Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '08

 
Kategori
Deneme
 

Hani sen ölmüştün!

Hani sen ölmüştün!
 

‘’Sensizlik ile baş edebildiğim bir dünyam var. Şimdi seni tekrar içine alıp da düzenimi bozmanın bir anlamı yok’’ dedi en yumuşak ses tonuyla telefonun diğer ucundaki sese.

O na böyle diyordu ama içinde de fırtınaları kopartıyordu. Beyni ile kalbi o an aynı dili konuşmuyor, dili sadece beyninin hükümlerini dinleyip onları konuşuyor, kalbinin isteklerini susturuyordu.

Karşısındaki ses susuyor, kendi soluk almadan peşi sıra sıralıyordu sıkıntı dolu geçen zamanlarının özetini.

‘’Gidişini kabullenmişken, yokluğuna kendimi bu kadar alıştırmışken ve hayatımdan seni tamamen çıkartmışken nerden çıktın şimdi’’ diyordu.

‘’Neredeydin sana deli divane olduğum zamanlar’’

‘’Neredeydin…?

‘’ Neredeydin…?

Şimdi artık yeni bir başlangıç için çok geç diyordu.

Kendi de inanamıyordu bu sözleri bu kadar kolaylıkla söylediğine. Oysa söylemek istedikleri bunlar değildi…

Onun gittiği zamanlar geldi aklına korkunçtu. Geceler ile gündüzlerin birbirine karıştığı zor zamanlardı. Yeniden içi burkularak anımsadı o günleri, o zor zamanları.

Ruhu çocuktu, hayal dünyası da epey zengindi. Böyle olmasaydı atlatamazdı o günlerini. Kendine göre ürettiği garip garip oyunları vardı. O nun hayatından aniden yok oluşuna da böyle oyunlar oynayarak alıştırdı kendini. Kolay olmamıştı, uzun zaman almıştı ama sonunda başarabilmişti.

Hiçbir oyuna gerek kalmadan ilk önce, gerçek ayrılık oyunundan başlamak istedi. Çivi çiviyi söker düşüncesiyle.

Sonra,

Ama bu gerçek nasıl oyun olabilir ki diye düşündü. Ayrılık kelimesini duyması bile canını haddinden fazla yakıyordu zaten. Vazgeçti. Oynayamayacaktı bu oyunu.

Seyahat oyunu olsun dedi. Mesela geri dönüş tarihi belli olmayan bir seyahate çıksın, ülke ülke dolaşıyor, işlerinin yoğunluğundan beni arayamıyor olsun diye düşündü.

Evet evet bu oyun eğlenceli olabilirdi. Bu şekilde epey bir süre oyalayabilirdi kendini.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordu. Haftalar aylar beklide sadece birkaç gün.

İnanmadı onun seyahatte oluşuna, canı sıkıldı vazgeçti.

Sonra hastalık oyunu buldu kendine. O bir gün aniden hastalanmış, yoğun bakıma alınmış ve günlerce hiçbir yakınına ulaşılamamış. Bu yüzden de beni arayamamış. Böyle bir durumun şakası bile hoş değildi ama nasıl olsa ayrılık acısı ile hastalık acısı arasında pek bir fark olmayacaktı onun için. Şimdi de yoğun bakımda diye üzülecekti ona.

Haftalarca aylarca kaldı yoğun bakımda, yok böyle de olmayacak dedi. Hem o, hem ben daha fazla acı çekiyoruz diye düşündü.

Onun son durumuna en uygun olan ölüm oyunuydu. Mutlak kabulleniş vardı nasıl olsa bu olayda. En kolay ve en acılı şekilde birden bitirebilirdi acısını. En fazla birkaç hafta ağlar sonra kabullenebilirdi hatta ona mezar bile yaptırabilirdi.

Sonra, yok canım daha neler sanki Türk filmi yazıyorum diyerek hafif bir gülümseme oluştu yüzünde.

Evet, onu öldürecekti.

Dört gözle yoğun bakımdan gelecek haberi bekledi.

Ve ertesi gece beklediği haber geldi.

Sevindi…!!!

O bir ölüydü ve o nun için yok olmuştu artık…

Yaşasın diye sevinç çığlığı atmıştı o zamanlar…

Kendi bile şaşırmıştı durumuna. İlk defa görüyordu bir ölünün arkasından bu denli sevinmeyi.

Bir ölüm bu kadar sahte, kabulleniş de bir o kadar gerçek anca böyle olabilirdi.

Ama şimdi canlanıp, aklımı karıştırmasına ne gerek vardı…

………

    Alo orada mısın?

    Evet, buradayım… Sen nerden arıyorsun ki ?

    ……!!!!

 
Toplam blog
: 529
: 3765
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

İstanbul'da doğmuşum... Dünyalar tatlısı bir kızım var... Herkesi kolay kolay sevemem... ..