Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '14

 
Kategori
Edebiyat
 

Halk okumuyorsa öğretmenler ve edebiyatçılar da günaha ortaktır

Halk okumuyorsa öğretmenler ve edebiyatçılar da günaha ortaktır
 

Okumuyoruz, ülke olarak okumuyoruz.
 
Ülke olarak okumamamızın sebebi toplum yapımızın derinlerine iner; doğu kökenli bir toplum olmamız, sözel ifadeleri okuyarak değilde dinleyerek anlamaya çalışan bir toplum olmamız, muhafazakâr ağırlıklı bir toplum olmamız, dini benimseyişerlerle örfler, adetler ve toplumsal hukuku oluşturan töreler icat eden bir toplum olmamız, atalar daha iyi bilir anlayışında ve devlete boyun büken zihniyette bir toplum olmamız, ifade özgürlüğünün pek olmaması, kitap okumanın ve evde kitap bulundurmanın suç teşkil ettiği geçmişte yaşanmış bazı kara günler, 12 Eylül 1980 darbesiyle genleri değiştirilmeye çalışılmış bir nesil, mankafalaştırılan bir halk, TV dizi ve futbolla afyonlanan bir halk, bilgisayar oyunlarının yaygılaşması, internetin yaygınlaşması ve boş işler için kullanılması Türkiye'de kitaba verilen önemi azaltmış, hemen hemen bitirmiştir.
 
Halkımız okumadığı gibi, okuyanı yadırgar, uzaylı gibi görür(Halk taraftarları o kadar da değil der şimdi.). Evet, bu kadar değil; yadırgar derken, okumasına da engel olmaz. Sadece biraz acayip bakar, hem hayran olur, hem de kitapların zihin yıkadığını düşünür. Hayran olması, okumayı kendisinin zor ve yapılması güç, ciddi bir şekilde sabır isteyeceğini düşündüğünden dolayıdır.
 
***
 
Yeni neslin kitap okumamasında ve kitap okuma sevgisi kazanamamasında öğretmenler ve edebiyatçılarında suçu vardır.
 
Sorarım, koskoca ülkede, 700 bine yakın öğretmenin olduğu bir ülkede, düzenli okuma alışkanlığına sahip yüzde kaç öğretmen vardır?
Yüzde onu bile geçmez, gerçi yüzde 10 bile başarıdır; o kadarı bile yok bizde.
 
Düzenli kitap okumak, haftada bir tane kitap okumaktır.
 
Bu ülkedeki akademisyenlerin yüzde 50'si bile ayda bir kitap bitirebilmekten acizdir.
 
Akademisyenin, öğretmenin kitap okumadığı bir ülke de, nesillerden okuma beklemek saçmalık olmalı!
 
*
 
Diğer suçlu edebiyatçılardır; sanat için sanat diyen, anlamsızlığı ve karışıklığı sanat sanan, bunlara değer yükleyen, anlaşılmayı, halka inebilmeyi basitlik olarak gören edebiyatçılar...
 
Bu edebiyatçıların büyük bir kısmı öğretmendir(Zaten okuyan öğretmenlerin büyük bir bölümü edebiyat öğretmenidir.), bir kısmı edebiyat dergilerinde ve gazetelerde, bir kısmı yayınevlerinde, bir kısmı da kütüphanelerde çalışmaktadır.
 
Edebiyatçı öğretmenler, öğrencilerine kitap okuma ödevi verirler; Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem, Samipaşazade Sezai, Mehmet Rauf, Halit Ziya Uşaklıgil, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar gibi kıymetli yazarların eserlerini okuttururlar.
 
Yanlıştır bu.
 
Sorarım, Allah aşkına söyleyin, yüz yıl önce yaşamış bu değerli yazarların eserlerini okumak öğrenci için uygun bir şey midir?
O eserlerde kullanılan dil, günümüz Türkçesi'ne bakarak çok ağır bir dil, sadeleştirildiğinde ise eser oyuncak oluyor.
O dönemde ki yaygın kültür günümüzde pek yaygın değil.
 
Bu tür eserler okuma alışkanlığını kazanmak için pek uygun değildir, hatta hiç uygun değildir. Mazallah, kitap sevgisi aşılamak yerine kitap nefreti de aşılayabilir.
Belki de nesillerdeki, kitap ilgisizliğinin nedenlerinden biri de budur.
 
Toy öğrencilere ilk olarak, edebiyatımızın ilk eserlerini okutacağımıza, çağdaş edebiyatımızın popüler eserlerini okutmak daha bir yararlı olur bence.
 
Orhan Kemal gibi, Yaşar Kemal gibi, Aziz Nesin gibi, Ayşe Kûlin, Zülfü Livaneli gibi, Ahmet Ümit gibi, Elif Şafak gibi, Buket Uzuner gibi...
 
*
 
Yayınevleri ve dergilerdeki edebiyatçılar ise, yayımlanacak veya yayımlanmış eser herkesin anlayabileceği bir düzeydeyse, vasat denilerek, yayınevleri tarafından reddedilmekte, yayımlanmış ise bir çok edebiyatçı tarafından ka'ale alınmamakta...
 
Örneğin, geçen yıl bir edebiyat dergisi 2013'ün en iyi elli romanını seçti.
Zülfü Livaneli, 2013'te 'Kardeşimin Hikayesi' adlı nefis bir roman yazdı; bu roman kitlelerce de çok sevildi, 300 bine yakın satış yaptı.
Ve Zülfü Livaneli'nin bu romanı 2013'ün en iyi elli romanı arasında yoktu.
 
Sorarım, bu edebiyatçılar, halka nasıl kitap sevgisi aşılayabilir?
 
***
 
Edebiyatçılar, sanatı toplum düzeyine indirmenin sanatı bayağılaştırdığına inanırlar,o yüzden sanat için sanat anlayışını savunurlar. Halbuki sanatı değersizleştirirler, verimsizleştirirler, bencilleştirirler, ama böylelikle sanata değer kattıklarını sanırlar. 
Sanatı toplum için istemek, sanatın değerini artırmaktan, sanatı yüceltmekten, sanatı cömertleştirmekten başka bir şey değildir. Halk sanattan anlarsa sanatın kıymetini bilir, kitaplara hiç muamelesi çekmekten vazgeçer.
 
Edebiyatçılar, eğer bugün bu haldeysek, bunda seninde suçun var.
 
-Mustafa Yıldırım - 27.07.2014
 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..