Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hanımefendi kimdir?-1

Hanımefendi kimdir?-1
 

Bakışlarına dikkat edin, göreceksiniz.


Hanımefendi olunmaz, doğulur!

Doğal hanımefendiler vardır; o yürüyüşüne, gülüşüne, oturuşuna, kalkışına baka kaldığımız… En güzel örneği Hülya Koçyiğit’tir bizim tanıdığımız simalardan.

Gülüşü başka güzel, utanması başka doğal, içtenliği başkadır.

Bakışlarında görürsün hanımefendiliği…

Sonradan eğitimle alınan hanımefendilikler de vardır; o, oturuşu, kalkışı, yürüyüşü dikkatimizi çeken.

Doğal hanımefendilikle, sonradan eğitimle oluşan hanımefendilik arasındaki fark; “baka kalmaklığımız” ile “dikkatimizi çekmek” ifadeleri kadardır.

Birinin bakışlarında bile hanımefendilik vardır, diğerinin sadece bakışlarında yoktur.

….

Hemen belirteyim; ben bir hanımefendi değilim. Küfretmeyi seven hanımefendi olmaz ki(!)

Sadece nasıl hanımefendi olunur ve hanımefendi kimdir sorusunun yanıtını biliyorum.

Doğuştan hanımefendilik karşımıza nerede olsa çıkabilir. İlle de şehrin göbeğinde; sinemasına giden, tiyatrosunu izleyen, kitap okuyan bir hanım değildir kendisi.

Bir dağ başında, dağ köylüsü olarak çıkar karşımıza bazen. Çoban karısıdır kimi kez.

Veyahut yöneticidir en önemli kuruluşlardan birinde, İstanbul’un göbeğinde.

Ya da bir ülke yöneticisinin yanında yürüyen bir kadındır, sessiz ve usulca; kendini belli etmeksizin. Bir önceki Cumhurbaşkanımızın zarif eşi Bayan Sezer’i anımsayın.

.....

Peki, hanımefendi doğmadıysak, sonradan olamaz mıyız?

Elbette olunabilir. Amaç; hanımefendi olmaksa, neden olmasın?

Üstelik ille de İsviçre Montreux’daki Surval Mont Fleuri Leydilik okulunu da bitirmiş olmanız gerekmez. Hani bitirilse çok hoş olur elbette, ama kiminin parası yetmez, kiminin zamanı elvermez.

Gözlemleyerek, okuyarak, öğrenerek de mümkün hanımefendi olmak. Sadece bakışlarınız değişmez. Gözünü sevdiğim, bir tek orasına işlemiyor eğitim.

Güngör Bayrak mıydı? Hakikaten çok değişti. Ama bakışlar hala aynı Güngör.

Bu kadar giriş yeter, değil mi? Şimdi bir ucundan başlayalım “hanımefendi kimdir” sorusunun yanıtına. Ama öyle kategorize edelim ki; hanımefendiyi yaşadığı mekanlarda görelim. Örneğin mutfağında, yatak odasında, sokakta…

Hanımefendi sokakta:

Üzerindeki kıyafeti ne olursa olsun, küçük adımlarla yürür hanımefendi dediğin. Kuyruklu koyuna etek giydirmişsin gibi çalkalanmaz kalçalar.
Ayaktayken bacaklar birbirine bitişik; otururken dizler birbirine yapışıktır. Öyle, “gel manzaraya bak” duruşları olmaz hanımefendide. Arabaya binerken de, inerken de her iki ayağını birden alır içeri veya dışarı.

Oturuş ve kalkıştaki zarafet ayaklardan ve dizlerden kendini gösterir.
...

“Üzerindeki kıyafeti ne olursa olsun” dedim ya başta; bir hanımefendi “ne olursa olsun” giymez. Giyemez. Kendine ait bir stili mutlaka vardır. “Açtık bütün camları serinleyelim yahu” değildir hanımefendinin üzerindekiler. Kararınca açık, kararınca kapalıdır.

Kendine has bir şıklığı muhakkak vardır.

...

Çantasında elzem malzemeleri her daim yanındadır bir hanımefendinin. Sürprizlere hazır tedariklidir. (Bunun ne demek olduğunu sadece hanımlar bilir.) Eski hanımefendiler mutlaka pamuklu, yumuşak, beyaz bir mendil taşırlar yanlarında. Ama yeniler de kağıt mendil ve ıslak mendil yaygın. O da olur, neden olmasın? Yeter ki mendili olsun. Ama gözyaşını silmeye, ama terini emdirmeye. Yahut ellerini ıslak peçete ile temizlemeye. Çantası düzenlidir hanımefendinin.

Öyle, “kedi eniğini kaybetse bulamaz” durumu yaşanmaz.
...

Herhangi bir olay karşısında, ani tepkiler vermez hanımefendi. Sokak ortasında barım barım bağırmaz örneğin, mahalle kavgalarına girmez, ağzından küfür namına tek bir sözcük çıkmaz! Öfkesini kontrol edebilir, sözlerini düşünerek sarf eder. Yas tutuşu bile kendine özgüdür hanımefendi dediğinin. Sessizce ağlar. Acı derine işler, göstermelik ağlaşmalarda yer almaz.

Yırtınıp, yuvarlanmaz yerlerde. Kederi bile onuruyla taşır.

...

Bir ahbabıyla karşılaştığında nazik ve zarif bir selamlaşması vardır. Öyle şapır şupur öpüşüp koklaşmaz yol ortasında. Cangır cangır sohbete geçmez el alemin içinde. Uygun bir köşede hal hatır sormaların ardından, uygun bir mekanda derin sohbetler edilir;

yol gösteren, rehberlik eden, paylaşan, dinleyen.

...

Dinleyendir hanımefendi. Ama suskunluğundan ve konuşmasını bilmediğinden dinleyen değil! Önemsediğinden dinler. Verdiği değerden dinler. İçten dinler. Can kulağıyla… Sonra söze girer. Girdiği sözde kendi bilgeliği, görüp geçirmişliği de vardır. Merhem olur derde, sevince ortak.

Abartısız, doğal, gereğince…

...

Yalan söyleyemez hanımefendi. Kıvırmayı bilmez. Doğrusu tam doğrudur da; langır lungur da konuşmaz. Doğruları zarafetince ince, ifadeleri olabildiğince seçkindir. Kırmadan, incitmeden söyler ne söyleyecekse.
Zamanlamayı en iyi hanımefendiler bilir. Baruta ateş olmaz, ateşe de su.

Neyin ne zaman söyleneceğine doğru karar verir.

...

Sokaktaki hanımefendi bu kadar değil elbette. Siz de ekleyebilirsiniz, kendinizden, gözlemlerinizden, bilgilerinizden. Uzatıp sıkmak değil derdim. Kapı aralamak, bakış açısı yaratmak. Öyleyse; hanımefendiyi evinde, mutfağında, yatak odasında ilerleyen bölümlerde izleyelim.

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..