Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '11

 
Kategori
Güncel
 

Halk için en sağlıklı yol, mezar!

Halk için en sağlıklı yol, mezar!
 

“Sağlıkta reform” ya da abartılı şekilde “sağlıkta devrim” söylemiyle pazarlanan sağlıkta dönüşüm projeleri, sonuçları itibariyle hem sağlık çalışanlarına hem de vatandaşa ağır faturalar ödetmeye devam ediyor. 

Sağlık sisteminin kalbini oluşturan, liseden sonra 11 yıl eğitim alarak meslek sahibi olabilen, yürütülen paralı sağlık operasyonunda işgüvencesi olmayan, bir taşeron elamanı gibi horlanan doktorlar, artık grev yaparak seslerini duyurabiliyorlar. 

Ülkemizdeki en kariyerli mesleklerin başında yeralan doktorluk mesleği, sağlıkta uygulanan modelle itibarsızlaştırılan sıradan bir mesleğe dönüştürülüyor. 

AKP hükümeti sağlık alanında farklı adlardaki sağlık sigortalarını ve hastanelerini birleştirerek, sağlıktaki çifte standartları azaltma yönünde son derece önemli bir adım atmıştı. 

Halk da doktorlar da sağlık çalışanları da bu uygulamadan memnun olmuştu. 

Ancak ardından uygulamaya geçirilen “aile hekimliği” ile sağlık ocaklarının kapatılması, doktorların sözleşmeli hale getirilmesi, ardından her bir devlet hastanesinin kendi yağı ile kavrulması anlamına gelen “işletmelere” dönüştürülmesi, hükümetin sağlıktaki gerçek amacını ortaya koydu. 

Oysa önceden hastaneler devletten alınan ödeneklerle sağlık hizmetini sürdürüyordu. 

Sağlıkta kullanılan ilaçları, gereçleri, maaşları doğrudan devlet ödüyordu. 

Dolayısıyla doktorlar hasta için ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyordu, insan sağlığının parasal gerekçelerle engellenmesi diye bir şey yoktu. 

Ne fazladan tahlil yazılıyordu ne de uydurma ameliyatlar yapılıyordu. 

Elbette gelen hastalara zaman ayırmak gerektiğinden hastanelerde uzun kuyruklar oluşuyordu. 

Sağlığa yatırımı angarya gören siyasi iktidarlar, doktor ve hastane sayısını artırma konusunda kurbağa adımları atıyordu. 

Halk gerekli ilgiyi göremediğinden, hekim yeterince kazanamadığından şikâyetçiydi. 

Meslek onuruna ihanet eden kimi doktorların hastaları özel muayenehanelerine uğramaya zorlamaları ya da “bıçak parası” adıyla rüşvet karşılığı ameliyat yapmaları başıboş bırakılan eski sistemi iyice yozlaştırmıştı. 

Onun için AKP hükümetinin sağlıkta dönüşüm projeleri, geleceği görenler, asıl amacını bilenler tarafından eleştirilse de, halk tarafından desteklendi ve bir kısmı oy olarak AKP’nin hanesine yazıldı. 

Sağlıkta dönüşümde halktan saklanan asıl amaç, zamanla görünür bir hal aldı. 

Sağlıktaki tek merkezli sağlık sigortası uygulaması elbette doğruydu ama hastanın “müşteri” olarak tanımlanması esas niyeti ortaya koyuyordu. 

Müşteri para ile hizmet ya da mal alan kişi demekti. 

Hasta “müşteri” olunca doğal olarak doktor, hemşire, laborant, teknik personel de bu malı satmak için görevlendirilen “tezgâhtarlar” olacaktı. 

O zaman “tezgâhtarlık” işini yürütecek olan personelin işgüvencesi olmamalı ya da sınırlı olmalıydı. 

Bunun için sağlık alanında “taşeron” uygulaması başlatıldı. 

Sayıları bugün itibariyle 120 bin kişiye yaklaşan, çoğunluğu asgari ücret alan, yani karın tokluğuna çalışan, işgüvencesi ve sendikası olmayan sağlık personeliyle sağlıktaki kar oranlarının artırılması hedefleniyordu. 

Bir de çalışanların verimini ölçmek için “performans” adı verilen bir ölçüt hayata geçirildi. 

Tamamen sayılara indirgenen bu modelle, hekimler ve hastaneler ne kadar hastaya bakmışlarsa onun üzerinden ek gelir kazanıyorlar. 

“Günde ancak 20 hastaya doğru dürüst bakabilirim” diyen meslek onuruna sahip doktorla, “Kaç kişi gelirse gelsin bakarım” diyerek paranın üzerine oturan hekim arasında uçurumlar meydana geldi. 

Uzman hekim bir polis memurundan az maaşa mahkûm edilirken, olaya veya performansa dayalı ücret hâkim kılındı. 

Ücret adaletsizliği öylesine arttı ki, bir devlet hastanesi içerisinde en düşük ücret alanla en yüksek alan arasında 20 – 25 kat fark oluştu. 

Hastasını iyileştirme mücadelesi verip, meslek etiğini savunan doktorlar bu performans ölçütüne göre “çalışmayan”, “verimsiz” eleman ilan edildi. 

Vatandaşlar şimdi her geçen gün artan sağlıkta katılım paylarıyla gerçeği gördülerse de, sağlık sistemini değiştirmeye zorlayacak bir enerji ortaya çıkamadı. 

Türk Tabipler Birliği, 13 Mart 2011 tarihinde oluşan meslektaşlarından gelen tepkileri ve talepleri dile getirmek için, çoğunluğu doktorlardan oluşan 30 bin çalışanla Ankara’da bir miting düzenledi. 

Ancak AKP hükümeti paralı sağlık projesinden asla ödün vermeyeceğini tekrarladı. 

Türk Tabipler Birliği sözle, yazıyla, mitingle anlatamadığını şimdi iki günlük grevle yetkililere, halka anlatmaya çalışıyor. 

AKP hükümetinin grev dolayısıyla doktorlara ve sağlık çalışanlarına yönelik tehditleri doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının iradesi karşısında sanırım fazla bir işe yaramayacaktır. 

Vatandaşlarımız AKP hükümetinin “paralı sağlık”, “paran kadar sağlık” anlamına gelen uygulamalarına dur demek istiyorsa, doktorlarımızın mücadelelerinde onları yalnız bırakmamalıdırlar. 

Çünkü sonuçta bedeli ödeyen zaten halkın kendisidir, yani bizleriz. 

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..