Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '10

 
Kategori
Blog
 

Hamala laf salatacısı

Yazarlık vasfı olmadan ve konuyla ilgili nosyon olmadan yazılmış bir yazıyı okumak imkansıza yakındır.

Ağız, bir tür zihnin anüsüdür. Ama, düşünce ve fikir ortaya koymak üzere konuşan ağız ile zihnin anüsü olarak konuşan ağız arasında temel bir fark vardır.

İkincisinden çıkan, kişinin ‘yedikleri’dir. Oysa ilkinden çıkan, kişinin yediklerinden ziyade hazmettikleridir.

Blogculukta bu ikisinin zaman zaman karıştığını görüyoruz: Adam mesela sakız falında çıkan maniler gibi bir şiir yazmıştır. Ama doğru düzgün şiir okumamış, edebiyat görmemiş biri, bu zırvalamayı büyük şiir sanar. İşin ilginci bu sanısında samimidir. Çünkü bildiği o kadardır. Bu nedenle, blogda, saçmalayan ile değerli şeyler yazan arasındaki fark, porno ile erotizm arasındaki fark kadar incelir.

Ya da, Google sağolsun, birkaç saat içinde, ordan burdan eklektik yazılar hazırlamak gayet mümkündür. Yazıda, görünüşte bir sürü laf vardır ama içi boştur. Çünkü öyküsünü, kökenini, bağlantısını, ruhunu bilmeden kullanılmış bir sürü kelime ve olgu içerir. Çevrilmiş ama okunamayan Türkçe kitaplar vardır, ondaki sorun gibidir; kelime tanıdıktır, ama ibare, tümce ya da cümle hiç bir şey ifade etmez. Biz metni okumak için kıvranırız ama o, kafasına göre takılan serseri gibidir. Sonunda, siz de hastiri basarsınız.

Mesele bir yazının, bir konuyu, yazıda tarif ettiği şekilde ve sadece bu tarife bağlı kalarak, işlemesi ve en sonunda, yine bu tarife göre bir sonuca bağlamasıdır. Bunu mümkün olduğunca kısalıkta yapmak, tarife tam olarak uymak o yazının okunurluğunu sağlar. Yazı budur zaten. Yediklerimizi değil hazmettiklerimizi ortaya koyduğumuz şeydir. Ağzımızı zihnin anüsü gibi kullanmayalım, yazı yazarken hiç değilse.

Kimse sizin laf salatanızın hamalı değildir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..