Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '16

 
Kategori
TV Programları
 

Hannibal: Polisiye Dizi Güzellemesi

Hannibal: Polisiye Dizi Güzellemesi
 

google


Giriş

Not: İlk metin parçası en son yazıldı. O en başa kondu. Diğerleri kronolojik sırayla kondu.

‘Kuzuların Sessizliği’nin Türkiye versiyonuyla, yani epeyi kesimiş olarak izledim. 1995 gibi.

O zaman pek ilgimi çekmedi. Sonra sonra yeni parçalar eklendikçe, ilgimi çekmeye başladı.

Oyunu ya da çizgiromanı yapılmış olmasa da, 2010 sonrası yeni-dizi kavramında filmlikten metamorfoza uğratılmasıni ilgiyle izledim.

Hannibal, birçok gerçek seri katil tiplemesinin bir harmanı. Adı da, ‘cannibal’dan (yamyam) mülhem.

Dizideki gerçekçilik, şiddet olayının ötesinde bir şey. Örneğin, psikiyatriye getirilen yeni (anti-psikiyatrist’ist) yorumlar, gerçek yaşamda gerçekten dava konusu olurdu.

Sonuçta, hastasının etini yemekle, ruhunu yemek ilkede aynı şeyler.

Dizi, ticari nedenlerle, 7 yerine 3 sezonda bitirilerek, birçok anlatılabilir öykü boşa harcanmış oldu. Bu, aynı zamanda tuhaf anlatı deformasyonları yarattı.

En boşta kalan şey, Graham’in kendisi oldu: İyi-kötü olarak, katil-polis olarak, psikiyatrist-deli olarak, hetero-homo (erkek) olarak...

Bu açıdan bakınca, olay ‘Lost’u da aştı.

Ancak onun üzerinden dizi, hem ahlak, hem din, hem de bilim olarak psikiyatri konusunda çok aksadı.

Lecter, bir Dünya-insanı-katili portresinde çizilse de, çok Yanki bırakıldı. Graham bu durumda, ‘Yanki olsam da mı saklasam kendimi, olmasam da mı?’ gibi absürd bir noktada asılı kaldı.

Lecter’in psikiyatristi ve aşığı kadın, finaldeki kısa planla, yepyeni bir dizinin ‘spin-off’ kahramanı kılındı aslında: Lecter bile, kendini yemeyi tahayyül edemedi ve kendini yemeye cesaret edemedi sonuçta. Hem de, (kendisini yemeye niyetli) en güçlü düşmanını, en azından göründüğü biçimiyle, yenmiş ve onun da dostunun da pas geçmiş olarak... Bir tür dişi-yamyam / dişi-örümcek masturbasyon-orgazmı yaşadı orada...

Ya da yolunu kopardı ki o da olur...

+

Biz bu metinler dizisinde, kültürolojik analiz / irdeleme çabasında olduk.

Yani:

Bir:

Seri katil, (asker / polis / jandarma) keskin nişancı, seri terörist, seri devlet teröristi, cellat, mafya tetikçisi, seri ötanazist ve bir de bizim ‘Azrail’in Öbür Adı’ arasında, uluslararası seri katil açılımı ile (uluslararsı) seri teröriste yol açılmış oldu ki bu da bizim Ağca olmakta. Bir de Çakal Carlos ve Shibumi var, gerçek-kurmaca gergefi olarak.

İki:

Dizi filmlerin de çaprazmedyalaşması sürecinde, şiddetin kültürolojisinin, aşırı özgürleşmesi durumunun kültürolojisi var (Dexter ve Spartacus ile de). Bunu IŞİD şidde-özgürlüğü aşması gerçke durumuyla koşutluğu da var. (Burada hemen, Sjöwall-Wahlöö ve Martin Beck 10 = ‘Teröristler’de bir İsveç başbakanının öldürülmesi ve gerçek yaşamda hepi topu 10 küsur yıl sonra aynısının olmasını anımsıyoruz.)

Üç:

Çirkin gerçek ve güzel yalandan, kitlenin hep güzel yalanı seçmesini ve faşizm-engizisyon çakışıklığını da anlıyoruz.

Dört:

Buradan da, Ernst Mandel’in polisiye romana toplumcu gerçekçi yaklaşımını ve onu birkaç epistemik kritik eşik öteleştirmeyi anımsıyoruz.

Beş:

Bundan sonrası ise serbest uçuş. Yazarınkinden çok, okurunkinki.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..