Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hamdi Bey

Yetmiş’li yıllarda, 15-16 yaşlarında bir çocukken Üst üste iki yıl, yaz aylarında, okul tatillerinde bir gazoz imalathanesinde mahalle arkadaşlarımla birlikte çalışırken, imalathanede, adı patrondan sonra en çok geçen ve meşhur birisi daha vardı, herkes ona “Hamdi abi” derdi, çocuk aklımla, Hamdi abiye yönelen, bu sevgi ve ilginin nereden kaynaklandığını tahmin edemez ve anlayamazdım.

O zaman sinemalarda oynatılan Hong-Kong filmlerinde, başrol oyuncu en yakışıklı, en iyi dövüşen, en’lerle dolu özellikleri olan hatta en iyi karate bilen kişi olduğunu görürdüm. Jönün başarısı karate bilgisinden geldiğine göre, acaba Hamdi abi’de karate bilir miydi diye düşünürken, bu merakımı gidermek için, bir gün, Hamdi abiye; “karate bilip bilmediğini?” sormuş, o da duymak istediğim şekilde bir cevap vermişti. –“Evet biliyorum, siyah kuşak sahibiyim”

Bu cevap benim arzuladığım bir cevaptı, ancak gerçek cevap değildi.

Hamdi abi, 25-30 yaş aralığında, düzgün giyimli, yüzünde devamlı surette bir tebessüm olan, terbiyeli, nezaketli ve çalışkan birisiydi. İmalathanenin şefi ve satış meneceri idi. Çalışan tüm işçilere örnek olacak bir tipti. O zamanın anlayışına göre ağır bir abimizdi.

Biz üç yüz lira maaş alırken o, 900 Lira maaş alırdı. Hamdi abi gibi olmak kolay değildi, karate bileceksin, üstelik siyah kuşak sahibi olacaksın, oysa biz daha sarı kuşağı geçememiştik.

Çocuk muhayyilemizde, bu şekilde düşünürken, olayın hiç de, bizim zannettiğimiz gibi olmadığını, bana kimse anlatmamıştı.

Biz, gün boyu, gazoz imalathanesinde, gazoz şişeleri ile didişirken, Hamdi bey, her gün, şoför muzaffer’le birlikte, şehir, köy, kasaba mahalle mahalle dolaşır, kamyona yükledikleri, kasalar dolusu gazozu satar ve bir çanta parayla geri dönerlerdi.

Emek ekonomisine göre asgari ücret, en düşük ahlakı normu ifade eden bir ücret standardıdır, ancak gençlerimiz mevcut asgari ücret karşılığında bile iş bulamaz oldular.

Geçen ay, askerliğini bitirmiş, iş arayan yeğenimin sıkıntısına bir nebze ortak olarak olmak düşüncesiyle, daha evvel, şahsı bilgilerini verip müracaatlarda bulunduğu ve cevap beklediği, Rize’de yerleşik, birkaç ticari şirketin merkezlerine, bizzat giderek tanışıp görüşme işlemine katıldım.

Bugün ülkemizde özellikle, Hitler’in propaganda uzmanları gibi çalışan ve özellikle Ülkenin, Doğu ve Güneydoğu bölgeleri için ileri sürülen işsizlik iddialarını bir başbakan memleketi olan Rize ve civar illerde de yaşandığını görünce oldukça hayıflandığımı burada belirtmek isterim. Belirli merkezlerden yönetiliyormuş gibi devamlı Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde işsizliğin var olduğu ajitasyonu ile Doğu bölgeleri ön plana çıkarılırken, memleketin diğer yöreleri göz ardı ediliyor gibiydi.

Konuyu fazla çarpıtmadan konumuza dönecek olursak, ziyaret ettiğimiz iş yerlerinden olan bir gıda firmasının genç, ortak patronlarından biri olan Melih bey’i ziyaret ettiğimizde, bizi oldukça güler yüzle karşıladı ve samimiyet içinde bir sohbet ettiğimizi sanıyorum.

Bugünkü şirketler, bir bölgede müsait bir alanda üst kurup her türlü sosyal ve lojistik kapalı alanlarını oluşturuyorlar.

Söz konusu Şirketler, pazarlayacakları mahalli, ulusal ve küresel ürünleri, pazarlama sahası olarak tespit ettikleri bölge içerisinde ekipler halinde, pazarlama kanalında, menecerleri aracılığıyla, küresel ve ulusal reklam mesajlarının da tılsımı ile, tüketicilere ve perakendeci işyerlerine servis ederek faaliyetlerini sürdürürken söz konusu şirketinde, aynı metot ve yöntemlere göre çalıştığını gördüm.

Genç patron Melih Bey, iş arayanlara ait onlarca başvuru bilgileri içerisinden benim yeğenimin kinin de içinde bulunduğu, birkaç başvuru formunu, daha evvel seçip ayırdığını bize söyleyince sevindik. Uygun vasıflara haiz adayları tayin edip, kazananlar belli olduktan sonra, adayları eylül ayı içerisinde bir eğitime tabi tutacaklarından bahsetti.

Çayımızı yudumlarken, Melih bey; aradıkları personeli seçerken, pazarlamanın ve aradıkları pazarlamacı karakterin üzerinde yorumlarda bulundu ve örnekler verdi.

Pazarlama ekibindeki insan gücü oluşturulurken, İkna gücü kuvvetli, açıkgöz, olumlu manada fırsatçı adayların tercih edileceğini, bu adaylar için, şirketin çıkarları üzerine kafa yoran, yaratıcılık özelliklerini geliştirici ve hırslarını arttırıcı bir eğitimden yana olduklarından bahsetti.

Melih bey devamla; verilecek eğitimlerde; bu satış menecerlerinin, şirketin satış potansiyelini arttıracak, şirkete imaj ve değer katacak yollar düşünmelerini, bilimsel olarak derslerde vermeyi düşünüyoruz” dedi. Devamla pazarlamanın daha, birçok inceliklerinden söz etti.

Melih bey bütün bunlara söylerken, ben Hamdi abi’yi hatırladım.

Başımı yeğenime doğru çevirdikten sonra, yüksek sesle –“Hamdi Bey gibi olacaksın” dedim.

Melih bey şaşırdı; -“Hamdi Bey Kim” dedi.

Benim tanıdığım ve pazarlama denildiğinde, aklıma gelen ve örnek gösterdiğim ilk kişi “ diyerek lafı daha fazla uzatmadım,

Bir ara yeğenim, sözün arasına girerek;-“ Dayı, Hamdi bey bir hastalık sonucu rahmetli olduğunu biliyor musun” dedi.

Bu haberi duyunca çok üzüldüm ve Hamdi abiyi rahmetle andık.

Tabi bu arada yıllar içinde pazarlama tekniğinde yeni icatlar ortaya çıktı, yeni sistemler tespit edildi, satışı artıracak yeni hal çareleri denendi, satış menecerliği mesleğinde büyük ilerlemeler görüldü.

O yıllarda, ne lise, ne de üniversite okumamış Hamdi bey, tecrübesi, feraseti ve talep yaratma becerisiyle çalıştığı şirketin bilançolarında olumlu tesirleri oldu. Karşılaştığı sorunların üstesinden gelmesini bildi. Söz konusu Şirket, Hamdi bey var oldukça güzel işler ortaya koydu, Dürüstlüğünden asla taviz vermedi. Hamdi Bey, şirketi büyük cirolara ulaştırdı ve ayakta tuttu. Şirketi ise onu baş tacı etti. Yıllarca çalıştıktan sonra emekliliğini istedi.

Yalan Dünya… Bugün o da aramızda değil!

 
Toplam blog
: 135
: 1323
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Ali Emir KARAALİ, Rize Doğumlu, 1978 Rize Lisesi Mezunu, (1988)T.C. Anodolu Üniversitesi   'İşlet..