Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '21

 
Kategori
Kitap
 

Hangi Açlık

Birkaç hafta önce gece yarısına yaklaşırken denk geldim bu kitaba. Gerek konusu, gerekse yorumları nedeniyle hemen almalıyım dedim. Çok heyecanlıydım ki hayal kırıklığı yaşadım. Hazır mısınız arkadaşlar? Dım dım dırırım dım dırırırım..Batsın bu düny…

Bu kitap ile ilgili söyleyebileceğim en güzel şey, asla unutmayacağım. Ben hayatımdan çalınan 4 günü unutmam.Kitabın giriş kısmında karakterimiz aç. Gelişme kısmında da aç. İnanır mısınız sonuç kısmında da aç. Size kitabı tek bir cümle ile anlatmam gerekirse kahramanımız aç yeterli olacaktır. Okuduğum yorumların aksine ben açlığı öyle iliklerime kadar hissetmedim. Açıkçası okuma yazma bilen bir evsiz, yaşadığı son birkaç aydan bahsederek böyle bir kitap yazabilir. Öyle vay arkadaş ne yazmış adam, tüm duygular ve hisler hücrelerime kadar işledi diyemiyorum. Açken okudum, karnım tokken okudum, bir şeyler atıştırsam mı acaba modunda okudum, dolabın kapağını açıp boş boş içeriye bakarken okudum. Yok arkadaş. Bira acıktırır dedim, bira içerken bile okudum. Yok. Bu adamla toz tanesinin büyüklüğü kadar bile empati kuramadım. Şimdi biraz daha ciddi şeylerden bahsedeyim..

Bana kalırsa kitabın adı açlık değil, gurur olmalıydı. Olaylarda ön plana çıkan tek şey adamın gururuydu çünkü. Öyle namuslu, iyi niyetli, yaradan korkusu olan bir profil çizmeye çalışsa bile ben yemedim. Ne yaptıysa gururundan yaptı. Aç kaldıysa da gururundan kaldı. Eğer buradaki açlık bir metafor olarak işlenmediyse -ki yazar kendini anlatmış diyollaaa- kesinlikle konu tamamen gurur üzerinden ilerliyor diyebilirim. Beklentim karşılanmadı. Sevemedim bir türlü anlayacağınız. Ben kitapta okuduğum bazı cümlelerin içinde kaybolmayı severim. Psikoloji konulu kitapları bu sebeple daha çok seviyorum. Daha düşündürücü olduğu için. Ama bu kitapta ne öyle bir cümle, ne öyle bir olay bulabildim. Yani şöyle üzerine uzun uzun düşünmeye sevk edecek hiçbir şey yoktu. Çok kısa, minicik birkaç şey kaldı aklımda, notunu almışım. İnsan sanırım neye ihtiyacı varsa, o ihtiyaçlara herkesin de sahip olduğunu düşünüyor. Kahramanımız cebinde 5 kuruş olmamasına rağmen herkese bir para verme derdine düşmüş. Eğer yok, orada bahsedilen orta çağda maalesef iyilik yapan insan bulmak zor mesaji ise, bunu yapamamış ki üzerinde duramıyorum bile. Almadım ben o mesajı anlayacağınız. Çok uğraştım ama yok, iletilmedi bana o mesaj. İkinci bir husus ise, (Bunu biraz daha fazla düşünmüş olabilirim. Biramdan 4 yudum alacak kadar) umut.. Umut gerçekten yaşama sebebi olabiliyor. Tam olarak sebebi olmasa da itekleyici güç oluyor diyelim. Kahramanımız her yıkılışında yeni bir çıkış yolu bulup denemek için yola koyuluyor. Ama o yıkılmalar öyle böyle yıkılmalar değil. Belki de bu yüzden açlığı hissedemiyorum. Hani ‘ulan açlıktan adım atamıyorsun ama 3 saat yol yürüyorsun ufacık bir ihtimalin peşinde’ diyorum. Bu durum defalarca olunca okur O kadar da aç değilmişsin işte diyor. Ben dedim valla. Ama umut işte. Umudun gücünü de bu kadar görmezden gelmek istemiyorum.

Velhasılı kelam sevgili dostlar. Ümitlerim kırıldı bitti, hayallerim yıkıldı gitti.. Ben sevmedim, sevemedim. Okuyan ve beğenen biri ile bu kitap üzerinde konuşmak, gerçekten anlamaya çalışmak ister miyim? Hayır, istemem. Hiç gerek yok. ?? Kitabı bitirince biraz inceleme okuyayım dedim ama, onu bile istemedim. Gerisini siz düşünün artık. Benden bu kadar. Keyifli okumalar.

 
Toplam blog
: 21
: 57
Kayıt tarihi
: 29.01.21
 
 

Işığa muhtaç bir gölge ..