Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '12

 
Kategori
Anılar
 

Hasan Eskil - Teftiş Öyküleri

Hasan Eskil - Teftiş Öyküleri
 

Hasan Eskil


Milliyet Blog'daki kişisel tanıtımımda 'Okur yazarım, yani önce okur sonra da okuduklarımı yazarım'' dememe rağmen, epeydir dengeyi bozmuş, sadece okur olarak sürdürüyordum edebiyatla ilişkimi.

Edebiyat, çok ciddi olarak ilgi isteyen bir disiplin. Sürekli olarak ilgilenilmediği anda körelmek işten bile değil. Düzenli okuma gereğinin yanısıra, yazılı ya da sözlü paylaşımlar da olmalı ki kişi okuduklarını kullansın ve belleğinde de daha kolay yer edinebilsin onca anı, bilgi, fikir, düşünce.

Hasan Eskil, Eski İş Bankası Müfettişi. Üstadımız. 1970'lerin başından Anadolu'yu gezmeye başlamış, şubelerde rakamlara takılı kalmamış, insanı, çevreyi, olayları gözlemlemiş.

Müfettişlik, aslında günlük tutmak için belki de ideal meslek grubu olmasına karşın, hele de geçmişteki zaman darlığından bunu yapanına pek rastlayan yoktur ya da en azından ben hiç rastlamadım. Müfettişlikle yazılı hatıraların tümü, olayların üzerinden yıllar geçtikten sonra akılda kalanların kağıt üzerine aktarımı ile olmuştur.

Benim müfettişliğim döneminde artık kişisel bilgisayar kullanımına bile geçilmişken, o at üstünde kasabalara giden Cumhuriyet'in ilk yıllarının bürokratları ile bizim aramızda bir yerlerde 'sıkışmış' olan Hasan Eskil, döneminde uzun yolculuklar sonrasında ulaştığı yerlerdeki şubeleri ve insanları anlatıyor.

Kırıcı olmamak için bazı öykülerde isimler, bazılarında da yer adları değişmiş. Olayların ve anlatılmak istenenin özüne dokunmadıktan sonra, Antep'te ya da Maraş'ta, Ahmet'in ya da Mehmet'in başından geçtiğinin zaten çok da önemi yok. Önemli olan o yıllarda Anadolu'yu ve insanını anlatıyor olması.

Ben yaşayan herkesin, hayatı ile ilgili mutlaka, ama kısa ama uzun bir yazı yazması gerektiğini düşünürüm. Sözde her sohbette duymaya alıştığımız ''Yazsam benim hayatım roman olur'' cümlesini hayata geçirenleri de hep saygı ile karşılamışımdır.

Hasan Eskil, belliki yıllarca okumuş biriktirmiş, yaşamış yine biriktirmiş ve artık bunları yazmanın zamanı geldiğine inanarak 7 roman bir de öykü kitabı yayımlamış.

Kırk küsur yıl öncesinin insanları, yazarın kimi öykülerinde güldürüyor, kimi öykülerinde ise hüzünlendiriyor okuyucuyu.

Doğu Anadolu'daki bir şube teftişinde, yaşlı bir amca ile yaptığı sohbetin içindeki konuşmalar soykırım iddialarına yanıtı ile günceli de yakalıyor. Kuru tartışmalar, başlangıç noktasından ne ileri ne de geri giden münazaraların yapamadığını, bir öykü ile gerçekleştiriyor yazar.

'Kaçak Müfettişler'de, otel odalarında geçen soğuk geceleri, sac sobaları ve teftiş yerlerini sanki askerlikteki bir nöbet yeriymiş gibi terketmemelerini kendilerine öğütleyen, bir zamanlar kendileri de muavin olan ancak şimdi bunu unutmuş üstadlarını anlatıyor.

Kimi teftişlerde, hatta İstanbul'un burnunun dibindeki bazı şubelerin çevresinde, kalacak bir otel bulamayıp askeri tesislerde sabahları 'kalk borusu' ile uyanıp, sabah içtimasında da ''On subay, otuz astsubay, iki yüz er bir de sivil İş Bankası müfettişi görüş ve emirlerinize hazırdır komutanım'' denilerek sayılmasını da başka bir öyküsünde anlatıyor.

Lokantalar da bu öykülerde kendilerine yer bulmuşlar. Anadolu'nun küçük kasabalarında, eli yüzü düzgün yemek yenebilecek nadir lokantalar ve işleticileri ile kurulan ahbaplıklardan nice öyküler doğmuş.

Kişisel olarak en çok güldüğüm öykü ise müfettiş yardımcısı Safa'nın, teftiş ettiği şubenin müdürünün kızını istemesi için annesini, bulunduğu şehre daveti ve sonrasında gelişen olaylar.

Bugünlerde Batı Karadeniz'in meşhur tatil beldelerinden biri haline gelen bir yöremizde geçen öyküdeki müfettiş tipinin, kendi dönemleri öncesinde olduğundan ancak artık tarihe karıştıklarından bahsediyor. Bizim 90'ların ortasındaki müfettişliğimiz sırasında da bu tip müfettiş anlatılır ve ''Yine siz şanslısınız, eskiden ooo ne üstadlar vardı'' denirdi.

Beş müfettiş, birisi grup başkanı olmak üzere lokantaya gidildiğinde sipariş, 'Üstad' tarafından hep beşer tabak olarak söylenirmiş, yardımcılara söz hakkı verilip ne istedikleri sorulmadan. Böylece anlıyoruz ki efsaneler değişmeden yıllar boyu süregelmiş. Teftiş kurullarının yeni üyeleri biraz sıkılınca, söylentiler, dost tavsiyeleri devreye girip, ''Halinize şükredin'' mesajları vermişler.

Kitabın sonuna gelip, hamam öyküsünü tam da bir ' teftiş başyapıtı ' diye okuyordum ki, son öykü gerçekten de hiç beklenmedik bir anda azmin ve kararlılığının neleri becerebileceğini göstermesi nedeniyle, bana insan olmanın onurunu bir kez daha yaşattı.

Güzel öykülerden oluşan, hayatın içinden bir kitap. Genç müfettiler, müfettiş adayları ya da belki kendisini işlere çok kaptırıp insan faktörünü ihmal etmiş teftiş kurulları üyelerinin okumasının mutlak faydası olacağını düşündüğüm bu yapıt, 2004 yılında Günizi Yayıncılık tarafından basılmış.

 

http://hasan.eskil.info/

 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..