Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hanimiş... hanimiş?

Hanimiş... hanimiş?
 

Özenle yetiştirdiğimiz sebze ve meyveler gibi… İlaçsız ve katkısız o nefis domates kokan bahçeler… Komşular imrenir… Yeşili yeşil, sebzesi de kıpkırmızıdır… Şimdi siz ne alaka demeden konumuza geçelim.

O unutmaya yüz tuttuğumuz ‘’Dostluk’’ nostaljisine geçecek yakınlarda. Numuneleri kaldı, birbirinize iyi bakın! Hormonlu yeşil domatesler!.. Yedikçe doymuş hissi veriyor, fakat tadı yok.

Hatta bir film vardı 90 yıllarında vizyonda gösterilen ‘’ Kızarmış Yeşil Domatesler’’ tavsiye ederim. Dostluk- arkadaşlık konusunu ele alan bir filmdi. Kathy Bates, sevenleri bu filmi dikkate alabilir.

Demiş ki; ‘’…Dostların yanında rahat edersin, Çok rahat konuşur her şeyi dersin,
Dostluk çok önemli sen de bilirsin, Dostluk öyle kolay kurulmuyor ki…’’

Biraz şanslılardanım. İsimlerini şimdi başlıklayamadığım pirinç tanelerim var. Yan yana olduğumuz kadar, bana bir telefon kadar yakın olanlara da teşekkürler. Zaman geçse de hala nazımı çekebiliyorlar =) Yeniliğe açığım tabiî ki de, çuvalından dökülse de pirinçler, taş çıktıkça ayıklarım gider. Ama öyleleri var ki; saygımla sevgim eş değer. ; )

Hatası olanı görmezden gelemez, kendimi paralardım. Sanırım burcum gereği, biraz anacıl tarafım var =) Bazen kırıcı durumlarla da karşılaşıyor insan. Güvenim bir kez sarsılmaya görsün, içime sinmiyor, ne yapalım.

Geçer!.. ??

Ve dostluk adına madem konumuz devam ediyor. Bu kısa hikayeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

< kocadere="" köyünde="" büyük="" bir="" sargı="" yeri="" kuruluyor.="" kimi="" urfa’="" lı="" kimi="" bosnalı,="" sivas’lı,="" halep’li…="" çok="" sayıda="" yaralılar="" getiriliyor.="" bunlardan="" biri="" lapseki="" beybaş="" köyünden="" ve="" yarası="" çok="" ağırdır.="" zor="" nefes="" alıp="" vermektedir.="" alçalıp="" yükselen="" göğsüne="" biraz="" daha="" tutabilmek="" için="" komutanının="" elbisesine="" yapışır.="" nefes="" alıp="" vermesi="" gittikçe="" zorlaşır.="" tane="" tane="" kelimeler="" dökülür="" dudaklarından.="" ‘’="" ölme="" ihtimalim="" çok="" fazla…="" ben="" bir="" pusula="" yazdım…="" arkadaşıma="" ulaştırın…="" ‘’="" tekrar="" derin="" nefes="" alıp="" defalarca="" yutkunur:="" ‘’="" ben="" …="" ben…="" köylüm="" lapsekili="" ibrahim="" onbaşından="" 1="" mecit="" borç="" aldıydım.="" komutan’a="" kendisini="" göremedim.="" belki="" ölebilirim.="" ölürsem="" söyleyin,="" ölürsem="" hakkını="" helal="">

‘’ Sen merak etme evladım’’ der, komutanı. Kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Ancak az sonra Komutanının kollarında şehit olur.

Aradan fazla zaman geçmez. Sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu sargı yerine getirilmeden şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler Komutan’a ulaştırılıyor.

İşte yine bir Künye ve yanında bir pusula. Komutan daha gözyaşlarını silmeye fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve bulunduğu yerde yığılır kalır.

Ellerini yüzüne kapatır; ne titremelerine , ne de gözyaşlarına engel olamaz. Pusuladaki not: ‘’ Ben , Beybaş köyünden arkadaşım Halil’ e 1 Mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra Taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.’’ >>>

Şimdi kendimize soralım; biz bu hikayenin neresindeyiz?...

'LaL

 
Toplam blog
: 102
: 654
Kayıt tarihi
: 07.06.10
 
 

1984 İzmir doğumluyum. Süleyman Demirel Üni. - Bilgisayar Programcılığı mezunuyum. Şiir & Deneme ..