Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '13

 
Kategori
Basketbol
 

Hangi milletin çoğunluğu aptal?

Bir Türk Büyüğü toplumun % 75 i aptal demişti. Bomba gibi gündeme düşümüştü. Derler ya bir deli bir kuyuya taş atar bir çok akıllı çıkaramaz. İşte böyle bir söylem. Bir müddet rakam üzerinde tartışıldı. Unutulmadı toplumlar akıllı mı akılsız mı aptal mı diye konuşuldu hatta hala konuşuluyorda. İnsanlar bir toplum olunca bir zincire benzetilebiliyor. İş böyle olunca da zincirin direnci en zayıf halkanın sağlamlığı kadar diyebiliyoruz. Bazı söylenenler toplumda nasıl anlaşılıyor ya da onlara nasıl tepki veriliyor?

İnsanlar herşeyin en iyisine layıkler. Yaşam zaten çok kısa bir süreç ve biz hepimiz yardım içinde dostça ve iyi yaşam için işbirliği içinde geçirmeliyiz ömrümüzü. İnsan yalnız yaşayamıyor. Yaşam birlikte sürdürülünce daha güzel. Ancak birlikte yaşarken öyle sorunlar çıkarıyoruzki ya da biribirimize öyle zorluklar dayatıyoruz ki inanılır değil ama gerçek.

Sonu insan yalnız yaşarsa daha iyi olur düşüncesine kadar gidiyor. Yok yaşam ustanın dizelerinde söylediği gibi

"YAŞAMAK BİR BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE " 

olmalı. Unutmamalıyız birlikte yaşamak zorunda olduğumuzu ve bunu keyifli hale getirmek ve nitelikli yapmak adına yaşamayı öğrenmeliyiz. Bu çokda zor bir durum değil. Saygıyı çok iyi öğrenmeliyiz her insana ne olursa olsun saygı duyabilmeliyiz. Ve yaşam paydaşı olarak görmeliyiz biribirimizi.Bilmeliyiz hepimiz farklıyız benzerliklerimiz olsada çok farklıyız ve kafalarımız düşüncelerimiz farklı bizler zaman zaman tencere ve kapağı gibi olabiliyoruz ama hepimiz farklı kumaştan yarartılmışız. Bizi birarada tutan yalnızca saygı.Karşımızdakinin yaşama isteğine ve zevklerine saygı duymayı öğrenmeliyiz.  Sonrası daha hızlı gelecektir.

Bugün yirmibirinci yüzyıldayız. Modern çağda herşey insana daha kolay hayat sürdürme imkanı veriyor .  Ama yinede paylaşmayı öğrenemedik. Öğrenmemekte direniyoruz. Bir kaç insan çıkarları için topluluklara saldırıyor. Hatta savaş çıkarmayı göze alıyor. Yada toplumların üzerine ölüm saldırısı yapılıyor. New York ta ikiz kulelere yapılan gibi. Önleyemiyoruz bu yanlışlıkları. Yada önlemek, bu işi görev edinenlerin işine gelmiyor.

Politika dipsiz bir kuyu buradaki değişkenler o kadar çok ki. Daha basit bir işe spora odaklanmak daha basit çözümler bulmaya yarıyor. Çünki politikadaki insanda, spordaki insanda ayni hepsi kazanmak ve başarmak istiyor. Ama başarmak için akılcı çalışmak ilk ve tek şart.

Basketbolda Avrupa Şampiyonasını Türkiye bitirdi. Ancak turnuva hala sürüyor. Bizde izliyoruz. Son günün maçlarından birinde Belçika - Letonya oynuyordu. Belçika elenmişti. Prestijden başka kazanacağı hiçbir şey olmayan maçı kazanmak için gösterdiği mücadele TV de maçı anlatan İsmail Şenol tarafından "onurlu mücadele ediyorlar" " formaları için mücadele ediyorlar" " saygın sporcular " şeklinde güzel tanımlamalar ile aktarılıyordu.Belçika Takımının mücadelesi övülüyordu. Belçika, sunucununda sıkça söylediği gibi çok yetenekli sporculardan oluşmuyordu. Yada bu yıl Avrupa veya USA da oynayacak ve başarı kazanacak takımlardan herhangi birinin kadrosunda bu oyunculardan hiçbiri olmayacaktı. Hatta bu takımdaki oyunculardan milyon kazanacak oyuncuda olmayacak. Ama bu oyuncu topluluğu bizim sunucumuzun beğenisini ve saygısını alıyor onlar için bir çok değerli sıfatlar kullandırıyor ve pozitif cümleler kurduruyordu.

Aslında kurulan cümleler ve fark edilen farklılık ya da bizde olmayan. Bizimde bulunduğumuz turnuvada bizim oyuncularımızın gösterdiğinin defalarca fazlası takdir edilen ve önemsenen. Muhakkak bizim federasyon başkanı bu yorumlardan haberdar olmayacak. Olsada dikkate almayacak Belkide en doğru yaptıda bu olacak. Çünkü dikkate alsa yapacağı ne var. Adamı işten mi attıracak? Yada başka bir yaptırım mı koyacak? Öyle bir şansı yok. Çok az insanın dikkatini çeken bu sunum bu anlatım unutulup gidecek. Atasözünde olduğu gibi " it ürür kervan yürür" Demirel, bir yirmi yıl daha yada belki ölünceye kadar başkanlığı sürdürecek. Ve herşeyi bir kenara bırakıp kendi başkanlığının süresini uzatabilmeyi birinci düşünce olarak hayatında tutarak sürdürecek.

Federasyon başkanı nasıl yaşar? Ne yer ve ne içer ve ne kazanır? Bu işleri yaparken profesyonel mi yoksa amatörmüdür? Biz kulüplerimizin organize olmasını işleri profesyonellerin yapmasını istiyoruz ya! İşi yapanın para alıp almaması değil aslında önemli olan. İşi bilenin ve o işi hakkını vererek yapacak ve işe kendi çıkarlarını sokmayacak insanların yapmasının önemli olduğunu bilir ama bu düşünce ile yaşamayız.

Bilgi ve deneyim kazanan ve bunları paraya çevirmeye çalışan insanlar işlerin bir noktadan sonra bozulmasına ve bozulmadan çıkar sağlamaya çalıştıklarını görüyoruz. Nedense bu insanlara kimse dur demiyor. Galiba bir yanlış algılama var. Biz bu tür işlerde her türlü kanunsuzlukları yapabilenlerin daha başarılı olacaklarına inanıyoruz. Dürüstler ile iş yapılamayacağı algısını değiştirebilmeliyiz. 

Bir güzel söz vardır " DEĞİŞİM, DEĞİŞMEYEN TEK GERÇEKTİR" bu söz yaşamımızda bayrak değişimi şeklinde yer almalıdır. İş yapanlar yetki ve sorumluluklarını kendilerinden sonra geleceklere sağlıklı bir şekilde akratmalı ve işlerin daha iyiye gitmesi doğrultusunda çalışmalıdır. İş yapanlar, başarılı insanlar değişimin ne olduğunu bilirler. Değişimin gelişim olduğunu ve onun önünde durarak faydalı olamayacağını da bilirler.

Türk Basket Milli Takımın için değişim çanları çalıyor. Yönetimden başlayacak değişim takıma kadar hızlı bir şekilde başlaması başarının ilk şartı olarak gündemdeki yerini aldı. Federasyon başkanı ve onun destekçisi olan oyuncu yada diğer yöneticiler başarının önünde set olarak durmamalıdır.

 

 
Toplam blog
: 246
: 184
Kayıt tarihi
: 08.09.09
 
 

01.04.1956 doğumluyum. İnsanca yaşamın en önemli değer olduguna inanırım. Paylaşmanın önemine ina..