ve sevgili Peygamberimizin doğum günü bir araya gelmiş iken, daha iyi bir konu olabilir mi?

Yine 16. yüzyıla dönersek, Montaigne Fransa’da yaşanan reform hareketlerinin hümanist etkilerini özetlediği bu ifadesini kullandığı dönemlerde, dünyanın bambaşka bir yerinde Fuzuli en dermansız derdini şöyle dile getirmektedir:
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib,
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.”
Divan edebiyatı tarihine geçen bu vazgeçilmez satırlarda dile getirilen aşk, nasıl da dermansız bir acıdır. Divan şairlerinde aşka duyulan aşk, sevgiliye kavuşma arzusundan önde gelir. Bu biricik durumu yaratan esas neden olduğu için de aşktan vazgeçilmez, özlemin yaşattığı acı da bu halin en belirgin ifadesidir. Asla aşık maşuğuna kavuşmamalıdır, ölüm istenilen ayrılığın tam timsalidir.

Ölümün ayrılığını isteyenler bir yanda iken ölüm ile kavuşmayı ananlar, aşkı kavuşma sayanlar diğer bir yandadır. Yunus Emre ile Anadolu eserlerini vermeye başlayan, Köroğlu ile yükselen halk edebiyatı, o dönemin yüksek zümrelerine bile örnek teşkil edecek kadar güçlü bir sese ulaşmaktadır. Üzerine giyecek kıyafetleri bile yalın olan bu saz-söz ustalarının literatürümüzde ayrı bir yeri vardır. Söyledikleri sözün yüceliği ise seslerinin bu güne kadar ulaşmasında da en büyük göstergedir.

Hürrem Sultan’ın Kanuni ile aşkını ekranlarımızda izlediğimiz bu muhteşem yüzyılda yaşananlar halk ile divan arasındaki etkileri de gözler önüne sermektedir. II. Selim’in Konya ve Manisa da yürüttüğü görevler esnasında bu tesirler altında kaldığı söylenebilir mi? Bu soru tarihçilerin gündeminde yer bulabilir. Biz ise dönemin aydınlanma hareketlerinin Avrupa’da oluşan tesirlerinin, büyük benzerliklerinin felsefe ve edebiyatımızdaki izini takip etmekteyiz. Bu izler aşkın iki yönünde seyretmektedir. Özetlersek, o iki seyir halini dünyevilikler ile süslediğinizde divanda, sadeleştirip özüne indiğinizde ise halkta zuhur ederler.

İşte konumuza başladığımız söze burada varıyoruz. Fransız reformlarının hümanizm anlayışı Türk dünyasında böyle kendini gösteriyor. Kral da dilenci de aynı iştahla acıkıyorlar. Hissedilen özde aynı, sözde ise kimin söylediğine göre yankı buluyor. Divanda oturan söylerse ayrı, yerde oturan söylerse ayrı dinleyici buluyor.

Sözümüz özümüz bir olsun. Aşkta da, dinde de, divan da olanlar için de, halk için de bir olsun. Peygamberimizin ışığı ile gerçek sevgiyi bulanlar, kandiliniz mübarek olsun. Gerçek aşıklar, sizin de sevgililer gününüz kutlu olsun. Daima sevgiyle kalınız.  

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..