Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '09

 
Kategori
Yurtdışından Bildiriyorum
 

Handel'le aynı sahnede çalmak nasıl birşey?

Handel'le aynı sahnede çalmak nasıl birşey?
 

Martin Stokes, Issa Boulos ve Gökhan Yücel, Holywell Müzik Salonu'ndaki konserlerinde...


Geçen hafta yine müzikle yattım ve müzikle kalktım. Daha mı başka hissediyorum ne öyle olunca, daha mı bir insana benziyorum. Daha mı bir ruhuma dönüyorum. İnsanın kendinle barışık olması bahsi acaba bundan mı ibaret? Bu sırf sevdiğini yapmak olarak ele alınmamalı. Dahası anlatmak istediğim. Muhabbete dair bir şey.

Asıl meseleye geçmeden kısa bir bilgi aktarayım. İnsan niçin müzik yapar, veya dinler? Sanat insan içindir veya sanat sanat içindir diyebilmek için diye duyageldik hep. Eğlenmek için, rahatlamak için, dans etmek için, para kazanmak için... Ama meselenin tasavvufi bir anlatımı da mevcut. Şöyle ki, elest bezminde, Allah, ruhları toplayıp, 'Ben sizin rabbiniz miyim' sorusunu öyle bir sedayla işittirmiş ki bize, ruhlar o andan itibaren o sesin özlemiyle yanıp tutuşmuş, peşinden gitmiş onu aramış mütemadiyen. Müzik o arayışın ta kendisiymiş.

Geçen hafta Chicago Üniversitesi Ortadoğu Müziği Grubu Yönetmeni İssa Boulos Oxford'taydı. Bir dizi atelye çalışması yaptı. Hayatında o müzik türüyle tanışmamış hocalara, klasik müzik erbabına, öğrencilere saz semaisi nedir, usul nedir, makam nedir anlattı. Hayatında segah, hüzzam gibi sesleri basmamış bir klasik keman öğrencisine ki William Shakespeare'in Oxford Konservatuarı'nda okuyan torunuydu o kız, klasik Türk ve Arap müziği icra ettirdi. Klasik gitar eğitimi alan bir Alman'a ud çaldırdı.

Filistinli bir müzisyen kendisi. Ramallah'ta doğmuş, büyümüş. Müzik eğitimini orada almış. İkinci İntifada esnasında Amerika'ya göçmüş.

(www.issaboulos.com/) Şimdi hemen her milletten oluşan bir topluluğun başında. Oxford Muzik Fakültesi'ndeki atelyede yararlı bilgiler aldım kendi adıma ondan. Örneğin Ömer Al Batsl isimli bir besteciiyle tanıştım. Geçen yüzyılın başında İstanbul'da eğitim görmüş. Arap müziğinde çok kullanılan Muvaşşah formunda (Muhammes usulünde- Araplar Muhammes Türki diyor- 32/4) bestelediği Kurdilihicazkar bir eserini geçtik. Bu arada sanırım Araplar bizim Kürdilihicazkara 'Musavvar' ismini veriyorlar. Dikkatimi çeken, bu sözlü eserin Selahattin Pınar'ın sevilen 'Gir Kalbime Gör Kendini' isimli şarkısıyla benzerliğiydi. İncelenmeye değer.

İssa'nın kendi besteleri var. İki de konsere çıktık beraber. İlki çok anlamlıydı benim için. Sabah dokuzda telefonum çaldı. Martin atla gel Holywell'de bizimle çal bu öğlen dedi. Holywell'de çalmak ne demektir bilir misiniz? 1742'de inşa edilmiş, Avrupa'nın en eski konser salonu... Handel ve yüzlerce diğer virtüöz ve besteciyle aynı sahneyi paylaşmanın verdiği haz... Konserde Issa'nın bestelerini icra ettik. Mesela çok hoş bir Nihavend Saz Semaisi var. Hele geçen yıl vefat eden yeğeni için yazdığı güzel ama acıklı bir şarkısını okurken ağlamamak için kendini zor tutması... Yanıbaşımda... Sahnede...

Daha sonra akşamüstü St Antony's Koleji'nde daha önce birkaç kez provasını yaptığımız Ümmü Gülsüm'ün unutulmaz eseri Inta Omri (Hayatımsın) eserini geçtik. Martin, Issa, Rossie, Benjamin, Marios, Mina çaldı. Yara söyledi. Her iki konserde de katılım fevkalade iyiydi. Mustafa Kemal'in Şehremini Öğretmen Evi'nde bir tarihte katıldığı toplantıya düştüğü kısa ama anlamlı not gibi: 'O mes'ut gecede ben de vardım'.

 
Toplam blog
: 26
: 916
Kayıt tarihi
: 03.11.08
 
 

Nobel ödülü sahibi isimlerin bile sabah ilk iş olarak bloglarına 'bugün başıma çok ilginç bir olay g..