Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Hasan Mercan'a özlem yazısı

Hasan Mercan'a özlem yazısı
 

Hasan Mercan çok verimli, çok çalışkan bir yazardı. Emperyalizm eski Yugoslavya’yı kan gölüne çevirinceye kadar o diyarlarda Türkçe’nin en yetkin seslerinden, kalemlerinden oldu. 1944'te, o zamanki Kosova özerk bölgesinde, Sar Dağları eteklerindeki Prizren'de doğdu. Öğretmen okulunda öğrenciyken Birlik gazetesinde çalışmaya başladı. Stajını Türkiye'de Cumhuriyet gazetesinde yaptı. Daha sonra, ülkesindeki çeşitli gazetecilik kurslarına katıldı ve kırk yıl boyunca gazeteci ve televizyon yapımcısı olarak çalıştı.

Dünya Yazarlar Örgütü'ne kabul edilen Hasan Mercan pek çok başarıya imza attı. Onlarca özgün yapıt, sahneye koyduğu oyunlar, Türkçe'ye kazandırdığı otuz çeviri, aldığı ödüller...

Yaşar Kemal'in övgü dolu bir önsöz yazdığı Namus Köprüsü adlı romanı Türkiye'de yayımlandı. Ülkesinin Bor kentinde düzenlenen Balkan Yazarları Karşılaşması'nda Balkanlar'da Yaşayan En İyi Türk Edebiyatçısı seçildi. Haftalık Tan gazetesinde köşe yazıları yazmış, Priştine televizyonunda kültür yorumculuğu yapmış olan Mercan, Tomurcuk, Kuş ve Sevinç adlı çocuk dergilerini ve Çığ adlı edebiyat dergisini yönetti. Mercan'ın Priştine'deki evinin yağmalandığı, basıma hazırladığı çalışmalar ve otuz sekiz yıldır tuttuğu günlüklerin yok edildiği biliniyordu.

O savaş cehenneminden kurtulup Türkiye'ye göçmüştü. Çok alçakgönüllü, sıcakkanlı, dost canlısı bir muhabbet insanıydı. Ölüm niye bu güzelim insanları bulur, anlamam... İçim yandı haberini aldığımda. Kederli türküleri birlikte dinlerdik, gözlerimiz yumuk, akıp giderdik.

İnsanlarla hemen yakınlık kuramıyor olmama karşın, Hasan Ağabey’le; Fikret Otyam ve Filiz Otyam ustalarımın yıllar önceki sergilerinde tanışır tanışmaz, kırk yıllık dost gibi kaynaşmıştık. Bunu sağlayan Mercan’ın insan sevgisiydi, alçakgönüllülüğüydü.

Sık olmasa da sergilerde, konserlerde, konferanslarda, toplantılarda görüşürdük. Hiç unutmam; Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan ve bildiri sunduğu bir roman sempozyumundan sonra, Üç Anadolu grubunun bir dinletisi olmuştu da, güzelim türküleri gözleri dolu dolu dinlemiş, oturduğu yerden birlikte söylemişti Hasan Ağabey. Yan yanaydık, muhabbetin hasındaydık.

Bir yandan sağlık sorunlarıyla üğraşırken, edebiyatçıların ilgisizliğinden, kimsenin arayıp sormamasından yakınırdı, sitem ederdi. Haklıydı, çok haklıydı. Böyle olduğunu diğer kimi yazarlarımızı, değerlerimizi yitirdiğimizde, onların, bir anda yüzlerimize tokat gibi inen sahipsizliklerinde de açıkça gördük. Mercan’ı yitirişimize basın gecikerek yer verdi. O da çok azında. Adı gibi kadirbilirlik simgesi Şair A. Kadir Paksoy’un Cumhuriyet’teki incelikli yazısı acı gerçeği duyurdu. Zaten sağlığında da, Ümit Sarıaslan’la çıkardıkları Anadolu Ekini dergisinde Mercan’ın şiirlerine sıklıkla yayımladıklarını; ayrıca ölümünün ardından, Tan Edebiyat dergisinde hazırladığı özel anma dosyasını (Temmuz 2006, sayı 4) belirtmeliyim.

Güzel insanın Prizren’de başlayan yaşamı, Sincan’da noktalandı. Kimin usuna gelirdi ki. Şimdi Sincan’ın Cimşit Gömütlüğünde Türkçenin yüz akı bir yazın emekçisinin yattığını kaç kişi bilir?

Balkanlar'ın Türkçesiydi, diliydi, gönlüydü Hasan Mercan. 29 Nisan 2006 tarihinde yitirdik o ustayı ama koca Yunus'un dediği gibi "Ölürse ten ölür / Canlar ölesi değil" Hele de Mercan gibi canlar için...

(Hasan Mercan'la ilgili özyaşam bilgileri Bilkent Edebiyat Bölümü süreli yayını KANAT'tan alınmıştır. Teşekkür ederim.)

 
Toplam blog
: 15
: 625
Kayıt tarihi
: 06.05.10
 
 

Günay Güner 1963 yılında, Erzincan'da doğdu. Erzincan'ın Kemah yolu üzerindeki Söğütözü (Bırastik) k..