Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '12

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Hasan Tahsin

Hasan Tahsin
 

Hasan Tahsin


Gazeteci.

Osman Nevres

Şehit Gazeteci Hasan Tahsin, Türk Kurtuluş Hareketinin ilk kurşununu sıkarak bir milletin destanını başlattı.

Biz gazeteciler Hasan Tahsin’i biliriz.

İzmir’liler Hasan Tahsin’i bilirler.

Bütün Türkiye, Yunan’a ilk ateş eden bu kahramanı çok – çok iyi bilir…

İzmir’e gidenler, Konak meydanındaki Hasan Tahsin anıtını görmüşlerdir. Orada bir kahramanın azametli halini görürsünüz. Hasan Tahsin’i yani Osman Nevres’in, heykeli de olsa sizi durduran ona bakılmasanı sağlayan azemetini fark edersiniz.

Bir gazeteci cesur olmalı, bir gazeteci Hasan Tahsin gibi olmalı…

Gazetecilerin birbirine söyledikleri sözlerdir bu sözler.

Ülkemizde medyada dünya standartlarında yayın yapabiliyoruz. Bunun için her türlü imkânlara kavuşmuş durumdayız. Bu sektörde daha iyi daha doğruyu bulmak ve iletmek adına daha da ileri adımlar atılıyor.

Gazetecilik her alanda çok önemlidir. Görsel olduğu kadar, yazılı alanda ve işitsel alanda da önemlidir. Birinci elden ses veya görüntü dağıtımı olduğu için gazetecilere de bir hayli görevler düşmektedir.

Gazeteciler kahraman olurlar.

Ne çok başrolünde gazeteci olan dizi veya filmler vardır, bazıları bir hayli aksiyon gerektiren sahnelerle doludur.

Ben her zaman söylüyorum gazetecilik de kutsal bir meslektir.

Bir çok alanda etkilidir. Bir gazetecinin girmediği, etki edemeyeceği alan yok gibidir. Kamoyu bilgilendirmesinin yanı sıra ekonomide de söz sahibidir.

Siyasette de… tek – tek saymaya kalksak maddelerin bir hayli uzun süreceğini biliriz…

Özet olarak toplumsal ve sosyal gelişmelerde ciddi ve etkin rol oynamaktadırlar…

Sizlere bir gazeteciyi ve yaptığının nasıl tarih değiştirdiğini aktaracağım…

Asıl adı Osman Nevres’tir. 1888 yılında Selânik’te doğdu.

Babası hapishâne başgardiyanı Hasan Tahsin Receb Ağadır.

Liseye kadar Selânik’te okudu. Paris’te Sorbonne Üniversitesine girdi.

Edebiyat bölümünü bitirdi. İttihat ve Terakkî Partisine üye oldu.

Talat Paşanın muhâfızlığını yaptı. Türk düşmanı olarak bilinen İngiliz Buxton kardeşlere suikast yaparak yaraladı.

On yıl ağır cezâya çarptırıldı.

Birinci Dünyâ Harbinde kurtarılarak İstanbul’a döndü.

Daha sonra tedâvî için İsviçre’ye gitti.

Pasaportuna babasının adını yazdırdığı için Hasan Tahsin adıyla tanınmıştır.
1918’de yurda dönüp ittihatçı arkadaşlarıyla birlikte İzmir’de Hukûk-ı Beşer Gazetesi’ni çıkardı ve bu gazetenin baş yazarlığını yaptı.

Yazılarıyla memleketi istilâ eden güçlere karşı sonuna kadar direnmeyi savunmuş, teslim olmayı reddetmiştir.

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden bir gün önce arkadaşlarıyla birlikte Redd-i İlhâk beyannâmesini hazırladı.

15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu İzmir’e girdiği gün Konak meydanında onlara ateş ederek ilk hareketi başlattı.

Yunanlılar tarafından kurşunlanarak şehid edildi.

Aynı gün Yunanlılara karşı mücâdele ederken şehit edilenler hâtırasına, İzmir’de Konak Meydanı’nda bir anıt dikilmiştir. (alıntı)

Bir başka yazıda da onunla ilgili yaşanılan günü anlatan bir yazıyı aktarıyorum…

1919 Yılı 15 Mayıs’ında İzmir Limanını dolduran Yunan Donanmasının içinden karaya ayak basmak için sabırsızlanan Yunan Efzun alayını yaşlı gözlerle izleyen İzmirliler, tarihin en karagününü yaşıyordu. Mavi – Beyaz bayraklarla donatılmış Kordonboyu o sabah hiç de ışıldamıyordu. Rum kızları eteklerini savurarak şarkılar söyleyip dans ederken, Yunan Efzun Alayı karaya ayakbastı. Bando önde Başpapaz Hristamos önderliğindeki Efzun Alayı arkada Kordon boyunda gövdegösterisine başlamıştı. Hemen orada bir kıraathanede saçları dağınık esmer tenı güneşten iyiceyanmış bir genç kendi kendine söyleniyordu.

“Kollarını sallaya - sallaya mı girecekler? Olmaz… Olamaz ki. Sonunda ölüm var. Kan var. Bunu anlamalılar.”

Bu genç Selanik’ten İzmir’e göç etmiş, Recep oğlu Osman Nevres beyden başkası değildi.

Osman Nevres o güne kadar kalemiyle, eylemleriyle bu istila akıbetini göstermeye çalışmış bir gazeteciydi. İşte korktuğu başına gelmiş, Efzun Alayı Kordonboyunda zafer çığlıkları atıyordu. Birden yerinden fırladı, aynı anda kendisini Yunan işgal askerlerinin karşısında buldu. Az önce kalemini hırsla kıranparmakları arasındaki Rovelver silahı ile ilk kurşunu attı. Kalabalığı yarıp tek başına fırlayan uzunboylu siyah elbiseli adamın attığı ilk kurşun Efzun Alayının sancaktarını yere serdi. Sancaktar boğuk bir sesle yere yıkılırken, o elindeki Rovelverle peşi sıra kurşun sıkmaya başladı. Hiç beklenmedik bu ateş karşısında, önce paniğe uğrayan Yunanlılar gerilediler, peşlerindeki Rum kalabalığı arasından denize düşenler görüldü. Fakat karşılarında ateş edenin yalnızca bir kişi olduğunu farkedenYunan Efzun Alayı hemen karşı ateşe başladı.

Silahlardaki kurşunlar biten Hasan Tahsin, süngüdarbeleriyle şehit edildi.

Hırslarını Hasan Tahsin’in vücudunu paramparça etmekle de alamayanEfzunlar, bu defa sağa sola tüfekle, mitralyözle ateşe başladılar, hatta denizden Yunan torpidolarıda ateşe katıldı.

Bu sırada sivil halk arasından çok sayıda can veren oldu.

Hasan Tahsin şehit edildiğinde 31 yaşındaydı. Güler yüzlü, neşeli bir vatansever olarak tanımlanan Hasan Tahsin, işgal acısına dayanamayan yüreğinin sesini dinleyip tek başına da olsa bir alaya savaş açacak kadar cesurdu.

Atılan bu kurşun Türk Kurtuluş Savaşının meşalesini yakarken, bütün dünyada Türk ulusunun bu işgali hazmedemeyeceğinin mesajını veriyordu.

Bugün Konak Meydanı’nda bir elinde bayrağı diğer elinde Rovelveri ile anıtlaşan bu genç, TürkBasınının bir sembolü olarak tarihe gülümsüyor.(alıntı)

Gazetecilik, sorumluluğu ağır ama kutsal bir meslektir…

Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/nazansara.satana.5

http:// https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....