Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Harman ve düven zamanı

"Ağustos'un on beşi yaz, on beşi kış" diye bir atasözümüz vardır. Demek ki yazı artık yavaş yavaş geride bırakıyoruz. Aslında en bunaltıcı sıcaklar Ağustos'ta olmasına rağmen, özellikle ikinci yarıda mevsimin değiştiğini hepimiz hissederiz.

Ağustos ayı denice bir de aklıma harman yeri ve düvenle ilgili anılar geliyor. Şimdi artık köylerde bile harman ve düveni bilenlerin sayısı yok denecek kadar azdır. Şehirdeki arkadaşlarımıza bu konuyla ilgili hatırlayabildiğim bazı şeyleri aktarmak istedim.

Harman, tahılların biçilmesinden sonra, demetlerin üzerinden düven geçirilerek, taneleri başaktan ayırma ve sapları da hayvanların kolay yiyebileceği saman haline getirme işlemidir. Bu işlemin yapıldığı düz, dairevi alana da harman denir.

Harmana serilmeden önce tahıllar serilerek güneşte kurutulur ki, kolayca kırılsın ve taneler başaktan ayrılabilsin.

Düven, önüne koşulan hayvanlarla (daha çok öküz ve at olabilir) çekilen, alt yüzünde keskin çakmak taşlarının dikine çakılı olduğu kızak biçimindeki aracın adıdır.

Yaklaşık 50x250 ebadında yanyana bir çift sağlam ve kalın kalastan yapılmış düvenin altında boydan boya 1-2 santim aralıklarla çakmak taşları bulunur. Çakmak taşları da yaklaşık 1-4 santim ebadında, sert ve kesici bir taş cinsidir. Birbirlerine sürtüldüğünde kıvılcım çıkartacak kadar serttir. Sanırım çakmak adı da buradan gelmektedir.

Keskin uçlu çakmak taşlarının başakları ve tahılların saplarını kesebilmesi için düvenin üzerine belli bir ağırlık yüklenir. Tabii ki çocuklar, bir kaya parçası yerine ağırlık yapmak için gönüllü olarak düvene binmeye bayılırlar.

Ağustos sıcağında 20 metre kadar çapı olan harman yerine dizilmiş tahıl demetlerinin üstünde akşama kadar dönülür de dönülür. Akşama doğru artık harman kıvamına gelmiştir.

Şimdi biraz rüzgara ihtiyaç vardır. Rüzgarın durumuna göre harmanın bir tarafına yığılan taneyle samanlar, yaba denilen çatal biçiminde bu iş için kullanılan bir tarım aracıyla havaya savrulur. Rüzgar hafif olduğu için samanları bir tarafa doğru sürüklerken taneler ağır olduklarından oldukları yere geri düşerler. Böylece sonuna kadar bu işleme devam edilir ve o gün dövülen harmandan elde edilen taneler bir tarafta, samanlar bir tarafta, işlem tamamlanmış olur.

Tabii ki samanın taşınıp samanlığa doldurulması, tanelerin götürülüp derede veya çayda yıkanması gibi işlemler de vardır. Buğday tanelerinin sofraya ekmek olarak gelebilmesi o kadar kolay ve çabuk olmaz. Daha yapılması gereken çok işlem vardır. Onları da belki başka bir yazıda anlatmaya çalışırım.

Harmanla ilgili unutulmaması gereken önemli bir konuda hayvanların iş yapmak yerine tahıl yemeye kalkışmamaları için ağızlarının özel bir şekilde kapatılması, -ki ağ şeklinde yapılmış özel bir âletin burunlarına takılmasıyla yerine getirilir- diğeri de yiyecek olarak kullanılacak buğdayın pislenmemesi için popolarına özel torba takılmasıdır.

Önce traktörlerin devreye girmesiyle at ve öküz kullanımından vazgeçildi. Sonra biçerdöverler, harmanı ve düveni de bize unutturdular. Onlarca kişinin günlerce uğraşmasıyla elde edilen verimi bir biçerdöverin çok kısa sürede halletmesi, insanlara elbetteki zamandan tasarruf sağladı.

Kendilerine kalan bu zamanı değerlendirme imkânları varsa, insanlar için bu büyük bir nimettir. Zaman parayla pulla asla elde edilemeyecek en değerli hazinedir. Fakat değerlendirme imkânı olmayanlar için zaman, insana sıkıntı vermekten öteye bir işe yaramaz.

Bir çok insan yapacak işleri dolayısıyla zamanın azlığından şikâyetçiyken, bazılarının zamanı böylesine israf etmesi karşısında, insan "bunun bir dengesi yok mu?" demekten kendini alamıyor.

Ancak dünyadaki dengesizlik bildiğiniz gibi sadece bu alanla sınırlı değil. Hemen her sahada maalesef genellikle dengesiz bir yaşam biçimiyle karşı karşıya kalıyoruz.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..