Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '18

 
Kategori
Kitap
 

Hallac-ı Mansur

Hallac-ı Mansur
 

Hallac-ı Mansur


Asıl adı Ebu'l Mugîs Hüseyn b. Mansûr el-Beyzâyî’dir. Mansur soyadı babasından gelmektedir. Hallac lakabı ise, bir arkadaşı ile yaşadığı sırlı bir olaydan dolayı kendisine lakap olarak verilmiştir. Mansur kelimesi ise, klişe kelimedir, semboldür ve derin mana içerir, Tanrı’ya kavuşma yolunda nihayete erenler için kullanılır. elMansuri ise, bu soydan gelenler içindir.

Hallac-ı Mansur için, gönüllerin sesini duyup açıkladığından dolayı "sırları pamuk gibi atan" manasında Hallâcü'l-esrâr da denmektedir. Hallaç pamuğu, Hallac-ı Esrar, Al-mucit, Al-Asrar, Al-Mukit, Al Can Hallac Al Asrar olarak da anılmıştır.

Beyza yakınlarında al-Tur’da doğdu. Hüseyin bin Mansûr'un büyük babası Mahamma adında bir zerdüştîdir. Buna, ana tarafından hazret-i Ebû Eyyûb'un neslinden geldiğini söyleyerek Ensârî de denilmiştir. Nesilden nesile aktarılanlar odur ki, daha küçükken, babasının, Dicle üzerinde Vasıt kasabasına geldiği ve Mansûr'un burada 12 yaşlarında Kur'an-ı Kerîm'i ezberlediği bilinmekle birlikte nerede ve nasıl bir tahsil gördüğü konusunda fazla bilgi ve yazılı bir kaynak yoktur.

20 yaşlarında Tüster'de Sehl b. Abdullah'tan, bir süre sonra Basra'da Amr b.Osman Mekkî'den tasavvufun inceliklerini öğrendi. Daha sonra Mekke'ye gitti, orada kaldığı süre içinde devamlı oruç tuttu ve kimseyle konuşmadı. Hac dönüşü Bağdat'ta Cüneyd-i Bağdadi, Ebu'l-Hüseyn Ahmed Nuri ve Amr Mekkî ile görüşüp onlardan feyz aldı. Sonra tekrar Tüster'e döndü.

Bazılarının üstü kapalı eleştirileri üzerine Sûfilik kıyafetini değiştirerek halk kisvesine büründü. Talebeleri ile beraber ikinci defa hacca gitti. Dönüşünde asker kıyafetine girerek putperest diyarı olan “Halkı Hakk'a dâvet için şirk beldelerine gidiyorum” diyerekten Hind'e, oradan Horasan'a, Türkistan'a ve Çin sınırına kadar giderek oralarda yaşayan halka İslâmiyet’i anlattı. Onları Allah yoluna davet etti.

900 yıllarında üçüncü defa hacca gitti ve orada halktan kendisine işkence yapılmasını istedi. Bağdat'a geri dönünce, Müslümanlar uğruna, halk tarafından öldürülmeyi talep etti.

Bu sırada meşhur "Ene’l Hakk" sözünü söyledi; bu söz kısa zamanda bütün İslâm diyarına yayıldı. Bir süre hapsedildi, suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakıldı.

"Ene’l Hakk" sözü çok çeşitli şekillerde yorumlandı. Bu arada ismi Ismailîye, Karmatiye ve Hanbelî mezhepleri mensupları arasında bazı siyasi hadiselere karıştı ve ağır suçlamalarla tekrar hapsedildi, sekiz yıl kadar hapiste yattı ve sonunda idama mahkûm edildi. İdam hükmü, devrin İslâm halifesi tarafından da tasdik edilen Hallac-ı Mansur, İbn Abdüssamed tarafından önce kırbaçlandı, sonra elleri ve ayakları kesildi, ardından asıldı ve cesedi yakılarak külleri minareden Dicle Nehri'ne atıldı.

 
Toplam blog
: 79
: 199
Kayıt tarihi
: 03.12.16
 
 

12 Mayıs 1971 yılında İzmir/Türkiye'de doğdu. Kevser Yeşiltaş, Tasavvuf, Gizemcilik, Ezoterizm, Ç..