- Kategori
- Kişisel Gelişim
Hareketsiz düşünceler
Taksim Meydanı ve uykucu adam...
Düşünceler düşünceler düşünceler…
Ardı sıra dizdiğimiz…
Bir bütünlük oluşturmayan…
Eylemsel etkinliği yaşlılık belirtileri olarak karşımıza çıkan anlamsız düşünceler…
Bir filozofun dediği gibi…Hayat sözler etrafında değil; iş oluş yaratan hareketler etrafında döner.
Aslında, varlığımızın temelini oluşturan, fizik kurallarını aşma çabamız değil, fizik kurallarından yararlanabilme kapasitemizdir.
Aksi takdirde sevgilisine güzel sözler söyleyen ve onu mutlu ettiğini sanan, romantik genç adamdan, hiçbir farkımız kalmaz. Bir süre sonra, kapı önüne koyulma ihtimalimiz yüksektir.
Sen bir tanesin.
Sen gökte ki yıldızlar kadar parlaksın.
Kalbim hep senin olacak.
Sen hayatımın anlamısın.
Gülüşüne hayranım… hayransın…hayranlar…
Düşüncelerimizi harekete geçirmek önemlidir.
Düşünceleri ile nesneleri hareket ettirebildiğini iddia eden insanlar var. Onları, periyodik aralıklarla televizyon ekranlarında gördüm.
O kadar cesurlar ve öz güvenleri yüksek ki buna inanmamızı bekliyorlar.
Onların , bu beklenti yaratabilme kapasitelerinin onda birini özümsememiz ve kendimizde harekete geçirebilmemiz , belki de küçük dünyamızı büyük bir evrene çevirmenize yardımcı olacak sırdır…
Maalesef çoğumuz bunun farkında değiliz.
Yaşadığınız sistemi ve düzeni sorgulayın. Saat 8 de iş başı yapman gerektiği gerçeğinin, genetik bir alt yapısı yoktur… Şunu bilin… Saat 9 da kalkacak atılımları yapamadığın için, o saatte orda olmak zorundasın.
Çoğu genç, en verimli dönemini, risk almaktan korktuğu için heba eder.
Azimle üniversiteye girilir.
İyi kötü dersler geçilir.
Ucundan hayat tatbik edilir.
Son sınıfla birlikte, bir telaştır başlar.
En dramatik sahne tam olarak da budur. Çok azı şu soruyu sorar kendine…
‘’ Ben nasıl bir hayat istiyorum? ‘’
Maalesef hayatın en kritik sorusunu sormak gerekirken, o soruya yanıt verebilecek birikimden bile yoksun olmak çok acıklı… Kitapsız, kalemsiz, silgisiz ve hatta öğretmensiz bir sınav…
25 yaşında….Doğayı, bilimi, toplumu, kültürü, çalışmayı, ekmeyi, biçmeyi, terlemeyi, kazanmayı, kadını, erkeği ve hatta cinselliği bilmeyen gençler…
Bu kadar şeyi ve daha fazlasını kısa sürede öğrenmek ve toplumda yer sahibi olmak…
Böyle bir kader, ancak çok zeki ya çok şanslı insanlara yazılabilir herhalde.
Hayır… İnsan her çağda farklı atılımlar yapabilecek yetiye sahiptir. Yeter ki amaç nedir araç nedir bunu ayırt edebilsin.
Sofrada çatal kaşık yok diye önümüzde ki yemeklerden yiyemememiz, tamamen kendi kişisel beceriksizliğimizdir. Bunu kabul edelim ama kesinlikle kronik bir kabulleniş haline de getirmeyelim.
İçinde bulunduğumuz şartlar çoğunlukla elastik bir yapıya sahiptir. Esneyebilir, bükülebilir, uzayabilir ve kısalabilir… Bu gerçeği kavrayamazsak; ister mesleki konular, isterse özel hayat söz konusu olsun, yıllar geçer ve pişmanlıklar katlanarak büyür.
Ve sonra… Düşünceler düşünceler düşünceler…