Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Hanefi Avcı tahkikatı ve mahkemeyi meşru bulmuyor...

Hanefi Avcı tahkikatı ve mahkemeyi meşru bulmuyor...
 

Ne zaman beri böylesi bir hukuki sürece ilk kez tanık oluyorum…

Terör örgütüne yardım ve yataklık iddialar üzerine gözaltına alınan Hanefi Avcı müthiş bir karşı hamle yapıyor?

Ne mi yapıyor?

Özel Yetkili Savcıya ifade vermiyor.

Tutuklanmak üzere sevk edilen 14 ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’na ifade vermiyor…

Ve tutuklanıyor, Silivri Cezaevine gönderiliyor…

Nedeni ise Hanefi Avcı şöyle açıklıyor:

Uydurma iddiaları sunanlar, otursunlar kendileri iddialarını kanıtlasınlar…

Zaten savunma yaparsam, tüm bu uydurma hukuki sürece meşruiyet kazandırırım…

Meşruiyet ne oluyor?

Bir işlemin veya sürecin hukuk normuna uygun olmasıdır.

Peki, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç ne diyor? ‘’Ben onların yalancıyım. O kitap dolayısıyla gözaltına alındı diyenlerin karşısında, gözaltına alınacağını, böyle bir soruşturmayla karşılaşacağını biliyordu, onun için bu kitabı alelacele piyasaya çıkardı diyenler de var.’’

Valla ben de başkalarını yalancısıyım hani… Kitap basılmasıydı, Hanefi Avcı Eskişehir Emniyet Müdürü olarak kalacaktı, hatta devlet bakanı tarafından teklif edilen müsteşarlık kadrosu bile vardı…

Sayın Arınç, ilave olarak ne diyor?

"Kamuoyunda, Avcı kitaptan tutuklandı, böyle olacağını biliyordu diyenler var. Bu yargı sürecine inanmamaktır. Ortada bir yargı süreci vardır. Bu süreci dikkatle takip etmeliyiz"

Hanefi Avcı ise yargı sürecini hukuki bulmuyor, ifade vermiyor, en önemlisi inanmıyor…

Bir noktanın altını çizmek istiyorum. Türkiye’de ilk kez hukuki bir sürecin meşruiyeti, Sayın Başbakan Yardımcısının ağzından kamuoyuna demeç olabiliyor…

Star Gazetesi yazarı İbrahim Kiras, Hanefi Avcı'nın tutuklanmasının ardından bugünkü köşe yazısında bakın neler diyor?

Hanefi Avcı hakkındaki kamuoyu kanaati “Emniyet teşkilatındaki cemaat örgütlenmesi aleyhinde kitap yazdığı için bir intikam operasyonuna maruz kalan polis müdürü” şeklindedir.

Bu algı hem emniyet, hem yargı hem de cemaat adına kaygı uyandırmalıdır.

Çünkü

1. Avcı’ya yönelik operasyonun yazdığı kitapla ilgisinin olmadığına hiç kimseyi inandıramazsınız.

2. Mamafih, bu konuda zaten fazlaca bir ikna çabasına da lüzum görülmemesi çok daha rahatsız edici.

3. Hükümet sözcüleri “Bu iş yargının tasarrufu, bizim yapacağımız bir şey yok” diyorlarsa da siyasi iktidarın bu gelişmelerden zarar göreceği ortada. Dolayısıyla Ankara’da konuya ilişkin bir rahatsızlığın olması anlaşılabilir bir durumdur.

4. Ergenekon soruşturmalarına ilişkin kamuoyu desteğinin de bu gelişmelerden etkileneceğini düşünmek gerekir.

5. Bu tür tavırlar Fethullah Gülen Hareketi aleyhinde öteden beri dile getirilen iddiaların doğrulanması olarak anlaşılacaktır. Benim çevremde böyle düşünen insanlar var. Yani söylediklerim ampirik gözlemlere dayanıyor! Son iki gündür Cemaate bakışlarında hiçbir negatiflik olmayan insanların bile “bunlar da devlet içinde devlet oldular” yollu sızlanmalarını işitiyorum. İşin acı tarafı bu algıyı doğuran Hanefi Avcı’nın kitabı değil, kitaba gösterilen ölçüsüz tepki oldu.

6. Hanefi Avcı’nın yazdıklarının bütünüyle gerçekdışı olduğunu düşünmemekle beraber kitaba hem içeriği hem de zamanlaması ve takdim tarzı bakımından benim de birtakım itirazlarım oldu. Ancak Gülen cemaati çevresinin aşırı infialini başından beri anlayamadım.

7. Böylesine bir infial yerine soğukkanlı bir değerlendirmeyle “biz nerede hata yaptık” diye bir sorgulama ve özeleştiri başlatılabilirdi. Avcı’nın kitabını kendileri için bir “algı onarımı” fırsatı olarak değerlendirselerdi daha doğru bir iş yapmış olurlardı.

8. Hatta suskun bile kalsalardı şimdiki durumdan daha iyi olurdu.

Önceki tecrübelerim dolayısıyla, bu yazdıklarımın da “dostane eleştiri” olarak algılanmayacağını tahmin ediyorum.

Ama kırılsalar da, kızsalar da, defterlerinden silseler de kendilerini hoşnut edecek şeyler söylemeyi değil, dostlarımı uyarmayı tercih ederim.

Zira öncelikle o harekete gönül vermiş yüz binlerin hayalleri yıkılmasın, emekleri zayi olmasın istiyorum.

Bu yazarımıza sadece şunu hatırlatmak isterim: Siz bile bu gücün geldiği noktayı kavrayamamışsınız…

Neyse bu notu düştükten sonra kendi penceremden düşünce ve yorumlarımı aktarmaya devam edeyim…

Hanefi Avcı, itibarsızlaştırma operasyonunda adam o kadar dürüst ki şunu yapamadılar… Yok, şu kadar parası var, yok, şu kadar gayrimenkulü var diyemediler… Peki, ne dediler? Yok, sevgilisi varmış, yok terör örgütüne yardım etmiş…

Hadi biraz uçlarda dolaşalım mı? Diyelim ki tarafsız ve yabancı biriyim. Türkiye’yi takip ediyorum… Varsayalım ki Hanefi Avcı, terör örgütüne yardım etmiş olsun… Bu arada iddialarla dolu kitap da piyasa çıkmış olsun…

Özel Yetkili Savcıların 4 koldan kitap da geçen iddiaları araştırmaya başlasalar ve aynı zamanda kitabı yazan Hanefi Avcı’nın terör örgütüyle bağını araştırsalar… Hani yabancı biriyim ya… ‘’Yahu ne biçim devlet ve hukuk sistemi yerleşmiş bu ülkeye… Bravo! Her şey şeffaf ve halkın gözü önünde tıkır tıkır, kamu adına savcılar araştırma yapıyor’’ derdim…

Ya da bir yabancı gözlemci olarak olaylar şöyle gelişirse, ne derdim?

Adam iddialar da bulunmuş ve bunu kitapla belgelemiş… 40 gün boyunca beklenilmiş ve ne yapılmış? Sıradan ve usulen bilgisine başvurulmuş hepsi o kadar… Hani Deniz Feneri dosyasının araştırılması var ya… Hani tozlu raflara atıldı ya… Bu dosyanın da akıbeti böyle olacağı belli olunca ve iddia sahibi alelacele hapse atılınca: ‘’Ulan burası ne biçim ülke böyle! Hukuk normları adamına göre şekil alan 3 ncü bile demiyorum 4 ncü sınıf dünya ülkesi olmuş’’ derdim…

Bir de rahatsızlık duyduğum bir husus daha vardır. Medyanın neredeyse tamamında bu hata bilerek ya da bilmeyerek işleniyor. Türkiye’de ilk kez yeni bir hukuk kadrosu ihdas ettiler… Nedir o?

Ergenekon savcısı…

Yahu böyle adlandırma olur mu hiç?

Bu ülkede Cumhuriyet Savcıları vardır… Ya da Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı vardır.

Ergenekon savcısı diyorsak; o zaman son dönemde popüler olan devrimci karargah savcısı diyeceğiz, yok işte PKK savcısı diyeceğiz, yok yolsuzluklar savcısı diyeceğiz…

Kısaca böyle bir adlandırmanın doğru olmadı kanaatindeyim.

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/30 Eylül 2010

 
Toplam blog
: 689
: 2433
Kayıt tarihi
: 17.01.07
 
 

 2007 yılından beri Milliyet Blog'da yazarım. 2009 yılında 'Normal Ötesi Aşk' ve 'Normal Ötesi Aş..