Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Harika günler

Dingin sulardan rüzgarlı köye
Mordoğan

El değmemiş doğası masmavi deniziyle köylüsüyle kentlisiyle bir başkadır Mordoğan'da yaşam. Denizin üzerinden doğan güneş dağlardan batarken üzülmeyin. Yarın yeni bir gün olacak ve Mordoğan yine size tüm güzellikleriyle gülümsemeye devam edecektir.
Sımsıcak bir memleket düşünün havası sıcak, toprağı sıcak, denizi sıcak ve insanı sıcak. Ne oldu neden durdunuz, aklınıza gelen bir yer olmadı mı? O halde siz Mordoğan'a hiç gelmediniz. Gelseydiniz düşünmeden Mordoğan derdiniz. İyi ki diyorum Mordoğanlıyım ve Mordoğan gibi bir yerde yaşama şansım var. Neden mi?Sadece sıradan bir günü anlatmam yeterli olacaktır bunun için. Dinleyin bakalım. Gece geç saatlerde sıcaktan kaçarcasına kendimi Mordoğan'a attım. Harika bir esinti vardı. Devamlı orada olanlar bu esintiye fırtına diyorlardı ama nafile. Bu sadece serinletici ferah bir esintiydi. Çantamı yatağın kenarına bıraktım ve hemen bahçeye çıktım. Önce mis gibi havayı kokladım. Oh be dedim, ne güzeldi herşey. Sonrasımı hatırlamıyorum. O esinti beni öyle ferahlatmış ki dışarda minderin üzerinde uyuyakalmışım, annemde uyandırmaya kıyamamış. Sabah hava aydınlanmak üzereyken uyandım. Ne tatlı bir serinlik vardı anlatamam. Mis gibi çiçek kokuyordu her taraf. O kokuyu iyice içime doldurdum. Ben erken uyanmıştım ama annem benden de erken kalkmış, bakkaldan sımsıcak ekmekler almış, taze domates toplamış bahçeden yanında yemyeşil biber ve köyümün en güzel zeytin yağı salatamda. Yeme de yanında yat. İşte tazeliğe hasret bir şehrin içinden çıkıp taptaze doğasıyla, mis kokusuyla bir sabah kahvaltısı. Sonrası mı? Sabahı böyle başlayan bir gün nasıl sona erebilirki. O gün bütün öğleden sonramı plajda geçirdim.Tabi saatlerce güneşin altında kalmadım. Ardıç ağaçlarının altında serinlemeye doyamadım bile. Denizden çıkınca yorgunluktan mı açlıktan mı bilmiyorum ama annemin evde hazırladığı kızartmayı anlatmadan geçemeyeceğim; çünkü tadına doyamadım. O kızartmanın tadının da sadece deniz sonrası alınabileceğini de unutmayın. Akşam eve geldiğimde kendimi yorgun hissediyordum ama huzur doluydum. Hemen ılık bir duşa girdim ve kendimi suyun akışına bıraktım. Duştan çıktığımda yeni demlenmiş bir çay kokusu geldi burnuma. Evet yine annem. Taze bir çay demlemişti. Hadi dedi bana çam ağaçlarının altında çay içmeye gidiyoruz. Hiç sesimi çıkarmadan gittim. Öyle harikaydı ki. Bizim gibi çayını demleyip gelen, mangalını yakan, yemek yiyen bir çok kişi vardı. O tatlı yorgunluğun üzerine içtiğim çaysa tüm yorgunluğumu almaya yetmişti. Saatin farkına varmadan oturduk orada. Ve saat hayli ilerlemişti.Herkeste bir esneme, güzel bir mayhoşluk vardı. Ee yatma vakti gelmişti. Monoton bir hayatın akışından çıkıp böyle tatlı yorgunluğun içine girmek bi anda sersem etmez de ne eder insanı. Tüm bu güzellikleri bir sonraki gün de yaşayacağımı düşünerek kalkmaktan hiç çekinmedim ve yüz adımlık evime yollandım. O gece unutamadığım birşey de; annemin mis kokulu sakız gibi çarşafları serdiği yatağa başımı koymak ve şükretmek oldu. Şimdi anlıyor musun beni, neden bu kadar tutku içimde, egenin bu ıssız kasabası. Mutluluğu hissetmek orada insana uzak değilde ondan. Bu arada anneme herşey için teşekkürler. İnanın kapısını çalarsanız size de annelik etmekten mutlu olacaktır.

 
Toplam blog
: 12
: 1828
Kayıt tarihi
: 24.07.07
 
 

..