Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '21

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Hani Bizim Geleceğimiz-Nerede?

Doritos, Toplum Gönüllüleri Vakfı ve kitlesel fonlama platformu Fongogo işbirliğiyle hayata geçirilen- bicesaret kampanyası çerçevesinde ilginç sonuçlar çıkmış.

2019 yılında başlayan ve hâlen devam eden projeye büyük ilgi gösteren gençler, bu zamana kadar kitlesel fonlama platformu Fongogo’ya 600’ün üzerinde proje göndermişler.

Bu bağlamda, 112 proje kitlesel fonlamaya açılırken, projeler Doritos’un destekleriyle 32 milyon kişiye ulaşmış. Yapılan başvuruların gamer, dijital tasarımcı, koreograf, Youtuber, dijital içerik üreticisi ve baristalık mesleklerine yönelik olduğunu belirten PepsiCo Türkiye Yiyecek Kategorisi Pazarlama Direktörü Osman Dilber:

“Türkiye’de her 4 gençten 1’i işsiz. OECD’nin araştırmasına göre pandemide gençlerin en çok ekonomik sorun yaşadığı ülkeler;  Şili, Meksika, Slovenya ve Türkiye olarak sıralanmış. Bugün, gençler paraları olmadığı için hayallerindeki meslekleri yapamıyorlar. ‘Bicesaret’ kampanyasıyla gençlerin mutlu olmasını, hayallerinin peşinden koşmasını istiyoruz.” demiş.

 

Can sıkıcı konular. Biliyorum ama ne yapabilirim. Ne dış politika ne de ıvır-zıvır şeyler yazarak, zamanı ve kalemimi boşa çalmak istiyorum.

Tekraren olsa da yazacağım.

Türkiye’nin bir numaralı sorunu, can yakıcılığı veçhesinden bakıldığında- terörü değerlendirme dışında tutarsak- işsizliktir. İşsizlik olgusu, sağında ve solunda yine birçok açmazı ve sorunu da beraberinde barındırmakta.

Geçim derdinden tutunda, harcayacak paranızın olmaması, zaruri gereksinimlerin karşılanamaması/ertelenmesi. Aile içi huzursuzlukların artması ve devamında bunun topluma da yansıması.

****

Benim burada dikkatimi çeken husus, gençlerin hedef bağlamında ne kadar da sığ kaldıklarıdır. Evet, bir yandan işsizlik ve gelir akımının olmaması, öte yandan aile içi huzursuzluklar ve nihayetinde psikolojik vakaların zuhur etmesi.

Bende gençleri klasik kalıplar üzerinden değerlendirme alışkanlığı var. Özellikle, geçmişin, 68 veya 78 kuşağının idealist bakış açılarını okuduğumdan, insanların meslek tercihlerine ve yaşama yükledikleri anlamlara sanırım bu çerçeveden bakıyorum.

Bakıyorum, gençlerin can attıkları meslek tanımına, Youtuber ya da ne bileyim gamer… Bunlar ne Allahaşkına! Evet, dinozorlaşıyorum ama insanların yaşamdan beklentilerinin dönüşüme uğramasını da bir yere koyamıyorum.

Bu nasıl bir hayalmiş? Bunlar nasıl hedefler? Eğitim ve öğretim kabul ki, toplumların gelişmesinde ve kalkınmasında, yine daha çağdaş bir toplum sınıfına atlamasında manivela işlevi görür. Gerçekten de meslek seçimi, mesleğin birey ile olan uyumu, yine uzun bir süre ifa edilecek mesleğin, bu mesleği yapacak kişide tatmin ve mutluğa neden olması gibi etmenler, toplumsal yaşantının ahenk içinde sürdürülmesi bağlamında hayati derecede önemlidir.

Söz konusu gençler olunca, aslında çok fazla eleştirel olmak istemiyorum. Malum, Türkiye “gelişmekte” olan bir ülke. Şöyle bakıyorum da, gençler, hayallerinin peşinden gitmek ve nihayetinde mutlu olmak; hiç kabul etmesem de materyalist düzenin dayatmalarına götürüyor bizleri.

1980 ihtilali, Türkiye’de “atipik veya apolitik” bir insan prototipi yeşertti. Bireylerin düşünmemesi, sorgulamaması, kamusal alandan olabildiğince uzak tutulması, memleket sıkıntılarında bir duruşunun olmaması; gelişmeleri sadece seyreden, olanbitenin devlet büyüklerince bir hâl yoluna sokulacağına inandırılmış tepkisiz bir toplum “oluşturuldu”.

Bu bağlamda, toplum içindeki entelektüel düzeyin düşüklüğünü de, gençlerin kitap okumaya yeterince yüz vermemesini de, sivil toplum hareketlerinin insanlarca beklenen boyutlarda desteklenmemesini de ve daha birçok sosyolojik eksiklikleri bu çerçeveden okumak gerekir, diye düşünmekteyim.

****

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) “Sosyal Güvenlik Raporuna” göre, emeklisinin çok fakir olduğu ülkelerden birinin Türkiye olarak temayüz ettiği vurgulanmış.

Raporda, tüm dünyada 4,1 milyar kişinin de sosyal güvence koruması dışında olduğu da belirtilmiş.

 

Eğitimden girmiştik konuya… Gazetede okudum: Salgın hastalık, ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve gelecek kaygısı çocuklarımızı son tahlilde ilaç alımına vardıracak raddede etkilemiş.

Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, bireylerin içinde bulundukları ruhsal durumun röntgenini çekmiş:

2020 yılından 15 Mart 2021 tarihine kadar, 18 yaş altı 138.193 çocuğa antidepresan reçete edilmiş. Son 3 yılda 61 milyon kişi sinir sistemleri ilacı, 12,3 milyon kişi de antidepresan ilaç kullanmış.

Gerçekten de bizim ülke olarak çözümlememiz gereken birçok başlık var. Gençlere hem yüklenmek istiyorum hem de fazlaca yorum yapamıyorum. Hayat pahalılığı bir taraftan… Yaşamın idamesi için elzem olan paranın varlığı ve bunun tedariki…

Demek istiyorum ki…

Gazete yöneticileri, tv-kanal yöneticileri, bu ülkeden kopuk başlık atarak, toplumumuzu bilgilendiremez ve haberdar edemez.

Bakıyorum; çarşaf çarşaf Afganistan haberleri.

Olsun…

Ben her şeye rağmen, işsizliği, gençlerin “kayıp bir nesil olmaması” gerektiğini, hayallerimizin avuçlarımız içinden çekilip alındığını, ekonomiyi-özellikle artık değer yaratan ekonomik faaliyetleri, yükte hafif pahada ağır üretim konseptini, yazmaya, dilimin döndüğü kadarıyla ifade etmeye devam edeceğim.

Meselemiz, ne bir X partisinin varlığı ne de bir Y partisinin seçimi kazanıp-kazanamayacağı muammasıdır.

DAVAMIZ…

Daha iyi bir ülkede ömür sürmektir.

  

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..