Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '16

 
Kategori
Sosyoloji
 

Halk Birbirinden Neden Hoşlanmaz?

Halk Birbirinden Neden Hoşlanmaz?
 

Halk tabakları arasında ciddi bir eğitim ve anlayış farkı bulunabilir. Aslında bu durum eğitim şartları ve fırsat eşitliğinden eşit olarak faydalanmayan kişiler arasında kıskançlık boyutunun ortaya çıkmasına neden oluyor.

Yaşlara göre üniversite mezunları incelendiğinde, yetmişli yaşlarda bulunanlar arasında üniversite mezunu çok azken, altmışlı yaşlarda biraz daha fazla, elli yaşlarda olanlar daha da fazla, kırklı yaşlarda elli yaşlardan daha da fazla sayıda üniversite mezunu olabilir. Yaşlar aşağı düştükçe üniversite mezunu sayısının artması, üniversitenin yaygınlık oranı ile arttı. Kırklı yaşlarda olanlar üniversite tercihi yaparken Türkiye’de on dokuz devlet üniversitesine ilave olarak özel üniversite olarak sadece Bilkent Üniversitesi bulunuyordu. Özellikle kırsal kesimde üniversite okuma oranı çok daha az olması normal. Çünkü bu kadar yaygın değildi. Bundan yirmi beş sene önce 1991 yılında üniversite sayısı aşağı yukarı bu şekildeydi.

Şimdiki zamanla kıyaslandığında mezun sayısı son derece azdı. Kapasiteler üniversitelerde, yurtlarda yetersizdi. Birçok insanının geçmişte üniversite okuyanlara imrenerek bakması bu yüzden doğaldı. Üniversite okuyanlar aslında birkaç üniversite haricinde ciddi bir meslek sahibi olabildiler. Bazıları da farkın farkına varamadı.

Aslında eğitimin en büyük artılarından birisinin kendini keşfetmek olduğunu uzun süre kimse kavrayamadı. Bir kısım insan aile tercihi, maddi sebeplerle aslında istemediği mesleklerde eğitim aldılar.

Eğitim davranış şeklinde değişme gerçekleştirmiyor, üreticiliğini artırmıyorsa, alınan bilgilerin kısa süre sonra unutulması doğaldır. Üniversite ve eğitim yaşam biçimi olmalıyken, birçoğumuz bunun önemini anlayamadı. Hem maddi olarak birçok kayba uğramış, hem de mutlu olmadığı bir okulun bölümünü okumuş, sevmediği bir işi yıllarca yapmak zorunda kalmış bir sürü insanın gerçekte olması gereken yere erdemle ulaşması mümkün olamazdı. Küçük yerlerde insanların bakış açıları, kıskançlıkları da eklenince ortaya tam bir karmaşa çıktı.

Üniversite mezunları ay sonunu getiremeyen sözde kültürlü insanlara dönüşürken, şoföründen borç istemek zorunda kalan genel müdürler de gördü Türkiye. O şoför ki, o saatten sonra yıllarca saygı duyduğu imrendiği adamın durumunun aslında hiç de imrenilecek bir durum olmadığını anladı. Şoförün çocuklarının oyuncaklarına müdürün çocukları imrenerek baktılar. Sonra ticaret ve sanayi keşfedildi. İnsanlar paranın gerçek kral olduğu kanaatine vardılar. Arabalarının arkasına “Kıroyum ama para bende”, “Fakirler, karanfil bırakıyordu ben gül attım” diyerek paranın krallığını ilan ettiler. Haklıydılar, üniversite mezunları da onlara mezunları onlara yıllarca tepeden bakmışlardı. Ya da onlar öyle hissetmişlerdi. Parayı bastırdılar, diploma sahibi oldular. Hatta memur, öğretmen, doktor, avukat oldular. Para bastılar. Üniversite mezunları işçi oldular, ilkokul mezunlar patron oldular. Söz sahibi, egemen oldular. Haklarıydı. Yıllarca eğitimli sınıf da onlara tepeden bakmıştı, gerçekten bakmış mıydı ya da onlar mı öyle anlamışlardı.

İki kadın konuşuyorlardı, birisi şehirli diğeri köylü. Köylü olan kadın şehirliye, şehirli de köylüye imreniyordu. Şehirli işe yetişmek için her sabah saat beşte kalkmak, en az bir saat yol gitmek, işe gidene kadar üç vasıta değiştirmesi gerekiyor, eve dönünce de çocuklarının ödevi, evin temizliği, yemek yapılacaktı. Hâlbuki aynı saatlerde köylü evinde mışıl mışıl uykudaydı. Köylüye göre de şehirli kadın çok şanslıydı. Modern kıyafetler, rujlar, kokular, kıyafetler. Köylü kadın şehirliye sordu: “Nerede yaşıyorsun?” Şehirli kadın: “A şehrinde” dedi. Köylü kadın: “Merkez mi” diye sordu. Şehirli: “Evet” dedi. Köylü kadın sordu: “Ne iş yapıyorsun?” Şehirli kadın: “W. Üniversitesi Tıp fakültesinde.”  Köylü kadın sordu yine: “Temizlikçi misin?” Şehirli kadın cevap verdi: “Hayır, göz doktoruyum” Köylü kadın, kendini toparladı sustu. Şehirli kadın iyi günler dileyerek, köylü kadının yanından ayrıldı. Küçük kızıyla oynayan baba ise kadınların konuşmasının bitmesini bekliyordu. Şehirli doktor kadın kendi kendine “Hastanede o kadar meslek varken, bu kadın bana neden doğrudan temizlikçi misin diye sordu ve sonra doktorum dedikten sonra neden konuşmayı kesti.?” diye düşündü. Köylü kadınsa bir göz doktorunun onunla zaman ayırıp konuşmasına anlam verememişti. “Nasıl olur da bir doktor onunla çene çalabilirdi”

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..