Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Hanefi Avcı, Turkiye ve Bediüzzaman'nın çocukları...(II) / ''3000'e Doğru''

Hanefi Avcı, Turkiye ve Bediüzzaman'nın çocukları...(II)  / ''3000'e Doğru''
 

''Bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan daha çok ahmaktır!...'' Molier

Fethullah Gülen hareketinin ideologu Said-i Nursi' nin en büyük hayalinin Van, Bitlis ve Diyarbakır’da Kürt kültürü, tarihi ve edebiyatının ve ağırlıklı Kürtçe'nin ön plana çıktığı, üç dilde eğitim veren üç büyük medrese açmak olduğu dile getirilmiştir!... Şüphesiz ki bu yaklaşım, zamanında sağlam bir karakter ve kişiliğin, büyük bir öngörüyü dışa vurmasıdır...

Hedefteki bu eğitim yuvası, ilk bölümde de vurguladığımız Dar’ül-Hikmet-i İslamiye’ yi çağrıştıran ancak fen ve din bilimlerinini okutulabileceği bir tür Darülfünun olan Medresetü'z Zehra' dır ki, Mısırdaki Ezher Üniversitesi benzeri bir öğretim yuvası!... Doğu Anadolu ve Mezopotamya'da, Van-Diyarbakır-Bitlis üçgeninde kurulacak bir üniversite!... Misyonerlerin ve misyon okullarının çoğaldığı bir coğrafyada!...

Bediüzzaman bu hayalinden hiçbir zaman vazgeçmedi ve bu hayali yeni kuşaklarca Türkleştirilip, çeşitli şekilllerde yaşama uygulandı!...

Fethullah Gülen Hareketi’nin Said-i Nursi’nin risaleleri üzerinden şekillenen “Nurculuk” hareketinin devamı veya ana kolu olduğu artık Türk ve Kürt entelejensiyasında yer alan hemen herkesçe kabul edilmektedir...

Kanımızca, Fethullah Hoca, Said-i Nursi'deki Kürt kimliğini nötürleyip, ideolojiyi Türk-İslam kültürü temelinde zenginleştirip, ancak onun Enver Paşa ile birlikte hayal ettiği Büyük Türk-İslam İmparatorluğu hayalini, Nil'den Tuna'ya ve Türkistan'a doğru genişleyen, maksimalist bir yapıda devam ettirmek istemektedir!.. Bu durum bölgede federatif bir yapılanma isteyen, ılımlı İslam politikalarını sürdüren ABD için de, bu gün için uygundur!...

Belki de bu yüzden M.Sıddık Şeyhanzade' nin "Nurculuğun Tarihçesi" adlı kitabında teşhis ettiği gibi, , Risale-i Nur' daki Kürt, Kürtler, Kürdistan sözcükleri (ki bunu Bedizzaman'ın düzeltiği de söylenmektedir!...), yeni söylemlerine uygun bir şekilde, ortadan kaldırılmıştır!... Ancak bölgede değişen dengelere paralel, yakın zamanlara kadar PKK-DTP ve PKK-BDP karşıtı söylemler geliştiren, devletin resmi Kürt söylemine yakın davranan bu hareketin, ABD'nin bölgesel tavrına paralellik arz edecek bir şekilde artık “sosyal, kültürel ve siyasi hakların eksiksiz ve çekincesiz kabulü kaçınılmazdır” söylemine geçmesi, bu tehlikeli pragmatizm ve eklektizmin neresinde bulunduğunu siyaseten bizlere göstermektedir!...

Halbuki, Said-i Nursi o günkü Kürt Sorunu' nun içinde yer alıyordu!... Kürtçülük yapmasa da, Kürtlükle çok yakın bağı olduğu reddedilemez bir hakikatti!...O dönemki Kürt örgütleri olan Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti, Kürdistan Teali Cemiyeti' nin içlerinde kurucu olarak da yer aldığı bir başka hakikatti!... Ve şüphesiz ki Enver Paşa ile bu denli iyi ilişkiler içinde olan , İTC' de ve Teşkilat-ı Mahsusa' da görev almış bir eylem ve düşünce insanının, Sykes-Picot Anlaşması' doğuran ortamdan ve dinamiklerden habersiz olması da mümkün değildi!...

İslam dinini de vatansız, kendi deyişiyle “Kürdistansız” ele almayan, ama bağımsızlık için de, bin yıldır İslamı koruyan Müslüman Türk'e kılınç çekmeyi kabul edemeyen bir düşünceye sahipti!.. Ona göre, Müslüman Kürtler, Kürtçeyi geliştirmeli, basın, yayın, eğitim ve yüksek eğitimde Kürtçe'yi serbestçe kullanmalı, Kürt ve Kürdistan ile ilgili araştırma merkezleri açılmalıydı!... Ama İslamı en iyi şekilde koruyan Müslüman Türk'e de kılınç çekmemeliydi!...

Rusya'daki esaretden kaçıp hasta hasta geldiği, esir şehir İstanbul'daki, işgal günlerinde İngiliz aleyhtarı ''Hutuvat-ı Sitte” adıyla bir broşür basımı ve dağıttırması dışında, tek siyasi etkinliği, 16 Mart 1920’de işgalci İngilizlerin zoruyla Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi tarafından Anadolu'daki Kemalist kuvvetlerin aleyhine çıkarılan fetvaya karşı çıkması olmuştur!... Ve General Harrington'un etkinliklerinden dolayı, onun tutuklanmasını istemiştir...

Enver Paşa'nın Türkistan'da ölümünün ardından, 9 Kasım 1922 tarihinde, Ankara Hükümeti'nin davetlerine artık uymak için Ankara'ya gelen Bediüzzaman Said Nursî 'nin meclis kapısında Atatürk tarafından karşılandığı ve Doğulu Kürt milletvekillerinin önergesiyle, kendisine Meclis`te resmî "Hoşamedî" merasimi yapıldığı, milletvekillerinin ısrarı üzerine de meclisde, birlik ve beraberlik üzerine dinsel ağırlıklı bir konuşma yaptığı söylenir... Ve bu konuşmadan etkilenen altmış milletvekilinin düzenli namaza başladığı!...

Atatürk'ün bu durumdan hoşlanmadığı, kurmak istediği üniversite için 163 milletvekilinden onay alındığı, kendisinin bir şekilde Van'a gönderilerek Ankara'dan Atatürkçe uzaklaştırıldığı, ancak Şeyh Said İsyanı'nı desteklemese de bu isyan bahane edilerek kendisinini tutuklanıp, yargılandığı, İsparta, Eskişehir, Afyon- Emirdağ, Denizli ve Kastamonu'da geçen hapis ve sürgün yıllarına rağmen, aktif yaşamdan çekilmediği, o örgütçü yapısıyla Nur Hareketi'ni her durumda ilerlettiği söylenir!...

Belki de 27 Mayıs devrimcilerinin, devrimden iki ay önce vefat eden Said-i Nursi'nin Urfa'da mezarını gizlice açıp, askeri bir uçağa bindirip, Isparta'da Davraz Dağı eteklerinde bilinmiyen bir yere defnetmelerinin de kendilerince haklı bir sebebi vardır!... Ve belki de bu günlerde askere ödetilen bedellerden birinin bilinçaltında böylesine bir neden de yatmaktadır!...

Bir rivayete göre, 1947' li yıllarda, İsmet Paşa'nın, “Zeki adamdır. Divan-ı Harplerden ve İstiklâl Mahkemeleri'nden yakasını kurtarmasını bildi!” dediği söylenir!....

1947 yılından sonra, ülke siyaseti yönünü ABD'ye çevirdikten sonra, o da görece özgürlüğe kavuşmuş, Demokrat Parti'yi destekleyen politikalar üretmeye çalışmış, en yakın mürüidlerinden birini Kore Savaşı'na göndermiştir...

Süleyman Demirel'in de vurguladığı gibi, ‘Said Nursî büyük âlimdir, büyük Kur’ân müfessiridir’... Ancak onun düşünce ve görüşlerinin artık siyasetin içinde fiilen yer aldığı ve bu coğrafyada üretilmek istenen yeni siyasi politikalara da taraf haline getirilmek istendiği, bu gün tescilli RTE'nin söz ettiği ''İleri Demokrasi''yle çelişki oluşturduğu da, yadsınamaz bir gerçektir!...

Modern İslami tecdit (canlanış) sürecinde ağırlıklı bir gücü olan Said-i Nursi ve onun bu yüzyıldaki güncel müridleri, AKP'nin yarattığı sinerjiyle ve müsamahayla ve dış dinamiğin inanılmaz katkılarıyla, demokratik ölçü ve kabulün dışında, abdestli burjuva ve abdestli devlet kapitalizmi yaratma yolunda, gizli-açık bir şekilde, kendileri dışında biat etmeyen sermaye ve sosyal katmanları eritip, diğer İslamcı çıkar gruplarıyla birlikte, ilerlemeye devam ediyorlar...

Hanefi Avcı'nın açıklamaları bu yapılanmanın ne düzeyde siyasallaştığının ve kendinden başka kimseye de, ne düzeyde demokratik bir çizgide, ekonomik ve sosyal yaşam hakkı tanıyabileceğinin ip uçlarıyla dolu!...

Ve şüphesiz ki, İslam'ı bunlardan farklı şekilde yorumlayan ancak marjinal sınırlarda kalan, hamiyet ve meziyet sahibi farklı Müslüman yapılanmalarda bu ülkede var!...

Basiretleri, ekonomik değil de, psikolojik bir nedenle bağlanmış, sol ve ülkücü ahmak ve aymaz bir kesimin de, sözümona referandum oylamasında ''Evet'' oylarıyla, bu insanların politikalarına alet olmaları ve bir kısmının ayrıca hala bu konuda sevinç çığlıkları atarak , ''Hayır'' oyu veren büyük bir kitleye saldırmaya devam etmeleri, ''Bekçi Murtaza'' lıktan da öte de, Erdoğan'ın İleri Demokrasisi adına maskaralığa devam edebilmeleri de, hastalıklı, ibretlik apayrı bir durum!...

Zamanında, gün görmüş, acı görmüş, örselenmiş Said-i Nursi, anlayabilene, yorumlayabilene, ne güzel söylemiş:

'Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yolunda gitse Halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa Peygambere tâbi olmayıp, zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar!..”

Biz de bilimin aydınlığında, gerçek demokrasi ve ilerleme yolunda, bağımsızlıktan yana, bağımsız düşünen, demokrat ve yurtsever insanlar olarak bu veciz sözlerden de, kendimizce bir şeyler çıkarıp evrensel hakikatin yolunda, yürümeye devam edeceğiz...

13.eylül.2010 /Tarabya

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..