Hangi uzlaşma?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, geçtiğimiz günlerde K.Irak’a düzenlediği “Güneş Operasyonu”nun ardından hemen hemen her gün birileri konuşuyor. Şimdi tartışacağımız konu; siyasetçilerimizin, basınımızın ya da TSK mensuplarının görüşleri değil, ABD’li yetkililerin demeçleri olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde ABD Temsilciler Meclisi üyesi Rush Holt, PKK konusunda itirafta bulunmuş ve “…Keşke yirmi sene öncesine dönebilsek ve ekilmesine izin verdiğimiz şiddet tohumlarını çıkarabilsek” demişti.[1] Bu açıklamaya hangi açıdan bakarsanız bakın, ancak şunu anlayabilirsiniz: Bu Bir İtiraftır! ABD Temsilciler Meclisi üyesi, böyle bir açıklama yapıyorsa, bunu ciddiye almak zorundayız. Peki bu açıklamanın ardından biz ne yaptık? Cevap: Koca bir hiç!

Bu açıklamanın hemen ardından ABD Merkez Komutanlığı Centcom’un Komutanı Oramiral William Fallon’dan, yani “çuvalcı generalden” de şu açıklama geldi: “Biz, Türklerin, bu grubun (PKK) yasadışı faaliyetlerinden duyduğu acıları kesinlikle anlıyoruz. Ancak uzun dönemli çözümün, bir çeşit uzlaşma, KGK’nın (PKK) bazı sıkıntılarının giderilmesi olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla biz, Türklere verebileceğimiz yardımı vereceğiz ve onları burada siyasi bir çözüm bulunması yönünde güçlü şekilde cesaretlendiriyoruz.” [2]

Bu açıklamada önemli olan noktalar şunlardır:

- Bir çeşit uzlaşma,

- PKK’nın bazı sıkıntılarının giderilmesi,

- Siyasi bir çözüm.

İlk olarak üzerinde durulması gereken konu, yapılan bir uzlaşmanın devletler arasında ya da devletler ile çeşitli uluslararası kuruluşlar arasında yapılabileceğidir. İki devlet arasında sorun yaşandığında uzlaşmaya varmak, çok çeşitli şekillerde olabilir. Nitekim bu konu, uluslararası hukukta düzenlenmiştir. Fakat bir ülke ile yasadışı bir terör örgütü arasında ne tür bir uzlaşma olabilir? Hangi çatı altında uzlaşmaya varılabilir? Şu açıktır: Bir devletle, o devletin bütünlüğünü tehdit eden ya da etmeyen yasadışı bir terör örgütü arasında herhangi bir uzlaşma ortamı oluşamaz. Çünkü uzlaşma, anlaşma demektir. Uzlaşma, belirli konularda taviz verebilmeyi göze almak demektir. Peki bir devlet, kendi bütünlüğünü tehdit eden bir terör örgütüne taviz verebilir mi? Tabii ki veremez, vermemelidir.

PKK terör örgütünün sıkıntısı nedir? Hangi amaçla, yılardır asker-sivil demeden kan akıtıyor? Terör örgütlerinin amaçları bellidir. PKK terör örgütünün amacı ise Türkiye’nin bütünlüğünü zedelemektir; Türkiye’yi bölmektir. Durum böyleyken, PKK’nın sıkıntılarının giderilmesini istemek de ne anlama geliyor? Ne yani, ülkemiz topraklarının bir kısmını mı verelim? Tabii ki böyle bir durum söz konusu dahi olamaz.

Türkiye’nin PKK ile uzlaşı amacıyla aynı masaya oturması, siyasi bir çözüm değil; aksine PKK’yı siyasi ortamda meşrulaştırmaktır, ki bu durum son derece sakıncalıdır. Çünkü Türkiye, PKK’yı muhatap dahi alamaz. Peki Türkiye, siyasi çözüm arayışı için PKK ile aynı masaya oturursa ne olur? İşte o zaman PKK’yı bir terör örgütü olmaktan çıkarır, Türkiye’nin muhatabı olan bir siyasi kuruluş haline getiririz. Aynı masaya oturan muhataplar da, birbirlerine az ya da çok taviz verebilirler. Türkiye’nin PKK’ya siyasi bir taviz vermesi demek, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye atması demektir, ki böyle bir durum kesinlikle kabul edilemez.

ABD’li yetkililer bu açıklamalarla ne yapmaya çalışıyorlar? ABD’li yetkililerin açıklamaları, sınır ötesi operasyonlar sonucunda ağır yaralar alan PKK’lı teröristleri daha da cesaretlendiriyor olabilir. ABD’li yetkililerin açıklamaları, TSK’nın düzenlediği operasyonlar sonucu moral-motivasyonları düşen teröristlere, moral vermek amaçlı, onları motive etmek amaçlı olabilir.

Orta Doğu’nun birçok bölgesinde haritalar, ABD istiyor diye değişebilir. Fakat Asya ile Avrupa arasında yıllardır bir cazibe merkezi halinde olan Türkiye’nin coğrafi haritası, birileri istiyor diye değişmez. Birileri istedi diye Türkiye, yasadışı terör örgütlerini muhatap almaz, onlarla uzlaşmaz.

[1] http://www.stratejikboyut.com/news_detail.php?id=5177, 06.03.2008

[2] http://www.hurriyet.com.tr/dunya/8391779.asp?gid=229&sz=85270, 06.03.2008