Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '16

 
Kategori
Siyaset
 

Halk demokrasisi

Halk demokrasisi
 

Yeni yönetim şekli Halk Demokrasisi’ni anlatmaya devam edelim. Yeni bir düzenden bahsedilirken ciltler, sayfalar dolusu kitap yazmak, günlerce aylarca konuşmak gerektiği gibi bir düşünce var. Bir yanlışı anlatmak için kucaklar dolusu kitap yazmanız gerekebilir. Doğru, iki kelimeyle bile izah edilebilir. Bu nedenle Halk Demokrasisi yapı ve işleyiş olarak çok basittir. Çocuk bile anlayabilir. Zaten bizim amacımız da budur.

Bize önce doğru düşünen, doğru karar verebilen yeteri sayıda beyin lazım. Ülkemize uygulayacağımız kuralları belirleyeceğiz. Bunların doğru kurallar olmasını istiyoruz.

Ne kadar beyin? Yeteri kadar. Belli bir sayı var mı? Yok. Biz tespit edeceğiz. Ülkemizin coğrafi yapısını, nüfusunu, sorunlarını, sosyal ve siyasal durumunu inceledik ve bize 100 kişi yeter, dedik. Neden 89 değil de 100.Yeni düzen rakamlarla çok ilgili. Çok sayıda birim, işlem, hesap var. Uygulamada kolaylık sağlasın diye yuvarlak rakamları seçiyoruz. 89’un %25’i mi yoksa 100’ün %25’i mi daha kolay hesaplanır?

Yüz beyini yetişkin, diyelim ki kırk milyonun içinden seçeceğiz. Elbette kriterlerimiz var. Üniversite mezunu olacak. Müzmin bir hastalığı olmayacak. Otuz yaşından gün almış, elli yaşını aşmamış olacak. Başka var mı? Yok. Hepsi bu kadar.

Ülkeyi sürekli bir seçim gerilimi içinde tutmayacağız elbette. İşimiz gücümüz var bizim. Bu iş fazla zamanımızı almamalı. Bir sistemi olmalı bu işin. Öncelikle kişi şartları taşıdığı ve yeterli olduğu sürece görevinde kalacak. Yani iki yıl görev yapsın, üç yılda bir seçelim yok. Ancak kişinin sürekli görevde kalabilmesi öyle kolay değil. Öyle objektif bir ölçü konmuş ki kişi bu ölçüyü tutturamadığı zaman aşağı iner.

Bu birimin adı şimdilik ”Ana Yönetim Birimi”

Önce seçilmeye bir bakalım. Başlangıçta karar verilen yüz günlük bir süreç içinde bu iş yapılır. Kişler kendilerini aday yazdırabilirler. Bir kurum, dernek, vakıf, dini cemaat, bir ilçe halkı, bir mahalle, bir araya gelen kişi ya da kişiler bu bizim, benim adayım deyip her türlü aracı kullanarak kayıt yaptırabilirler. Kişinin kendisini aday göstermesi değil de onu başkalarının aday göstermesi daha önemli ve değerlidir. Unutulup kenarda, köşede kalmasın diye kendi kendini de aday gösterebilme hakkı verilmiştir. Doğal olarak herkes ülkeyi yönetmek isteyebilir. Bu da çok sayıda kişinin müracaat etmesi demektir. Ülkenin her yanı pop star yarışmaları gibi kuyruklarla dolabilir.

Böyle şey olur mu demeyeceğiz. Bu işin suyu çıktı demeyeceğiz. Her türlü başvuruyu ciddiye alacak, her başvuranı geleceğin birim üyesi gibi önemseyeceğiz.

Malum bugün 74 olan il sayısını 100’e tamamlayıp sabitleştirecektik. İşte bu 100 ilin her birinde ve vatandaşlarımızın yaşadığı diğer yerlerde ülkemizin her meslekte kalburüstü insanlarından oluşan “Bilim Kurulları” oluşturacağız. Kişiler buralarda ön seçime tabi tutulacak.

Müracaat edenlerin seçildikleri ya da seçilemedikleri ana kadar tüm giderleri devlete ait. Hiç kimse imkânsızlık nedeniyle bu haktan mahrum bırakılamaz. Yapılan tüm işler resmidir ve şekli nasıl olursa olsun ülke meselesi olup ciddiyetle ele alınır. Eleme sözü hafiflik ve basitliği çağrıştırsa da yapılan şey budur. Elemelerde yaratılıştan gelen, var olan değil kendi yetenek ve çalışmasıyla eklediği ya da ekleyeceği şeyler önemlidir. Bu nedenle çalışma, bir şeyler yapma arzusuyla dolu sıradan bir kişi pasif olduğu anlaşılan bir profesöre tercih edilir. Ülkeye oturan büyükler değil çalışan küçükler lazımdır.

Kişilerin farklılıkları, geçmişteki suçları, ayıpları, düşünceleri, ait oldukları inançlar, yaşam şekilleri, zengin ya da fakir oluşları, mevkii ve itibarları, şöhretleri güzel veya çirkin olmaları, engelli ya da sağlam olmaları, kadın ya da erkek olmaları, yaşadıkları bölge hiçbir şekilde eleme kriteri değildir. Ülke için ne düşündüğü, ülkenin sorunlarını nasıl çözeceği, bir günlük yaşamının nasıl geçtiği, genel olarak düşünce yapısı, sorunlara yaklaşımı, problem çözme becerisi, zararlı ve boş alışkanlıklarının olup olmadığı, bilgi, kültür ve yetişme durumu gibi hususlar önemlidir.

Her söylediğinin doğru olması, özel yaşantısının düzenli olmasına rağmen toplumun genelinin onayladığı şekilde olmaması önemli değildir. Çünkü biz tekke dervişi seçmiyoruz. Kimsenin hayatının da illa da bize benzemesi gerekmez. Geçmişte suç işlemiş ve cezasını çekmiş kişilerin bu durumlarına bakılmaz. Yeni düzende “sabıka kaydı” diye bir şey yoktur. Kişi suçunun cezasını çektikten sonra onunla ilgili sicil yenilenir ve yepyeni bir sayfa açılır. İşte bu nedenle ülkeyi yöneteceklerin sütten çıkmış ak kaşık olması gerekmez. Ancak özellikle çok sıra dışı ve ağır suçlar işlemiş kişilerin bedensel ve ruhsal yapıları genel sağlık kontrolünün dışında ayrıca incelenir. Deli ve psikopat birini devletin başına getiremeyiz elbette. Keza kişinin başka bir işi, takıntısı olmamalı tüm zamanını görevine verebilmelidir. Ülke insanlarının hemen hepsinin az ya da çok sorunları olabilir. Eleme safhasında değilse bile seçildiği andan itibaren üyenin ailevi sorunları Hukuk ana birimine bağlı Yönetim Ünitesi tarafından tek tek eksiksiz bir şekilde çözülür ve görevi süresince bu durum devam eder. Üyenin ülke sorunları konusunda kararlar alırken aklı yüreği başka bir yerde olmamalıdır.

Bilim kurulları kişilerle tek tek görüşerek tüm ülkede sayı kaç olursa olsun aday adayı sayısını bin kişiye düşürür. Ana Yönetim Birimi’nin yüz üyesi bunlar arasından seçilecektir. Seçilen kimselerle ilgili ülke insanlarının kafasında en küçük bir soru işareti olmamalıdır. Tabii ki seçimin süreci ve şekli de insanları şüphe ve endişeye sürüklememeli. Bunun tek yolu insanlar seçim sürecini canlı olarak izlemeli ve seçimi kendileri yapmalıdırlar.

Bu anlatılanların, anlatıldığı gibi gerçekleştirileceği bir ortam hazırlanır. Bu düzen şöyle ya da böyle olabilir. Ülkenin herhangi bir yerinde özel olarak yapılıp inşa edilen bir merkez mekân olarak kullanılabilinir. Canlı televizyon çekimi yapılması ve ülkenin her yerinde isteyen herhangi bir kimsenin bu canlı yayına ulaşabilme imkânı olmalıdır. Çünkü adaylar için oy kullanılacaktır.

Kişilerin tanınmaması da gerekir. Çünkü aday sizin tanıdığınız biridir. Tipini beğenirsiniz. Giyiminden etkilenirsiniz. Konuşması sizi çeker. Veya bunların tersi. Ya da kişi farklı kökenden, dinden, mezhepten, düşünce ve anlayıştan olabilir. Daha başka farklılıkları olabilir. Zengindir. Önemli biridir. Şöhretli biridir vs. Tüm bunlar sizin kararınızı etkiler. Bu nedenle teknolojinin de yardımıyla kişiler uygun bir şekilde gizlenir, her birisine bir numara verilir. Ayrıca konuşmaları da insanların etkilenmemesi için yazıyla verilir.

21 yaşından gün almış sağlıklı herkes bu seçime katılabilir. Mecburiyet yoktur. Fakat teşvik amacıyla her yıl itibarıyla oylamalara katılan kimseler arasında TC numaralarıyla örneğin Toki’nin yaptığı bin daire üzerinde çekiliş yapılır. Bunda amaç halkın yönetime katılmasını sağlamaktır. Oylamaya katılma her şekilde olabilir; her türlü araç gereç kullanılabilinir.

Üye adayları çok sayıda sınav ve hayat olaylarının içine sokulur ve bu olaylarda gösterdikleri akıl, bilgi ve duygu kullanımı bakımından insanlardan yüz üzerinden oy alırlar. Adayların sadece numaraları vardır ve onlarla ilgili her şey bu numaralar üzerinden yürütülür. Adaylar önlerine konulan zor problemleri çözerek ülkenin yönetimine layık olduklarını ispata çalışırlar. Yüz üzerinden verilen oyların yüz günlük süre sonundaki en son genel toplamının (76)’nın altına düşmemesi gerekir. Aksi halde değerlendirmeye bile alınmazlar.76 ve üzeri oylar büyükten küçüğe sıralanır. İlk 100 kişi seçimi kazanmış sayılır. Ayrıntı olarak işte son kişiyi izleyen bir ya da daha fazla kişinin aynı puanda olması halinde kazanabilecek puanla yarışı bitirenler içlerinden en yaşlı olana sıralarını vererek yedek olarak kazanmış sayılırlar ve ölüm vs nedenlerle eksilme olduğunda en yaşlıdan başlayarak görev alırlar.

Ana Yönetim Birimi’nin başkanı, amiri falan yoktur. Her toplantıda numara sırasına göre içlerinden biri toplantıyı yönetir.

Birim Türkiye’nin cumhurbaşkanı, başbakan ve meclisten oluşan “merkezi yönetimi” nin karşılığıdır. Merkezi yönetimin görev ve yetkileri birime geçmiş olmakla birlikte Anayasa, Yargıtay, Sayıştay gibi tüm kurumlar kaldırılmaktadır. Bunların yerine Hukuk Ana Birimi ile buna bağlı Kanun ve Yargı Birimleri vardır. Bunların her biri ülke çapında meslek olarak örgütlenmiş, bakanlık büyüklüğünde dev birimlerdir. Tüm diğer mesleklerde olduğu gibi Mesleki Yönetim Birimlerince denetlenirler. Halk ve seçilmişlerin ise her şeyi denetleme yetkileri vardır.

Devlet kurumları ülke yönetimi konusunda hiçbir zaman “mutlak etkili “ olamazlar. Her şeyi hiçbir zaman kontrol altına alamazsınız. Barajın, setin, istinat duvarının bir yerlerinden su akabilir. Zaten şimdi de böyle olmaktadır. Danıştay tüm konuları doğru mu yorumluyor? Sayıştayın denetlediği hesaplar tamamen doğrumu? Her şeyi kontrol altında tutabilecek bir düzen yeryüzünde yoktur. Devlet kurumlarının eksiksiz ve mükemmel olarak kurulmaları değil yaptıkları görev önemlidir. Anayasa Mahkemeniz, Danıştayınız, Yargıtayınız, sayıştayınız var yine de insanlar büyük haksızlıklara uğruyorlar. Yeni düzende tüm devlet kurumlarının her şeyleri kendi içindedir. Kanunlar yoruma açıklamaya gerek duymayacak kadar açık, net ve simitçinin anlayacağı kadar basittir. Oralarda bir yerde değil uygulayanın elindedir.

Ana Yönetim Birimi diğer tüm görev birimleri gibi ülkenin her yerindedir.

Belli bir bulunma ve toplanma yerleri yoktur. Ancak nerede olurlarsa olsun çalışmaları Yönetim TV tarafından naklen verilir. Bu çalışmalar sadece kanun oylamasından ve ülkenin her yerini tüm zamanlarda dolaşıp oralarda bulunarak işleri yerinde izler, inceler, denetlerler. Bugünkü meclisteki gibi sadece vekillerin birbirlerine küfür ettikleri ya da uyudukları kürsü konuşmaları yoktur.

Ölüm, hastalık, ayrılma, yaş dolması(böyle durumlarda üyenin görevi kendiliğinden sona erer.) gibi nedenlerle üyelerin eksilmesi halinde aynı yöntemlerle her bir üye için on gün süreli ara seçimler yapılır. Bu şekilde yeniçağın meclisi yenilene yenilene görevine devam eder.

Birimin çalışma yönteminden de bahsetmek lazım çünkü zaten bugünün yönetim şekli, meclisi, kanunları gerçek anlamda demokratik olmadığı için bu yeni yapılanma düşünüldü. Günümüz vekillerinin üstelik önceden belirlenmiş sonuçlar için evet, hayır anlamında parmak indirip kaldırma dışında bir etki ve yetkileri yokken yeni düzen vekilleri tüm karalarında tamamen özgürdürler.

Kanun önerisi ülkede yaşayan herkes tarafından verilebilir. Öneri vermek çok kolaydır. Hiçbir şartı yoktur. Yapılmasını istediğiniz bir şeyin kanun olarak çıkmasını istiyorsanız onu bir şekilde ücretsiz olarak Kanun Birimi’ne ulaştırmanız gerekir. Birim sizin önerinizi inceler ve oylamaya layık ya da uygun görürse Kanun metni şeklinde hazırlar. Oylama günü ve saatini belirleyerek tüm ülkede tartışmaya açar. TV’lerde konuşulur, merkezi yerlerde halka duyurulur. Kanun metni Ana Yönetim Birimi vekillerine tek tek verilerek”Gidin çalışmanızı yapıp hazırlanın” denir. Vekil metin üzerinde kitap, internet, TV gibi dokümanlarla uygun yerde uygun bir süre kanun metni üzerinde çalışır.

Oylama açık yapılır. Vekiller oylarını yazılı ve sözlü olarak evet ve hayır şeklinde kullanırlar. Hastalık ve diğer zaruri durumlar dışında vekilin oy kullanması mecburidir. Vekiller evet ya da hayır oyundan birini kullanmak zorundadırlar. Boş oy vermek, çekimser kalmak, itirazi kayıtla oy kullanmak, şerh koymak yoktur. Vekil oyunu bunlardan biri şeklinde kullanmak istiyorsa “Hayır” oyunu kullanacaktır. Çünkü “evet” oyu hiçbir şek ve şüpheye yer vermeyecek bir evet oyudur. Her vekil oylamada neden evet ya da hayır oyunu kullandığının gerekçesini de yazacaktır. Bu gerekçeler onların halk tarafından değerlendirilmeleri yapılırken dikkate alınacaktır. Sadece evet oyları sayılarak belirlenir. Konu daha iyi anlaşılsın diye Ana Yönetim Birimi ayrı olarak anlatıldı. Oysa ülke sadece bu birim tarafından yönetilmez. Yönetimin diğer ayağı halktır. Çünkü eğer yüz üyeli Ana Yönetim tek yetkili olsaydı ülkenin kaderi bu insanların elinde olurdu. O zaman bu yönetimin bugünün meclisinden bir farkı olmazdı. Sadece şekli farklı olacaktı. Bu yüz kişilik birim kolaylıkla sömürü düzeninin kontrolüne girebilirdi. O nedenle böyle bir birim ülkeyi yönetmeli ama tek başına yetkili olmamalıydı.

Özel olarak yapılmış, teknolojiyle donatılmış oy kullanma yerlerinde isteyen herkes kanunun oylamasına katılıyor. Evet ve hayır şeklinde iki kutu var. Kimliğinizi (Yaşam bloğunuzun günlük kullanımlı kimlik bölümü)evet ya da hayır kutularına sokuyorsunuz. Bir dakika içinde alet beyanınızı alıp kimliğinizi geri veriyor. Yaş kontrolü yapıyor.21 yaşının altındakiler kullanamıyor. Kimliksiz oy kullanamıyorsunuz. Aynı kimlikle ikinci defa oy kullanamıyorsunuz. Oy kullananlar teşvik çekilişine katılıyorlar ve kullandıkları oy sayısınca şansa sahip oluyorlar.

Burada da tüm oylar sayılıyor.(elle değil araç kendi sayıyor).Sadece evet oyları dikkate alınıyor. Evet, oyları tüm kullanılan oyların % kaçıysa belirleniyor. Aynısı seçilmişler(Yönetim Birimi) üyeleri için yapılıyor. İkisinin toplamı %76 ve üzeriyse kanun kabul ediliyor. Değilse edilmiyor. Yani her iki unsurun da %50%50 oy hakkı var. Her biri tek başına hiçbir şeyi değiştirecek güce sahip değiller.

%76 görüldüğü gibi çok yüksek bir oran. Bu, Halk Demokrasisi için çok önemli. Zaten onu “Altın sistem” yapan da bu. Düşünün 5 kişisiniz. Bir konuda anlaşamadınız, oylamaya gittiniz. Üç kişi evet iki kişi hayır dedi. Sonuç şimdi evet midir hayır mı? Böyle bir sonuç ne kadar içinize siner? Dört kişi evet bir kişi hayır dese içiniz rahat eder değil mi? Ağaç Hareketi sistemleri gerçekleştirildiği takdirde her biri ülkemizi çağlar üzerinden aşıracak dev adımlardır. Bunlar için elli bir kişi evet dedi kırk dokuz kişi hayır dedi. Elli bir kişinin evet, kırk dokuz kişinin hayır dediği bir oylamanın sonucu asla evet değildir. Kabul edilmiş gözüyle bakamayız. Böyle bir sonuç içimize sinmez. Onu uygulama şansımız yoktur. Bu nedenle ülkemiz ile ilgili kararlarda bütün milletimizin yüksek uzlaşı içinde olması şarttır.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..