Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '10

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Hasan Cemal keşke futbolcu kalsaydı...

Hasan Cemal keşke futbolcu kalsaydı...
 

Hıncal ULUÇ


Milliyet blog’da uzunca bir aradan sonra, Hıncal Uluç’un Hasan Cemal’e yazdığı mektubunu içeren yazım reddedildi. Editörlerimizin “Kendi görüşlerinizi yazarsanız yayımlarız” red gerekçesi üzerine, yazımı yeniden ele almaya karar verdim. Aslına bakarsanız yazıda görüşlerim belliydi. Hıncal Uluç’un yazısında söz ettiği görüşlerin çoğunu benimsediğim için iki satırlık katkı yaparak yayımlanması için göndermiştim. Kendimi ifade edememişim...

Liberal görüşleri ile -seçilmiş- Başbakanın görüşlerine değer verdiği bilinen Hasan Cemal, Anayasa Taslağı’na katılmayanları; “matbaaya direnenler” olarak toptancı ve bir yaklaşım ile yaftalamıştı. Bu düşünceye katılmayan Hıncal Uluç hayli sert diyebileceğim bir yazı kaleme almıştı. İşin fazla teferruatına girmeden MB okurları ile yazıyı paylaşmak istedim...

Bana göre, Hasan Cemal’in matbaa örneği aslında “sap ile samanı karıştırmaktan” ibaretti. Malum “matbaaya direnenler” Osmanlı döneminde el yazması kitap yazarak ayrıcalıklı bir sınıf oluşturan okur/yazar takımından teşekkül ediyordu. Matbaaya “gavur icadı diyerek” karşı çıkma gerekçelerine, şeyhülislamın fetvasını destek olarak alan elitin günümüzdeki karşılığı, Hasan Cemal ve onun gibi düşünen günümüz liberallerinin/yandaşlarından/fikirdaşlarından başkası olamazdı.

Günümüz iktidarının salt kendini gelecekte “yargıdan kaçırıp” garantiye almak için ortaya attığı Anayasa Tasarısına, koşulsuz destek veren Hasan Cemal “matbaaya direnen” olarak başkalarını suçlayarak, kendi tarihsel izdüşümünü gözlerden kaçırıyordu. Yoksa adı gibi bildiği Venedik kriterlerinde farklı içerikte maddelerin ayrı, ayrı oylanması gerektiğini herkesten iyi biliyordu.

Hıncal Uluç Anayasa tasarısına “hayır” oyu vereceğini deklare ederken, Hasan Cemal’e de “yandaş” dediğin gazetede taslağa “ben hayır diyorum” derken ileri sürdüğü görüşlerini Hasan Cemal’in verdiği dünyadan örneklere karşı tezini öne sürerek görüşlerini temellendiriyordu.

Gerçi Hıncal Uluç’un bulunduğu gazetede tek başına iktidarı eleştiren/karşı görüşlerinin yer alması gazetesini yandaş olmaktan beraat ettirmez. Bunu not olarak düştükten sonra yine kaldığımız yerden devam edelim.Hıncal Uluç yazısında “İktidar bir tasarı hazırlıyor.. Ben, Yandaş "Hayır" diyorum.. Sen, hadi muhalif demiyeyim, "Tarafsız" Hasan Cemal "Hayır" diyenleri, bu ülkeye matbaayı getirenlere direnenler kadar geri kafalı ve tutucu ilan ediyor, iktidar tasarısına alkış tutuyorsun. Vay anasını Sayın Seyirciler..
Sevgili Hasan Cemal,
Yazında dünyadan örnekler getirerek, Türkiye'ye getirilmesi düşünülen sistemi savunuyorsun..
Bir örneğin şöyle..
"Amerika'da anayasal yargıyı temsil eden Yüksek Mahkeme üyelerinin tamamı, Başkan tarafından Senato'nun onayıyla ömür boyu seçilir.
Ve aklı başında hiçbir kul çıkıp da, bu seçim modelleri yüzünden bu ülkelerde 'yargının bağımsız olmadığı'nı ya da 'yargının siyasallaştırıldığı'nı, yargının hükümetlerce kullanıldığını öne sürmez."
Şimdi aklı başında olmayan bir "Kul" olarak, senden akıl rica ediyorum Sevgili ve Akıllı Kul Hasan Cemal..
Örnek verdiğin Amerika'da Yüksek Mahkeme Üyesi tayin eden Başkan ile, Türkiye'de ayni seçimi yapacak Cumhurbaşkanı, o makamlara nasıl seçildiler?..
Obama'yı kim seçti?.
Gösterilen adaylar arasından Amerikan halkı..
Adayları kim seçti?
.diye soruyor.

Hıncal Uluç yanıtı kendi vererek devam ediyor; ” Gösterilen adaylar arasından Amerikan halkı..
Adayları kim seçti?.
Onları aday gösteren partinin bütün eyaletlerdeki bütün üyeleri, hem de ayrı ayrı günlerde sandık başına gittiler ve oy kullandılar. Aday seçimi aylar süren titiz bir seçim sonucu oldu.
Yani Sevgili Hasan Cemal,
Adayları da halk belirledi, Başkanı da, Amerika'da..
Peki Türkiye'de, Abdullah Gül'ü kim aday gösterdi?.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan!.. Kim seçti?.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki milletvekilleri..
Onları kim seçti?..
Halk!..
Peki kim aday gösterdi?. Partileri..
Nasıl gösterdi?.
Parti liderleri bir odaya kapandılar ve tek başlarına listeleri hazırladılar.. Tek başlarına.
Yani kimin milletvekili olacağına üç kişi karar verdi.. Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli..
Gül iktidar partisi oyları ile seçildi.
Yani Sevgili Hasan Cemal..
Aday gösteren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.. Oy veren vekilleri teker, teker seçen de AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan..
Sakın yanlış anlama..
Erdoğan ve Gül güncel de ondan.. Yoksa aslında benim konuştuğum sistem..
Ahmet Necdet Sezer nasıl seçildi hatırla.. Ne dedi Bülent Ecevit?..
"<ı>Vakit daralıyordu. Beş dakika kalmıştı, birden aklıma Ahmet Necdet Sezer adı geldi.."
Beş dakka kala, Ecevit'in aklına geldi diye Sezer Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu. Benim adım aklına gelse, ben olacaktım..
Ecevit'in adayı Sezer'i kimler seçti?..
Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz tarafından teker, teker seçilip Meclis'e adeta atanan milletvekilleri..
Şimdi, hem de Siyasal Bilgiler okumuş, hem de bu ülkede Cumhuriyet, Sabah ve Milliyet gibi gazeteleri yönetmiş ve başyazarlığını yapmış senin gibi deneyimli bir gazeteci, bu Türkiye'nin önüne o Amerika örneğini nasıl koyar?.
Üstelik Sevgili Hasan Cemal,
Örneğinde "<ı>Senato'nun onayıyla" diyorsun.. Bizde Senato var mı?. Diyelim Meclis var.. Peki Amerika Kongresi'nde yüzde 10 diye bir baraj var mı?. Halkın çöpe atılan oyu var mı?.
Yüzde 10 barajın gerekçesi "<ı>Türkiye henüz hazır değil" diye açıklanıyor ve sen ses çıkarmıyor "Matbaaya direnir gibi direniyorlar, barajı kaldırmamak için" demiyorsun.. O zaman Türkiye'nin hazır olmaması, demokrasinin temel ilkesi seçimlerde bile ödün vermek için geçerli oluyor da, Bağımsız Yargı üyelerinin en bağımsız seçiminde niye geçerli olmuyor peki? Ve sen önümüze "<ı>Amerika" örneği koyup "<ı>Matbaaya direnir gibi" diyorsun bir de..
Şu "<ı>Demokrasi" denen şeyi, senin istediğin gibi tepeden, senin istediğin konularda ve koşullarda tartışmak yerine, en temelinden, A'dan Z'ye konuşmaya ve savunmaya var mısın, Sevgili Dostum!..
Türkiye'de Temsili Demokrasi sistemi geçerli olduğuna göre, şu Temsilcilerin seçiminden başlasak, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimine gelmeden önce..
Var mısın, söyle bakalım..
Yoksan, Doğan Gurubu oturup iyi düşünsün..
Asıl yandaş kim?.. Çünkü o gurupta 40 Hasan Cemal daha var, biliyorsun!..”

Hıncal Uluç, Hasan Cemal’i tartışmaya, düelloya davet ediyor. Yazının başında da belirttiğim gibi Hıncal Uluç’un bu süreçteki tutumu “matbaaya direnen” olarak değerlendirilemez. Aksine, iktidarı koşulsuz destekleyen Hasan Cemal ve onun gibi düşünenlerin tarihsel olarak düştükleri yanılgı matbaaya direnen olduklarını anlayamayacak kadar hırs ve hınç ile dolu olmalarıdır.

Aydın olmanın yolu biat etmekten değil, sorgulamaktan geçer.

Tasarıya karşı çıkmak için “<ı>Hap gibi yutturmak, tablet gibi okutturmak” toptancılığı bir tarafa, yirmi sekiz tane farklı sorunun yanıtının evet/hayır olamayacağının herkesten çok Hasan cemal’in farkında olması gerekmez mi. Taslak gündeme düşüp okuduktan sonra blogda , “Akp kapatılamaz anayasa değişikliği tasarısı taslağı” adlı yazımda AKP ve geldiği/temsil ettiği damarın altını çizdim. Aynı yazıda “Hasan Cemal”leri de “fırça yiyen” olarak betimlemiştim.

Sonuç olarak, Hıncal Uluç'a katılmamak elde değil, -iddia oynamaması koşuluyla- keşke futbolcu olsaydı...

Necati TÜFEKCİ 30 Mart 2010 ANKARA

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..