Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '07

 
Kategori
Bayramlar
 

Hani benim bayramlarım nerde hani?!!

Zaman geçiyor, zamanla birlikte geçen bayramlar, 'Nerede o eski bayramlar? diyenlerin sayısını da artırıyor. İnsanlar önceden, bayram gelse de özlediğimiz yakınlarımızı görebilsek, hasret gidersek, küskünler barışsa, dostlar sarılsa, diye düşünürdü.

Ama şimdi her şey başka, herkes başka başka yerde ve evlat babayı, baba evladı, kardeş kardeşi özlemiyor, komşu komşunun varlığından habersiz, akrabalar yok sanki.

Nerde o bayramlar, nerde o sevgiler, nerde o dostluklar, birer birer yıkılıp gidiyor tüm değerler, birer birer.

Benim eski bayramlarım da çok güzeldi, hele ki çocukluğumun bayramları. Özellikle Ramazan Bayramı öncesi evde yaşanan telaş bir başka olurdu. Hiç düşünmezdim biri bana güzel, yeni elbiseler alsın diye.

Kendim çalışırdım, kendim alırdım bayramlıklarımı ve evdeki herkes, bayram sabahı en güzel, en yeni elbiselerini giyme telaşıyla, bir oraya, bir buraya koşturup, kimsenin gözü kimseyi görmezken, ben de bir kenarda gizli tuttuğum, kendi emeğimle aldığım yeni elbiselerimi giyer, evdekilere caka satardım. Sonra da akranlarımla, arkadaşlarımla buluşup, sahildeki kordon boyunda hava atardım.

Çocukluğumun geçtiği şehirde, yani İskenderun'da, Ramazan Bayramı'na özel, Hatay'ın yöresel 'kömbe' denen çöreği her evde yapılırdı. Ancak bu az uz değil, tepsiler dolusu yapılır, çuvallara doldurulur ve aylarca hem ev halkı yer, hem de eve gelen misafirlere ikram edilirdi.

Hele ki bayram günleri hangi eve gitseniz bu çöreklerden size ikram edilir. Yememek de ev sahibine saygısızlık sayılır. Evin hanımı ona emek vermiştir ve ikram ederken de 'yiyin bakalım, bizimki nasıl olmuş?' diye de sorar.

Çünkü bilir ki, bayram ziyaretine gelenler, daha önce başka evlere de uğramış ve bu çöreklerden yemiştir. Bu nedenle onun duymak istediği, 'En güzelini sizde yedik, ellerinize sağlık' sözünü mutlaka söylemelisiniz.

Belki doğru, belki değil ama ev sahibini mutlu edecek bir pembe yalan günah sayılmaz. Ayrıca zaten bu çöreklerden o kadar çeşitli yapılır ki, içine ceviz koyan, hurma koyan, fındık, fıstık koyan, küçük, büyük, yumuşak, gevrek yapan.. Bu yüzden kıyaslama imkanı da pek olmaz zaten.

Bu çörekler, benim çocukluğumda, aynı sokakta oturanlar tarafından imece usulü, sırayla yapılırdı. Önce tüm kadın ve kızlar toplanır, evlerden birinin çöreğini yapar, ardından sıra ötekine gelirdi. Kocaman tepsilerde yoğurulan şekerli ve yağlı hamur içine baharatlar da eklenerek özel kalıplarla şekiller verilip, tepsilere dizilirdi. Sonra bu tepsiler, mahallenin fırınına götülür, tam kıvamında pişirildikten sonra eve getirilirdi.

Bazen fırına tepsi taşıma ve pişenleri eve getirme işini biz çocuklar yapardık. Tepsiyi başımızın üzerinde taşıyarak götürüp getirirdik.

Bu çörekler soğuduktan sonra uygun kaplara, ya da küçük çuvallara konulup, muhafaza edilirdi. Bayramda o kadar çok ve çeşitte çörek yerdik ki, gelecek bayrama kadar canımız çörek istemezdi artık.

Ama çörek yapmak, pişirmek, fırına götürmek, fırında sıra beklemek ve sımsıcak mis gibi baharat kokan çörekleri eve getirmek o kadar heyecanlıydı ki, bu telaş ve heyecan bayram gecesi sabaha kadar sürerdi...

O heyecan ve telaş, dostluk, dayanışma nerde var hala acaba?

Hani benim bayramlarım nerde hani?!!!
-

Bayramınızı en içten sevgi ve saygılarımla kutluyorum...

Nice bayramları hep birlikte görme ümidiyle...

 
Toplam blog
: 121
: 1472
Kayıt tarihi
: 23.08.07
 
 

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. 28 yıllık g..