Halkı askerlikten soğutanlar!

Ülkemizin geçmişten bugüne var olan düşmanları, hiçbir zaman bizim her türlü çabamıza rağmen yok olmadı, ol(a)madı. Her dönemde farklı etnik unsurlara verilen “görevlerle” Türkiye üzerinde içte ve dışta farklı oyunlar oynanıyor. Bu oyunlarda görev alanlar piyon olduklarının farkında olmadıkları gibi bizler bizim içimizdeki unsurlarla sürekli bir savaş halinde yaşayıp gidiyoruz.

Böyle bir olumsuzluk havasında farklı alanlarda gelişme göstermekten çok birbirimizi yemekle uğraşıyoruz. Son yıllarda verdiğimiz kayıplar ve şehitlerimiz ise artık sabırları tüketmeye başladı. Ekonomik yönüne değinmek istemiyorum bile.

Hep aynı açıklamalarla “Şehitler ölmez vatan bölünmez”, “Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıyoruz” söylemleri inandırıcılığını fazlasıyla yok etti. Açıkça kimse dile getiremese de bu ülkede şartlar mümkün olsa askerlik görevini yapamayabileceğini ifade etmeye başladı. Bu sözleri söylerken gelecek tepkilerden korka korka tabi ki.

Ne hükümete ne de şartlara karşı güven kalmadı. Ben ne istersem onu yaparım bencilliği ile Türkiye’nin tüm unsurları kucaklanamadı. Bu ülkeyi seviyorum demek bile kötü bir şeymiş gibi yansıtıldı. Gençlerin çoğu işsizlik korkusu ile geleceğinden umutsuz bir biçimde düşünürken; önlerine çıkacak ilk fırsatta hayatlarını yurtdışında idame ettirmeyi düşünür hale geldi.

Bülent Ersoy’un “Oğlum olsa askere göndermezdim” sözleri hala hafızlarımızdan silinmedi. Bu sözlerin üstüne inceleme başlatılarak Bülent Ersoy’un ifadesi alınmıştı. Bunun üstüne Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) üyelerinden Hülya Avşar da "Terörü bir teröristin, bir şehidin annesi halledebilecek. Anneler 'teröre hayır' dediği müddetçe ne devlet, ne silahlar, ne ABD kimse buna sebebiyet veremeyecek" dedi ve sorunu ancak annelerin çözebileceği mesajını verdi.

Hülya Avşar’ın sözleri tüm kadınlardan olumlu yansımalar aldı.

Gündem bu kadar askerlik üzerine yoğunlaşmışken, askerlik konusunda konuşabilmek ülkemizde cesaret istiyor.

Nedeni açık; Halkı Askerlikten soğutma maddemiz mevcut.

"Madde, halkı askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte, teşvik veya telkinde bulunmayı veya propaganda yapmayı cezalandırmaktadır. Vatanın düşman güçlerine karşı korunması bakımından her Türk vatandaşının askerlik hizmetini severek ve isteyerek yerine getirmesi şarttır... "

Maddenin yorumlamasına gelince: Askerliği yapmak yeterli değil, severek ve isteyerek yapacaksınız.

Türkiye’de askerlik aynı zamanda zorunlu. İlgili maddeden devam edelim.

"...esasen askerlik hizmetine yönelik duygu, vatandaşlığın zorunlu gereği olan vatana sadakat borcunun bir parçasını oluşturur..."

Yani vatana borcumuz sadece askerlik hizmeti değil, askerlik borcunuzu öderken hissettiğiniz duygular da isin parçası. Hissiyata bürünmeden yapılan askerlik ilgili maddeye de uygun düşmüyor.

Maddeden devamla:

"söz konusu duyguyu tahrip etmek veya zayıflatmak maksadıyla vatandaşları askerlik hizmetlerinden soğutma yolunda teşvik veya telkinlerde bulunmayı veya propagandayı suç hâline getirmek suretiyle madde, millî savunmayı koruma amacını gütmektedir.
Telkin ve teşvikin veya propagandanın askerî hizmetten soğutacak kuvvette olması koşulu ile söz, yazı, işaret, küçültücü imgeler veya bunların benzerleri marifetiyle yapılması suç oluşturacaktır. Teşvik veya telkin geniş sayıda kişilere yönelik olmayan fesatçı fiil olduğu hâlde propaganda çok daha geniş ve önceden belirli olmayan gruplara yönelik etkin telkin ve teşvikleri ifade etmektedir.
Maddenin son fıkrasına göre, fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi, ağırlaştırıcı nedendir."

Henüz askerliğimi yapmadım, bu şartlar devam ederse yapacak mıyım?

Zamanı geldiğinde göreceğiz.

Belki de bu yazı bu ağırlaştırıcı nedeni sağlayan unsurlardan birini oluşturuyor.

"Her Türk asker doğar" diyerek yazımı noktalamak istiyorum.

Saygılarımla.