Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '16

 
Kategori
Sosyoloji
 

Halkını tanımayanlar... Halkını küçümseyenler ve aşağılayanlar...

Halkını tanımayanlar... Halkını küçümseyenler ve aşağılayanlar...
 

Halka yakın olmak, halkı tanımak, halkın içinde yaşamak, onların derdi ile dertlenmek...Gerçek halkçılık budur...


M. Kemal Atatürk,   1905 yılında  Harp Akademisi'ni bitirdiği gün, arkadaşlarına "olanca kaynaklarımızı Türk Anadolu'nun ortasında toplamalıyız"(1) demişti...

Söylediğini de yaptı ve çoğu Anadolu'nun bağrından çıkan insanların  birlikteliği ile bir Anadolu hareketini başlattı...

Ülke düşmandan kurtuldu... Cumhuriyet kuruldu... Şehitler, mezarlıklara; sağ kalanlar da köyüne döndü ve baş geçim kaynağı olan çiftçiliğe devam ettiler. Halk için mahsul ürettiler...

Atatürk öldü... Arkasında bıraktığı Türkiye, çoğunlukla da Anadolu halkı öksüz ve yetim kaldı... Kısa bir zaman sonra, 1940'lı yıllarda, biri çıktı... Kurtuluş Savaşı'nda vatan uğruna canını veren şehitlerimizin yetim ve öksüz kalan çocuklarına, "ULAN ÖKÜZ ANADOLULU..." deyiverdi...

Zamanın, Ankara Valisi ve Belediye Başkanı (isim ve tarih vermek istemiyorum), Komünizm suçu ile tutuklanarak karşısına çıkan kişiye, aynen şöyle diyor(2) : "Ulan öküz Anadolulu! Sizin Milliyetçilik ile komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi çiftçilik yaparak mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek".

Bu deyişlere iddia deniyor ama; bu kadar  net bir ifadenin "iddia" şemsiyesi altına alınması bana biraz tuhaf geliyor.., 

*

Genelde Türk halkına özelde Anadolu halkına, bu kadar densiz( yakışıksız, saygısız) bir aşağılamayı  günümüze taşıyanlar da, "halkı aşağılamanın" alınmış bu "patentinin" gereğini yapmaktan hiç hicap duymadılar.... Ne dediler ?

Örneğin :

- Biri çıktı, halkımızın çoğunu, "göbeğini kaşıyan, piknikte, mavi çizgili pijaması ile çimenler uzanan ve ara sıra da kıllı göbeğini kaşıyan kimseler" olarak tanımladı...

- Bir başkası çıktı (belki de aynı kişi), yine bir kısım halkın, seçimlerde, bir çuval kömüre, beş kilo patatese ve 5 kilo soğana ve birkaç paket makarnaya oyunu sattığını söyledi...

- Tarihini bilmeyen, halkını tanımayan, halkıyla beraber olmadığı ve onlarla vakit geçirmediği belli olan bazı kişiler de, "kahve müdavimleri ve cami cemaatini" küçümsediler ve bu insanları cahillikle suçladılar...

Halkını tanımayan bu gibi kişiler, aşağıladıkları bu  insanlarla kahvede oturup bir çay içseler, onların  sorduğu bir soru ve kurdukları  bir cümle ile, kırk yıllık önyargıları ve tüm ezberleri bozulur, şaşırıp kalırlar...

Zaten, öyle de oluyor... Bu tür insanların, eli kalem tutanları da, "attan inip eşeğe binerek" adres değiştiriyorlar ve  bir dergi kadar okunmayan gazetelerde yazıyorlar ve izleyicisi en az televizyonlarda, "eski ezberlerini tekrarlayarak" tutunmaya çalışıyorlar...

Bazıları da, yurtdışına kaçarak oralarda kapılanmak için yalvarmaktadırlar... Kendilerine, yüzlerine karşı haykırılan "vatan haini" ithamlarını da, sırıtarak karşılamaktadırlar...

*

Üzerinde yaşadığımız toprakları "vatan" yapanların ve "vatan" olarak devamını sağlayanların çoğu bu insanlarımızdır...

Onlar ülkemin has insanlarıdır; "yurdum insanlarıdır"...Onlar, bu tarz aşağılanmayı hak etmiyorlar...

cdenizkent

-------------------------- :

(1) Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul: 1984, s 32

(1) YAŞAM ÖYKÜSÜ / yasamoykusu, com

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..