Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '14

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Hamilelikte Sık Karşılaşılan Sağlık Sorunları

Hamilelikte Sık Karşılaşılan Sağlık Sorunları
 

Kabızlık (Konstipasyon)

Gebelik hormonu olan progesteron, bağırsak kaslarını gevşetip, çalışmalarını yavaşlattığı için, genellikle gebeliğin 3. ayından itibaren kabızlık başlar. Günlük hareketlerdeki azalma, beslenme düzenindeki değişiklikler de kabızlık riskini artırır. Kabızlığı önlemek için egzersizlerinizi ihmal etmeyin. Ayrıca posa ve lif içeren yeşil sebze, meyve gibi besinleri daha çok tüketin ve bağırsaklarınızı daha iyi çalıştırmak için günde en az 1.5-2 litre su için. Hormonların etkisi ve gebe rahmin bağırsaklara yaptığı basıya bağlı olarak gelişen kabızlığın tedavisi gerekmemektedir. Ancak bağırsakta oluşan gazın verdiği rahatsızlık nedeniyle tedavi önerilmektedir. Kabızlıkta ilk önerilen davranış ve beslenme değişiklikleridir.

Basur (Hemoroid)

Hemoroidmakat etrafındaki toplar damarların genişlemesidir yani varisidir. Hemoroidin ana nedeni uzun süren kabızlıktır. Bebeğin başı, makat çevresindeki damarlara baskı yapıp, buradaki kan dolaşımını bozduğu için basur oluşabilir. Gebelik başlıbaşına hemoroid oluşumunu ve şikayetlerin artmasını kolaylaştıran doğal bir süreçtir. Basur, tuvalet sırasında kanama, kaşıntı ve sancıya neden olur. Basurun etkisini azaltmak için; ayakta uzun süre kalmayın, kabız olmamaya çalışın, kaşıntının üzerine buz torbası koyun. Yan yatarken de, kalçanızı yastıklarla desteklemeyi unutmayın. Hemoroidi gebelik esnasında tamamen tedavi etmek mümkün olamamaktadır. Tedavide ağrı kesici haplar ve kremler, dışkıyı yumuşatan ilaçlar, oturma banyoları etkili olabilir.

Tansiyon değişimleri

Hamilelerin yaklaşık yüzde 10’unda görülen yüksek tansiyon, büyük tansiyon yani sistolik kan basıncının 140 mm Hg ve üzeri, küçük tansiyonun yani diyastolik kan basıncın 90 mm Hg ve üzeri olarak tanımlanır. Özellikle kilo artışınız fazla olup, ayaklarınız şişiyorsa, önce tansiyonunuzu ölçtürün. Eğer sonuçlar tansiyonunuzun yüksek olduğunu gösteriyorsa, hemen doktorunuzu arayın. Doktorunuz sizi sıkı bir takibe alıp, gereken tedaviyi uygulayacaktır. Tansiyonunuzun yükselmemesi için öncelikle aşırı kilo almayıp, kilonuzu dengede tutmalısınız. Tansiyonunuz yüksek çıktıysa, tuzu azaltıp, su içmeyi artırın. Çok sıcak havalarda tansiyonunuz düşebilir. Lütfen dikkat edin!

Kansızlık

Ülkemizde son derece yaygın olan kansızlık, gebelikte hem sizin hem de bebeğinizin sağlığını tehdit edebilir. Kansız bir anne adayının; düşük, erken doğum, düşük doğum tartılı bebek, ölü doğum yapma riski çok daha yüksektir. Yapılan tahlillerde kansızlığınız ortaya çıkarsa, doktorunuzun vereceği demir desteğine hemen başlayın. Ayrıca demir içeriği zengin olan; et, tavuk, balık, kurubaklagiller, yumurta, pekmez, bulgur gibi besinleri daha çok tüketin. Demirin emilimini artırmak için, demir kaynaklarını C vitamini ile birlikte alın. Mümkünse hamilelik boyunca çay içmeyin veya azaltın.

Nefes Darlığı

Gebelik ilerledikçe rahmin büyümesine bağlı olarak karın ve göğüs boşluklarını ayıran diyafram kası yukarıya doğru itilir ve güğüs boşluğu sıkışmış olur. İkiz gebeliklerde nefes darlığına daha sık rastlanır. Doğuma iyice yaklaşan bebek, annenin diyaframına baskı yapar. Baskının sonucunda pek çok hamile kadın, iş yaparken, yürürken, hatta konuşurken nefes nefese kalabilir. Ayrıca kansızlık da nefes darlığı yapabilir. Gebeliğe bağlı nefes darlığı geçici ve hafif bir durumdur, bebeğe oksijen gitmesini engellemez ve bir zarar vermez. Gebelikte oksijen ihtiyacı arttığı için hızlı ve sık nefes almak fizyolojik bir durumdur. Nefes darlığının tedavisinde, öncelikle nedenini bulmak önemlidir. Eğer sorun kansızlıktan kaynaklanıyorsa, kansızlık tedavisi yapılmalı. Sorun, gebelikten kaynaklanıyorsa, soluğunuz nerede kesiliyorsa, olduğunuz yere oturun. Dengenizi sağlayın ve uzun uzun soluk alın.

Eğer gebelikten önce astım veya kalp hastalıkları gibi nefes darlığına sebep olan bir hastalığınız varsa gebe kalmadan önce mutlaka doktorunuza başvurmalısınız ve gebelik konusunda öneriler almalısınız. Gebe kaldığınız için normalde kullandığınız ilaçları doktorunuza danışmadan bırakmamalısınız, doktorunuz gerekirse gebelik sırasında kullanabileceğiniz ilaçlar önerecektir. Gebelik sırasında da doktor kontrollerinize devam etmelisiniz. Altta yatan bu tür hastalıklar gebelikte takip edilmezse daha da kötüleşebilir ve ciddi rahatsızlıklar verebilir. Nefes darlığına astım atakları, göğüs ağrısı, öksürük, ateş, çarpıntı, ellerde morarma gibi şikayetler eşlik ederse hemen doktorunuza başvurmalısınız.

Varisler

Varis cilde yakın yüzeyel toplar damarlarda meydana gelen genişlemelere bağlı oluşur. Varis oluşumu ırsi yani ailesel olabilmektedir. Bu damarlarda genişleme olması hem görüntü olarak rahatsız edici olur hem de bazı kişilerde ağrı gibi şikayetler yaratır. Genişleyen varis damarları genellikle mor renkli görünür. Gebelikte varisler en çok bacaklarda oluşur. Kilolu gebelerde veya ailesinde varis olanlarda, son aylarda varis oluşumu artabilir. Özellikle çalışan anne adaylarının uzun süre ayakta durması veya bacak bacak üzerine atması, varis oluşumunu hızlandırır. Bacak ve baldır damarlarında şişlik ve ağrı yapan varislere karşı, düzenli egzersiz yapın. Sık sık bacaklarınızı yükseğe kaldırarak dinlenin. Yatarken ayaklarınızın altına yastık koyun. Bazı ileri durumlarda varisler, genital bölgelerde de olabilir.

Bacak varisleri normal doğum için engel değildir. Vulvada yani vajine dış dölgesinde görülen çok geniş varisler varsa doğum sırasında kanamaması için ve epizyotomi (doğum dikişi) sırasında bunların kesilmemesi için dikkat edilmesi gerekir.

Gebelike varis oluşmasını önlemek için:

·         Ayakta çok kalmaktan kaçının

·         Aşırı kilo almaktan kaçının

·         Yürüyüş,egzeriz, spor yapın

·         Dar pantolon, dar ayakkabı giymeyin, rahat giyinin

·         Otururken bacaklarınızın sandalyenin kenarı gibi kısımlarda sıkışması gibi kan akımını engelleyici hareketlerden kaçının

·         Fırsat buldukça uzanın ve ayaklarınızın altına yükseltmek için yastık v.b koyun

·         Otururken bacak bacak üzerine atmak da kan akımını engelleyerek varis oluşumunu kolaylaştırabilir

·         Yüksek topuklu ayakkabı giymeyin

·         Dengeli beslenin, bol sebze, meyve ve bol su tüketin

·         Sigara içmeyin

·         Uzun süre oturarak kalmayın, arada bir ayağa kalkarak hareket edin

Tedavi:

Varislerin tedavisi için ameliyat, varis çorabı ve bazı ilaçlar kullanılır. Gebelikte hafif varislerde tedavi gerekmeyebilir önleyici yöntemler yeterlidir ancak şiddetli varislerde varis çorabı verilir. Varisleri önlemek için bazı bacak egzersizleri yapılabilir. Ameliyat ve skleroterapi , lazer yöntemleri genellikle gebelik döneminde uygulanmaz. Varis çorağları damarları sıkarak genişlemeyi azaltır ve damarda kanın göllenmesini engeller. Doğumdan sonra varislerde büyük oranda düzelme izlenir.

Bel ve Sırt Ağrısı

Hamilelik sırasında en çok belirtilen şikayetlerdendir bel ağrısı ve sırt ağrısı. Bu şikayetler genellikle doğumdan 2-3 ay sonra kaybolur. Gebelik sırasında fetusun giderek büyümesi ve ağırlaşması bel ağrısının başlıca nedenlerindendir. Diğer bir neden de gebelik sırasında vücuttaki bağlarda gevşemeye neden olan hormonların (relaxin) artmasıdır. Bu gevşemenin amacı bebeğin doğum kanalından rahat geçmesini sağlamaktır. Sırt ağrılarını azaltmak için, uzun süre ayakta kalmamaya çalışın. Yatarken de belinizin altına küçük bir yastık koyabilirsiniz. Ağrılarınız, fazla kilo almanızdan da kaynaklanabilir. Sırt ağrılarını kesmek için, kilo kontrolünüzü mutlaka ihmal etmeyin. Gerekirse beslenme ve diyet uzmanına başvurun.

Gebelik sırasında bel ağrısını azaltmak için alınabilecek önlemler:

·         Uzun süre ayakta kalmamak ve uzun süre yürümekten kaçınmak.

·         Çok ağır yükler kaldırmamak.

·         Sizi rahatsız edecek pozisyonlarda uzun süre kalmamak

·         Sırt kaslarını kuvvetlendirecek egzersizler yapmak.

Kasıklarda gerilme

Normal koşullarda rahminiz büyüdükçe, rahminizi taşıyan bağlar da o oranda gevşer. Bebeğinizin büyümesine bağlı olarak rahminiz de büyürken, taşıyıcı bağlar aynı oranda gevşemez. Bu nedenle kasıklarda gerilmeler olur. Ağrılar dayanılmaz boyutlara geldiğinde mutlaka doktorunuzla konuşun.

Kramplar

Özellikle geceleri oluşan ayak ve baldırlarda oluşan sancılı kramplar, kalsiyum eksikliğine bağlı olarak gelişir. Bacak kramplarının gebelikte serum kalsiyumunun azalması , fosforun artmasına bağlı olduğu sanılmaktadır o yüzden tedavide fosfor içeren gıdaların ( süt gibi ) azaltılıp kalsiyum alımının arttırılması önerilmektedir.  Bacaklarınız gergin ve ayak parmaklarınız bükülüyken daha çok yaşayacağınız kramplardan kurtulmak için, bir elinizle ayağınızı kendinize doğru çekin ve diğer elinizle baldırınıza sertçe masaj yapın. Uzanarak dinlenin ve ağrı geçtikten sonra birkaç dakika yürüyün. Beslenmenizde kalsiyumdan zengin gıdalara daha çok yer verin. En iyi kalsiyum kaynakları; süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzelerdir. Masaj , ısıtma ve germe gibi hareketlerin faydası olabilir. Yürürken veya gerinirken başparmaklarınızı ileri doğru uzatmayınız. Bu bacak arkasında şiddetli krampları uyarabilen bir harekettir. Yürürken daima topuk ile yere temas ediniz.

Mide Şikayetleri

Yatar pozisyonda daha çok hissedilen mide yanması, hormon değişikliklerine bağlı olarak gelişir. Gebelik sırasında mide girişindeki kapağın gevşemesi sonucunda, mide asidi yemek borusuna geri kaçar. Mide yanması göğsün ortasında kuvvetli bir yanma hissiyle ortaya çıkar. Mide yanmasını önlemek için beslenmenize dikkat edin. Ayrıca yatağınızın baş tarafını yükseltin. Yine de geçmezse, mide asidini gidermek üzere doktorunuzdan ilaç isteyin.

Uyku Problemleri

Gebeliğin ilk aylarında sıklıkla uykuya yatkınlık olur ve anne adayı uyku sorunu yaşamaz. Fakat ilerleyen aylarda ve özellikle son aylarda çeşitli nedenlerden dolayı rahat ve yeterli uyuyamama problemleri olur.

Nedenleri:

·         Gece sık sık idrara çıkma

·         Karnın aşırı büyümesi nedeniyle yatakta rahat pozisyonda yatamamak

·         Gece bacaklara kramp girmesi

·         Bacaklarda belde ve sırtta olan ağrılar

·         Nefes darlığı

·         Yatınca ağza acı su gelmesi

Anne adayı gebelikten önce uyumaya alışkın olduğu pozisyonda gebelikte vücut şeklinin değişmesinden dolayı zorlanabilir. Gebelikte sırt üstü yatmak önerilmez, annenin sol yanına yatması önerilir. Son aylarda karnın aşırı büyümesinden dolayı anne bu pozisyonlarda zorlanabilir ancak bebeğin sağlığı için sol yana dönük yatmak uygundur. Sol yana dönüldüğünde damarlar üzerindeki baskı azalır ve bebeğe daha fazla kan gider. Sol yanda yatarken bacaklarınızı bükerseniz ve aralarına yastık koyarsanız daha rahat edersiniz. Yan yatış pozisyonu nefes darlığını da azaltacaktır. Yan pozisyonda annenin rahat etmesi için özel "gebelik yastıkları" üretilmektedir. Eğer yatarken ağzınıza su gelmesi oluyorsa vücudunuzun üst kısmını yükseltecek şekilde yastıklar koyabilirsiniz. Gebeliğin ilk aylarında sırt üstü dahil her pozisyonda yatılabilir, bir zararı olmaz.

Uyurken sırt üstü ve karın üstüne yatma pozisyonlarından kaçınmak gerekir. Sırt üstü yatma pozisyonu nefes darlığı, hemoroid, ağza su gelmesi problemlerine sebep olur ve bebeğe giden kan akımını azaltır. Karın üzerine yatma pozisyonu karına baskı yapacağından zararlı olabilir ve zaten karnın büyümesinden dolayı rahatsızlık verecektir.

Gebelikte uyku problemlerini azaltmak için doğru uyuma pozisyonu dışında neler yapılabilir? Akşam uyumadan önce sıcak duş almak uykunuzu getirmeye yardımcı olabilir. Akşam saatlerinde çok fazla çay, kahve içmekten kaçınmalısınız. Yatmadan önce ılık süt içmek faydalı olabilir. Her gün aynı saatte yatmaya ve sabah aynı saatte kalkmaya özen gösterin. Gündüzleri egzersiz veya yürüyüş yapmak uyku açısından da faydalıdır.

Karında Şişkinlik ve Hazımsızlık

Dispepsi karın üst bölgesinde rahatsızlık, şişkinlik, ağrı, yanma, bulantı, erken doyma gibi şikayetleri tanımlayan genel bir terimdir. Dispepsi hem toplum genelinde hem de hamilelerde sık rastlanan bir şikayettir. Hamilelikte karında şişlik, aşırı gaz oluşması, mide yanması, hazımsızlık gibi şikayetler çok sık görülür. Bu şikayetlerin çoğunluğu büyüyen rahmin mideyi sıkıştırmasına bağlıdır, bir grup hastada neden gebelikten önce bulunan ülser benzeri bir mide rahatsızlığı olabilir ancak çoğunlukla hiçbir neden bulunamaz. Bazı hamileler zaten gebelikten önce de her zaman bu tür mide-barsak şikayetleri olduğunu ifade ederler. Hamilelikte artan hormonların etkisiyle sindirim sisteminde gevşeme olması da bu şikayetlere zemin hazırlar.

Hamilelik döneminde şişkinlik ve hazımsızlık için alınabilecek önlemler:

·         Yemek aralarını çok uzatıp birden fazla miktarda yemek yemeyin, sık aralarla her öğünde az miktarda yemeye özen gösterin

·         Stres her insanda bu tür şikayetleri arttırır, stresten uzak durun.

·         Aşırı kahve tüketiminden kaçının

·         Alkol bu şikayetleri arttırır ve zaten gebelikte asla kullanılmaması gerekir.

·         Sigara bu şikayetleri arttırır ve zaten gebelikte asla kullanılmaması gerekir.

·         Fazla baharatlı, acılı, soslu yiyeceklerden kaçının

·         Kızartma ve yağlı yiyeceklerden kaçının

·         Düzenli uykuya önem verin

·         Egzersiz hamilelikte bir çok konuda olduğu gibi didpepsi konusunda da faydalıdır

·         Hamilelik boyunca doğru ve dengeli beslenmeye özen gösterin

·         Bazı ilaçlar (vitaminler, demir hapları) bu şikayetleri arttırabilir, doktorunuza bu ilaçları değiştirmek konusunda danışın

Doktorunuz bu tür şikayetlerinizi azaltmak için bazı ilaçlar önerebilir, bu konuda doktorunuza danışabilirsiniz ancak yukarıdaki önlemlere dikkat etmek her zaman gereklidir.

Gaz Sorunu

Gebelikte gaz sancısı, gaz problemi, gaz çıkarma sorunu, gaz problemi, gaz sıkışması, gaza bağlı karında şişkinlik gibi çeşitli şekillerde ifade edilen durum yaygın görülen şikayetlerden birisidir. Bu şikayetin oluşmasında en kuvvetli etken muhtemelen gebelik hormonlarına (progesteron) bağlı olarak sindirim sistemi düz kaslarında gevşeme olmasıdır. İlerleyen gebelik aylarında rahmin büyümesi barsakları, mideyi sıkıştırır ve bu organların boşalmasını geciktirerek gaz sorununa katkıda bulunur.
Midede bulunan gaz havanın yutulması ile oluşur ve bunun bir kısmı geğirerek atılırken bir kısmı barsaklara geçer. Barsaklarda bulunan gaz idaha çok yenilen besinlerin barsak bakterileri tarafından parçalanması ile üretilir, az bir kısmı da mideden gelen gazdır. Gaz problemi genellikle hamileliğin ilk aylarından itibaren başlar ve doğuma kadar devam eder.

Gebelik Reflüsü

Reflü mide içerisindeki sıvıların yukarı doğru yemek borusuna geri kaçmasıdır. Bu durumda göğüste ve mide bölgesinde yanma ve ağıza acı ekşi su gelmesi gibi şikayetler olur. Reflü hamile olmayan kişilerde de görülebilir fakat hamilelikte daha da artar. Gebelerin yarısından fazlasında çok sık görülen bir şikayettir. Hamilelikte artmasının sebebi gebelikte artan progesteron hormonunun mide ve yemek borusu arasındaki kapakçığı gevşetmesidir. Ayrıca rahmin büyümesine bağlı olarak karın içerisindeki basıncın artması da mideye baskı yaparak içeriğin yukarı doğru kaçmasına sebep olur. Gebelikte meydana gelen reflü şikayetleri sıklıkla doğumdan sonra geçer.

Tedavisi için anne adayının reflüyü arttırıcı bazı yiyeceklerden kaçınması önerilir ve ilaçlar (antiasitler v.b) verilir. Anne adayı az ve sık sık yemek yemelidir. Uzun süre aç kaldıktan sonra birden çok fazla yemek yemek reflüyü arttırır. Baharatlı, naneli ve yağlı yiyeceklerden, çikolatadan, çay, kahve, domatesli yiyeceklerden kaçınmak gerekir. Sigara ve alkol de reflüyü arttıran bir etkendir ve zaten reflü olmasa da gebelerin asla bunları kullanmaması gerekir. Yemekler yavaş yavaş ve fazla çiğneyerek yenmelidir. yemek sırasında fazla su içilmemelidir yemek aralarında su içilmelidir. Aşırı kilo alanlarda da reflü daha fazla artar. Karın blgesini sıkan giyeceklerden kaçınmak gerekir. Yatarken yüksek yastık kullanmak reflüyü azaltabilir.

Ödem – Şişlik

Hamilelikte sık rastlanan şikayetlerden birisi de özellikle ayaklarda ve ellerde görülen şişliklerdir. Gebeliğin ilk ayında pek rastlanmaz, gebelik ayları ilerledikçe şişliklerin görülme sıklığı da artar. En sıklıkla ayaklarda, ayak bileklerinde oluşur. Ellerde daha nadir görülür. Ayakkabı ve yüzük sıkmaya başlayabilir. Ellerdeki şişlik (ödem) çok şiddetli olduğunda karpan tünel sendromu (sinir sıkışması) görülebilir.  Gebelikte vücutta tutulan su artar, damar içerisindeki kan miktarıda neredeyse %50 oranında artar. Bu nedenle damar dışındaki dokularda ödem oluşabilir. Özellikle ayakta çok duran kişilerde yer çekiminin etkisi ile ayak, ayak bilekleri ve bacaklarda ödem fazla görülür.Aşırı kilolu hamşlelerde şişlikler daha çok görülür, zayıf hamilelerde çok olmaz.

Ödem bazen gebelikte yüksek tansiyon (preeklampsi, gebelik zehirlenemsi) denilen duruma eşlik edebilir. Preeklampsi varlığında sadece ödem olmaz, yüksek tansiyon, idrarda fazla protein atılması gibi bulgular da olur. Her ödem preeklampsi anlamına gelmez ancak fazla ödemi olan (yüzde de şişlikler olmuşsa) ve fazla kilolu olan hamilelerde preeklampsi gelişme riski daha fazla olduğu için dikkatli takip gerekir.

Dikkat: Eğer bacaklarınızda şişliğe eşlik eden kızarıklık, ağrı, ısı artışı gibi belirtiler varsa ve her iki bacak arasında orantısız şişlik varsa damar tıkanıklığı gibi ciddi bir duruma bağlı olabilir. Bu durumda mutlaka doktorunuza başvurun.

Şişlikleri azaltmak için neler yapmak gerekir:

Şişlikleri azaltmak için en önemli kural ayakta fazla durmamaya özen göstermektir. Zaman zaman uzanmak ve bacakların altına yüksek bir yastık koymak şişlikleri önler. Egzersiz yapanlarda şişlikler daha az görülür. Şişlikler var diye sakın su içmemezlik etmeyin, su içmek şişlikleri arttırmaz tersine azaltır, bol su içmek gebelikte faydalıdır. Şişlikleri önlemek için ideal olan ne tuzu azaltmak ne de fazla tüketmektir, ideal olan normal miktarda tuz tüketimine devam etmektir. Sıkı pantolon ve çoraplar giymeyin, rahat bol kıyafetler giyin. Uzanma imkanı bulamadığınız zamanlarda ayaklarınızı bir taburenin üzerine uzatarak oturun. Bacak bacak üzerine atarak oturmayın.

Sık İdrara Çıkma

Sık sık idrara çıkma şikayeti (pollaküri denir buna) gebe olmayan insanlarda idrar yolu enfeksiyonu veya diabet gibi bir hastalık olduğunu düşündürür ancak gebelerde bu şikayet çoğunlukla normal kabul edilir. Hamilelikte özellikle ilk 3 ayda ve son 3 ayda rahmin idrar torbasına bası yapması nedeniyle sık idrara çıkma şikayeti çok yaygın görülür. İdrar yaparken yanma, ateş, genel durumda bozulma, aşırı halsizlik gibi belirtiler yoksa rahmin basısına bağlı normal bir durum olarak değerlendirilir, eğer bu kötü belirtiler varsa idrar yolu enfeksiyonu, sistit gibi bir patolojiden şüphelenilir. İdrar yolu enfeksiyonu varsa bunu araştırmaya yönelik idrar ve bazen kan tahlililleri yapılır gerekli görülürse antibiyotik tedavisi verilir. Herhangi bir enfeksiyon şüphesi yoksa gebelikte rahmin basınına bağlı sık idrara çıkma  olduğu düşünülüyorsa buna yönelik herhangi bir ilaç tedavisi verilmez, bunu düzeltecek bir ilaç tedavisi yoktur. Ancak anne adayının özellikle gece çok idrara çıkmaktan şikayetciyse akşam geç saatlerinde fazla sıvı almaması ve çay kahve fazla tüketmemesi önerilir. Gündüz sıvı alımını kısıtlanaması önerilmez çünkü gebelikte bol sıvı almak gereklidir ayrıca sıvı alımını azaltmak gebelikte idrar yolu enfeksiyonu gelişmesini kolaylaştırır. İdrar yaparken öne doğru eğilerek idrar torbasının daha fazla boşalmasını sağlayabilirsiniz.

Hamilelikte vücutta sıvı ve kan miktarında artış olması ve böbrek fonksiyonlarının, idrar üretiminin artması da sık idrara çıkmaya neden olur. Sık idrara çıkmaya bazen idrar kaçırma şikayeti de eşlik edebilir. Gebelik te idrar kaçırma şikayeti için ilaç veya ameliyat tedavisi verilemez ancak kegel egzersizleri yapmak düzelmesine yardımcı olabilir. Gebeliğin 4, 5, 6. aylarında rahim üst karına doğru yükseldiği için idrar torbasına (mesaneye) yaptığı bası azalır ve bu şikayetlerde hafifleme olur. Son aylarda tekrar bası artar ve şikayetler artar.

Memelerde Ağrı ve Kaşıntı

Hamilelik döneminde anne vücudunda artan östrojen, progesteron ve prolaktin hormonları göğüslerde büyüme, dolgunlaşma, ağırlaşma, gerilme, şişmeye neden olur. Meme uçları büyür ve koyulaşır, koyu kahverengi olur. Meme cildinde gerilmeye bağlı beyaz çatlaklar meydana gelebilir. Meme cildinin altında damarlar belirginleşmeye başlar. Bütün bu değişiklikler gebeliğin daha ilk aylarında başlar.

Memelerde kaşıntı ve çatlaklar:

Kaşıntının ve çatlakma olmasının sebebi memelerin büyümesine bağlı meme cildinde gerilme olmasıdır. Nemlendirici kremler kaşıntıyı ve çatlakları azaltmak için kullanılabilir.

Memelerde ağrı:

Memelerin ağırlaşması, hacim artışı, dolgunlaşması, gerginleşmesi ağrı hissedilmesine neden olabilir. Hafif bir ağrıdır. Gebe sütyenleri kullanmak, sıkı giysilerden kaçınmak işe yarayabilir. Bazı mağazalarda gece sütyenleri bulunur, bunları kullanmak da faydalı olabilir.

Gebelik Şekeri

Halk arasında gebelik şekeri veya hamilelik şekeri diye adlandırılan hastalığın tam adı gestasyonel diabet'tir. Gebeliğe bağlı şeker hastalığı veya hamileliğe bağlı şeker hastalığı gibi adlandırmalar da kullanılır. Hamile kalmadan önce şeker hastalığı bulunmayan bir kadında hamilelik sırasında şeker (glukoz) değerlerinde yükselme saptanması durumudur. Hamileliğin 24-28 haftaları arasında glukoz yükleme testi (şekerli su tesi) ile tarama yapılır, 100 gr oral glukoz testi ile kesin teşhis konur.

Belirtileri:

gebelik şekeri varlığında susuzluk hissi, kilo kaybı, çok fazla yemek yemek, çok fazla miktarda idrar yapmak, yorgunluk gibi belirtiler olabilir. Ancak hemen hemen herzaman belirtilerle değil yapılan tarama testi veya tahlillerle farkedilir.

Şeker değerleri kaç olmalıdır?

Gebelik şekeri için yapılan 50 gram glukoz yükleme testinde sınır değer 130 veya 140 olark alınır. Bundan yüksek çıkan sonuçlara 100 gram oral glokoz testi yapılır. 100 gram glukoz testinde açlık şeker değeri 95'ten büyük olmalıdır, 1.saat, 2.saat, 3. saat değerleri sırasıyla 180, 155 ve 140 değerinin altında olmalıdır. Bu 4 değerden ikisinin yüksek olması gebelik şekeri tanısı koydurur.

Tedavi:

Gebelik şekerinin tedavisinde diyet tedavisi veya bu yeterli olmazsa insülin iğneleri ile tedavi uygulanır. Hamile olmayan hastaların kullandığı şeker hapları gebelikte kullanılamazlar. Doğumdan sonra genellikle şeker yüksekliği kendiliğinden düzelir ve diyet veya ilaç tedavisine gerek kalmaz ancak buna doğumdan sonra yapılacak tahlillerle karar vermek gerekir.

Preeklampsi – Gebelik Zehirlenmesi

Preeklampsi (gebelik gestozu tabiri de ender olarak kullanılır) ve eklampsi yanlızca insanlarda ve yanlızca gebelik döneminde ortaya çıkan, gebeliğin normal dışı seyrettiği bir durumdur.

Henüz ne olduğu tam olarak bilinmeyen bir uyaran tansiyon yükselmesine neden olur, idrarla protein kaybı başlar ve normalde damarlar içinde tutulması gereken sıvının büyük kısmı vücut boşluklarına kaçarak aşırı kilo alımına ve ödem oluşmasına yol açar. Henüz ne olduğu tam olarak bilinmeyen bir uyaran tansiyon yükselmesine neden olur, idrarla protein kaybı başlar ve normalde damarlar içinde tutulması gereken sıvının büyük kısmı vücut boşluklarına kaçarak aşırı kilo alımına ve ödem oluşmasına yol açar.

Önceden varolan kronik hipertansiyon ya da gebeliğe bağlı olarak gelişen hipertansiyonda preeklampsi ve eklampsi gelişme riski tüm gebelik boyunca devam eder. Bu yüzden gebelik boyunca tansiyonun düzenli olarak takibi çok önemlidir.

Preeklampsi yani "gebelik zehirlenmesi" ileri aşamalara gelene kadar hiç bir belirti vermeyebilir. Erken dönemde yakalandığında tedavisi mümkün olan, geç dönemde ise anne adayı ve/veya bebeğin hayatına mal olabilen ciddi bir hastalıktır. Hiçbir şikayetiniz olmasa bile düzenli olarak gebelik muayenelerine gitmeniz bu yüzden çok önemlidir.Özellikle gebeliğin son altı haftası preeklampsinin en sık görüldüğü dönem olduğundan bu dönemde doğuma kadar haftalık kontrollerin düzenli olarak sürdürülmesi çok büyük önem taşır.

Preeklampsi kimlerde görülür?

Preeklampsi ırk, coğrafi bölge, sosyal özellikler gibi faktörleri ayırt etmeksizin tüm gebeliklerin %6'sında ortaya çıkar. İlk gebeliğini yaşayanlarda, 18 yaş altı ve 30 yaş üstü olan anne adaylarında, daha önce dört ya da daha fazla sayıda doğum yapmış olanlarda, çoğul gebeliği olanlarda, polihidramniyos (amniyos sıvısının artması) ve hidrops fetalis (bebeğin tüm vücut boşuklarında kalp yetmezliğine bağlı olarak sıvı birikmesi ve bebeğin şişmesi) gibi fetusa ait problemi olanlarda, kötü kontrol edilmiş şeker hastalığı olanlarda, kronik hipertansiyonu olanlarda ve ailesinde hipertansiyon olanlarda preeklampsi daha sık görülür.

Daha önceki gebeliklerde gebeliğe bağlı hipertansiyon ve preeklampsi geçirmiş olan anne adaylarının sonraki gebeliklerinde preeklampsi gelişme riski artar.

Gebelikleri boyunca çalışmak zorunda olan ve dinlenme fırsatı bulamayan anne adaylarında da risk yükselir. Son zamanlarda bir preeklampsi geni hipotezi ortaya atılmıştır.

Özellikle her gebeliğinde ağır preeklampsi sorunuyla karşılaşan anne adaylarında henüz tam olarak gösterilmiş olmamasına karşın böyle bir gen olabilir.

Bazı doğumsal kan pıhtılaşma bozukluklarında da risk artar. Bu kan pıhtılaşma bozuklukları genellikle kanın akışkanlığını bozan hastalıklar olduğundan gebelik zehirlenmesi gelişme olasılığı artar ve bu anne adaylarında genellikle her gebelikte preeklampsi ortaya çıkar (MTHFR gen mutasyonu, FAktör V Leyden mutasyonu örnek olarak verilebilir.

Tüm bu risk faktörlerinin varlığına karşın preeklampsi en sık ilk gebeliğini yaşayan anne adaylarında gebeliğin sonlarına doğru ortaya çıkar, hafif seyreder ve sonraki gebeliklerde tekrarlamaz.

Preeklampsinin belirtileri nelerdir?

Preeklampsinin hiçbir belirtisi olmayabilir. Özellikle hafif preeklampsi anne adayında hiçbir şikayete yol açmayabilir.

Ender durumlarda ve özellikle de hiç agebelik muayenelerine gitmemiş anne adaylarında preeklampsinin ilk belirtisi eklampsi nöbeti olabilir. Bilinç kaybı ve konvulziyon(vücutta sara benzeri kasılmalar) ile başvuran bir anne adayında tanı çok yüksek ihtimalle ağır preeklampsi zemininde gelişmiş eklampsi krizidir.

Çoğu durumda ise hafif belirtilerden ağır belirtilere kadar değişen bir spektrum içinde çeşitli şikayetlere rastlanır: Ani ortaya çıkan bir kilo artışı; yüzüklerin dar gelmesi; yüzde şişme; halsizlik; bilinç bulanıklığı; unutkanlık; uykuya eğilim; bebek hareketlerinin azalması; karın ağrısı, gözlerde sinek uçuşması; ani görme bozuklukları; az görme ya da ani körlük; karaciğer bölgesinde ağrı; ani başlayan bulantı ve kusma; göz aklarında veya vücutta sararma; az idrar yapma gibi belirtiler preeklampsi habercisi olabilir.

Preeklampsi tüm organları etkileyebilen bir hastalıktır. Bu nedenle her organ sistemine ait belirti tek başına ya da diğer belirtilerle birlikte bulunabilir. Bu gerçeği gözönünde bulundurarak düzenli antenatal kontrol randevularının dışında kalan zamanlarda vücudunuzda bir rahatsızlık ortaya çıkması durumunda gelecek kontrolü beklemeden doktorunuza başvurunuz.

Preeklampsi hastalığının tehlikeleri nelerdir?

Preeklampsi anne adayının kapiller adı verilen damar bölgelerinde gelişen bir hastalıktır. Kapillerler atardamarlarla toplardamarların arasında yer alan ve organlara yaşamsal maddelerin götürüldüğü ve artık maddelerin toplandığı en uçta yeralan ince damarlardır. Vücudun her yerinde bulunurlar. Bu yüzden preeklampsi vücudun tüm organlarını etkileyebilen bir hastalıktır.

Kapiller damarlarda henüz tam olarak aydınlatılamayan bir nedenle ortaya çıkan direnç artışı kapillerin gerisinde bulunan atardamar sisteminde basıncı artırır ve bu durum klinik olarak kendini hipertansiyon şeklinde gösterir. Kapiller damarlardan organların etrafında bulunan damar dışı bölgelere anormal miktarlarda sıvı kaçağı olur. Bu da kendini vücutta şişme ve kilo alınması şeklinde gösterir. Olayın kapiller seviyede olması nedeniyle en hassas olan organlar ilk önce etkilenir.

Böbreklerde kapiller yapılardan damar dışına kaçan albümin böbreklerden süzülerek idrara geçer. Bu durum kendini albüminüri (idrarda protein kaybı) şeklinde gösterir. Kandaki albümin kanın sıvısını damar içinde tutmak için çalışan en önemli maddedir. Albümin kaçağı kandaki albüminin azalmasıyla sonuçlanır ve bu durum damar dışından organların etrafına sıvı kaçağını artırarak ödem (şişlik) oluşmasına önemli katkılarda bulunur.

Uteroplasental ünite (bebeğe besin maddelerini götüren yapıların tümü) bu kapiller hasardan etkilenen diğer bir organdır. Bebeğe giden yaşamsal maddeler azaldığında uteroplasental yetmezlik (UPY) adı verilen klinik tablo oluşur. UPY bebek için ciddi bir tehlikedir.

Preeklampsinin hamilelikte erken başlaması ve uzun sürmesi bebeğe giden besin maddelerinin azalmasına ve intrauterin (rahimiçi) gelişme geriliği (İUGG) oluşmasına yol açabilir.

Bebeğe giden oksijen azlığı bebekte sıkıntı oluşmasına yol açabilir. Uteroplasental ünitede basıncın artmış olması plasentanın erken ayrılmasına neden olabilir. Ani ortaya çıkan fetal distres (bebekte sıkıntı hali), ablatio placenta (plasentanın erken ayrılması) ve İUGG bebeğin rahim içinde ölmesine ya da doğduktan sonra ciddi bir sorunla karşılaşmasına neden olabilir. Bu paragrafta ve aşağıdaki satırlarda sayılan etkiler tanısı konmuş ve tedavisi başlamış bir gebelik zehirlenmesinde az rastlanırlar.

Karaciğer özellikle ağır preeklampside etkilenen önemli bir organdır. Hafif karaciğer hasarından, göz aklarında sarılık ortaya çıkmasına, ciddi karaciğer yetmezliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ölüme kadar gidebilen tablolar oluşabilir.

Beyin de yine özellikle ağır preeklampside etkilenen bir organdır. Hem ağır hipertansiyon, hem de beyinde meydana gelen kapiller hasar ve ödem beynin olaydan etkilenmesine katkıda bulunur. Eklampsi gelişmesi beynin olaydan etkilendiğinin kesin göstergesidir. Eklampsi geliştiği andan itibaren anne adayının hayati tehlikesi önemli derecede artar.

Beynin etkilenmesi her zaman eklampsi gelişmesine neden olmaz. Hafif bilinç bulanıklığından, beyin ödemi (beyin dokusunda sıvı toplanması), koma ve ölüme kadar gidebilen değişik şiddette durumlar ortaya çıkabilir. Beynin görmeden sorumlu bölgesinin etkilenmesi sonucu geçici körlükler oluşabilir.

Kapiller hasardan kan ve pıhtılaşma sistemi de zarar görebilir. Trombositler hasarın olduğu kapiller bölgelerinde parçalandıklarında trombositopeni (kanda trombosit sayısının azalması) meydana gelebilir. Bu durum ciddi kanamaların oluşmasına neden olabilir. Kandaki pıhtılaşma faktörlerinin gereksiz yere harcanması, karaciğerde pıhtılaşma faktörlerinin yetersiz üretilmesi ve trombosit sayısının azalması yaygın damariçi pıhtılaşması (DIC=Disseminated intravascular coagulation) denen bir durumun oluşmasına neden olabilir. Bu, çok ender rastlanan ve ölümcül sonuçları olabilen bir durumdur.

Demir Eksikliği

Demir eksikliği bütün insanlarda olduğu gibi hamilelerde de aneminin yani kansızlığın en sık nedenidir. Vücutta demir eksikliğinin iki nedeni olabilir, ya demir alımı azdır ya da kan kaybı ile vücuttan demir atılıyordur. Demir kırmızı kan hücrelerindeki hemoglobinlerin içerisinde bulunduğu için vücuttan olan bütün kanamalarda demir kaybedilir. Az miktarda kanamalar (kadınlarda her ay adet kanamasında olduğu gibi) demir eksikliği anemisine yol açacak kadar demir kaybına neden olamaz ancak aşırı adet kanaması olanlarda, mide veya barsak hastalıkları nedeniyle kanama geçirenlerde demir eksikliğine bağlı kansızlık gelişebilir.

Ancak demir eksikliğinin en sık nedeni vücuttan demir kaybı olması değildir, besinlerle demirin eksik alınmasıdır. Gebelik döneminde vücudun demire olan ihtiyacı artar bu nedenle hamilelerin dengeli ve sağlıklı beslenmeye çok dikkat etmesi gerekir. Ayrıca dengeli ve çok iyi beslense bile bütün gebelere hamilelik boyunca demir ilacı (kan hapı) kullanılması önerilir.

Demir eksikliğinin nedenleri:

·         Yetersiz ve dengesiz beslenme

·         Aşırı çay ve kahve tüketimi: Çay ve kahve yemeklerle alınan demirin emilimini azaltır bu nedenle yemeğin hemen üzerine içilmemelidir, yemeklerden en az 45  dakika sonra içilmelidir.

·         Diyetle fazla miktarda kalsiyum alınması (süt ve süt ürünleri) demir emilimini azaltır.

·         Et tüketmemek

·         Mide ve barsaklara ait bazı hastalılara bağlı kan kaybı olması

·         Barsak parazitleri

Demir hangi yiyeceklerde fazla bulunur?

Kırmızı et ve tavuk eti, baklagiller, yumurta, pekmez, yeşil sebzeler, kuru üzüm, kuru kayısı, fındık, fıstık... C vitamini demir emilimini arttırır, bu nedenle demirden zengin besinlerin C vitamini içeren besinlerle (portakal suyu, salata gibi) alınması demir emilimini arttırır.

Gebelikte demir eksikliği nasıl giderilir, tedavisi:

Ancak şunu vurgulamak gerekir ki hamilelikte kansızlık ve demir eksikliği saptanan bir hastanın bu eksiği besinleri fazla tüketerek kapatması imkansızdır, mutlaka demir ilaçları ile takviye gerekir. Pekmez gibi bazı besinleri fazla tüketerek aşırı demir almaya çalışmak yeterli olmayacağı gibi zararlı olacaktır çünkü aşırı miktarda kalori ve kilo alımına neden olacaktır. Yenilen besinlerdeki demirim tamamı vücut tarafından emilemez, ortalama besinlerdeki demirin %20'si emilir. 

Kaynak: http://www.jinekolojivegebelik.com/2007/09/gebelikte-ortaya-ikan-ikayetler.html

Kaynak: http://gebelik.org/dosyalar/preeklampsi1.html

 
Toplam blog
: 74
: 8561
Kayıt tarihi
: 30.04.14
 
 

İsmim Emel, İstanbul doğumluyum. 29 yaşında, evli ve çocuklu bir satış yöneticisiyim. 8 senedir T..