Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '07

 
Kategori
Yemek - Mutfak
 

Hanımlar lütfen ama olmuyor

Hanımlar lütfen ama olmuyor
 

Akşam olup ta evime doğru karanlık sokaklardan geçerken ışığı yanan evlerden dışarı doğru süzülen yemek kokuları bana müthiş bir keyif verir. Balkon kapıları açıktır, içerdeki evin hanımı ev ahalisinin gelmesine yakın en sona bıraktığı tarhana çorbasını karıştırmakta ya da mis gibi patates kızartması ben buradayım kızarıyorum dercesine kokusunu aralık kapıdan süzülerek acıkmış insanların hem mutlu edip kokusu ile mest etmekte, hem de eve gidince bende patates kızartmaz mıyım duygusunu daha bir alevlendirmektedir.

Kimi evlerin balkon kapıları kapalıdır, ışık yanmakta , camda içeride ki yemeğin tencereden firar eden dumanının penceredeki buğusu kokunun çıkamadığı anda hayal gücümüzü harekete geçirmekte gecikmiyor. Hımmm bu evde bugün biber dolması pişmiş gibi bir his var içimde gibi tahminler yürütmeye başlatıyor yoldan geçenleri. Bende pişen yemeklerin ne olduğunu tahmin etmeğe çalışırım. Bir çeşit oyundur bu benim için bir çeşit mutfak ve koku tahlilcisiyim ben.

Kimi mutfaklarda aile fertlerinin masa başında iştahla yemeklerini yediklerini kıskançlıkla izlerim çok zaman. Şimdi eve gideceksin, soyunup döküneceksin, mutfağa gireceksin, canının en çok istediği ve çok zaman alacak yemekten vazgeçip kolay ama yine de keyifle yiyeceğin yemeğini hazırlayacaksın. Of annecim offf.

Bir gayret yemeğe girişirim. ve şimdi sıra bende diye keyifle gülümserim. Şimdi dışardan geçenlerde benim evimden dışarı taşan kokuları duyup iç çekecekler “ohhh sefam olsun”. En kokulu yemek ne yapabilirim acaba diyerek intikamımı katmerleştiririm.

Patlıcan közlemeliyim, mis gibi kokar mübarek, biberde közlenmeli, domates ve soğanın eşliği tuz sirke ve maydanozun koşarak bu topluluğa iştiraki ile salatamız hazırdır.

Yanına şöyle bol domatesli makarna, acil anlar için sakladığım o mis gibi köftelerimi de kızartıp yoğurt hanımı da çağırıp, tepsime güne gider gibi süsleyip püsleyip bir bardak su eşliği ile o sevdiğim dizi başlamadan televizyonu göreceğim en baba yere tepsimi koyup; bir koşuda yemek sonrası içeceğim çayımı da ocağın üzerine kondurdum mu? Kondurdum. Kimmiş dünyanın en mutlu insanı benim tabiî ki afiyet bal şeker olsun efem.

Rahmetli Sulhi Dölek’in Korugan adlı romanında ballandıra ballandıra
anlatılmış bir yumurta pişirimi tasviri vardır. Evden kaçan iki çocuk bir kaç saat sonra acıktıklarında bu yumurtanın hayalini kurarlar.

Sarısına ekmek batırıldığında nasıl patladığını ve yayıldığını anlatır. Aç olduğum bir anda okuduğum bu satırlar yıllardır benim de aklımdan çıkmaz. Her yumurta kırışımda içinde patlamamış bırakırım. Nasıl mı yapılır bu yumurta? Hadi hadi anlatayım bari.

Tereyağı kızdırın, yumurtaları kırmadan tereyağın içine tuz, kekik, kimyon, pul biber ve toz kırmızı biber ekleyin karıştırın. Artık kırmızımsı ve cızırdayan bir tereyağınız var, yumurtaları bunun üzerine kırın, asla sarılarını dağıtmayın.

Beyaz kısmın üzerine rendelenmiş kaşarları serpin, sahanın kapağını sıkıca kapatın. Ateşi kısabildiğiniz kadar kısın ve ağır ateşte ve kendi buharında pişirin.

Yanına ya bir kuru soğanın şöyle başına kocaman yumruğunu vurup cücüğünü çıkarıp bir hamlede, ya da karışık turşu eşliği ve fırından yeni çıkmış tam ortadan Anadolu usulü böldüğünüz de dumanı çıkan ekmek aşçıbaşının şiddetle önerdiği bir hoşluktur.

Afiyet bal şeker olsun top top et, löp löp yağ, bıngıl bıngıl göbek olsun efem.

 
Toplam blog
: 292
: 1094
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Yazmaktan hoşlanan... Kelimeleri renklendiren bir sihirbazım ben.. Bodrum'da yaşamaktayım.. Sev..