Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '11

 
Kategori
Antalya
 

Hanımeli Kokulu Sabah

Hanımeli Kokulu Sabah
 

Bu sabah, her yan hanımeli kokusuna bürünmüştü bizim mahallede. Gökyüzü masmavi, pürüzsüzdü… Güneşli sabahın insanın içini ısıtan bir hali vardı. Kimi insanlar işinin yolunu tutmuş, bir koşuşturma cangılı içerisinde bir an önce mesaisine yetişmeye çalışırken, kimi insanlarsa sırt çantaları ve plaj kıyafetleriyle Konyaaltı Plajının yolunu tutmuşlardı. Heyecanla, keyifle denizin kıyısına doğru yürüyor, o yürüyüş esnasında şen bir halde etrafa pozitif enerjiler yayıyorlardı. Arabamın yönünü sahile çevirdim ve ağır ağır, denizi seyre dalarak Antalya’nın doğu ucuna doğru yol almaya başladım. Sahilde yürüyüşe çıkmış insanlar… Ellerinde tasma, sahil ve çevresinde köpeklerini gezdiren semt sakinleri… Ve bankların üzerine oturmuş, Akdeniz’in, insanın ruhunu dinlendiren rengine kendisini bırakmış insanları…

Yaşam bütün bir büyüleyici haliyle devingenliğini sürdürüyordu. Hiçbir şey yokmuşçasına… Her şey yolundaymışçasına… Bir pozitif enerji hali vardı her yanda. “Keşke işe gitmeseydim” diye düşündüm. Haftanın en sevdiğim günü olan Cumartesi sabahında yollara düşmek ve bir an önce mesaiye başlamak… Pek de sevimli gelmiyor bana… Sanırım kimseye sevimli gelmiyordur. Sıcak 39 derece… Hafif bir poyraz esintisi var. Hissediyorum… Her yanım kuru… Keyifle nefes alamadığımdan belli… Poyraz esintisinin sabahında denize girmek… Evet… Poyraz estiğinde deniz tertemiz, pırıl pırıl bir hale dönüşüyor. Ayaklarınızın hemen yanı başında balıkların yüzdüğünü görüyorsunuz. Öylece kala kalıyorsunuz denizin içerisinde. Ayaklarınıza musallat olan balıkların haddi belli değil. Ve usulca kendinizi o sakin suların üzerine bırakıp, uykuya dalıyorsunuz. Ya sonra… Tam karşınızda bütün bir heybetiyle duran Bey Dağları… Nem yoksa, Bey Dağları’nın önü neme bezenmemişse, seyri pek bir güzel oluyor. Bir tarafta masmavi deniz, diğer bir tarafta heybetli dağlar… Plaja akın akın gelen insanlar ve sere serpe şezlongların üzerine uzanan tatilciler… Ellerinde kitaplar, gazeteler… Arada denize girip serinlemeler… Kıyıda oynaşan kızlı erkekli çocuklar…

Güzel bir şarkı dinliyorum arabamın radyosundan. Selma Hünel söylüyor… “Karasevda”

“Ne çıkar bahtımızdan, ayrılık varsa yarın”

“Sanma ki hikâyesi, şu titreyen dalların”

“Düşen yaprakla biten,”

“Böyledir kara sevda, kara toprakla biten”

Duygu yoğunluğu yüksek bir şarkı… Oysa her yan cıvıl cıvıl… Kuş seslerine bezenmiş her yan.

Sabahın o erken saatinde, denizin o güzelim hali, radyoda çalan güzel bir şarkı ve masmavi bir gökyüzü… Böyle bir günde, bir an önce işe yetişme telaşı…

Çekilir mi?

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..