Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '09

 
Kategori
Efsaneler
 

HasanBoğuldu Efsanesi

HasanBoğuldu Efsanesi
 

HasanBoğuldu


Geçen hafta Kaz Dağlarına yaptığım güzel geziden o yörenin çok ilginç efsanelerini öğrendim.

Kaz Dağları o kadar dik ve bir o kadar oksijeni bol bir orman.... Yol boyunca rehberimiz bölgedeki en eski aşk efsanesini anlattı ve bunu sizlerle paylaşmak istedim..

Günümüz aşklarına baktığımızda ayağındaki botun hangi marka veya fiatına göre nerdeyse sevilecek adam diye bakılan bir gençlik varken dinlediğim bu efsaneden de her ne kadar sonu hüsranda olsa yaşama karşı bir umutum var benim.

HasanBoğuldu Efsanesi

Bugün olduğu gibi geçmiş yıllarda da Edremit pazarı Çarşamba günleri kurulurdu. Yörenin tüm köylüleri Çarşamba günleri Edremit'e gelir malını satar, ihtiyacını alırdı.

Kazdağı'nın 1500 m yüksekliğinde, Sarıkız zirvesinin eteğinde kıl çadırlarından kurulu yüksek obanın güzel kızı Emine de böyle bir Çarşamba günü Edremit pazarına iner ve Zeytinli Köyü'nün yakışıklı delikanlısı ile gözgöze gelir. Sevdalanan iki genç her Çarşamba günü buluşurlar.

Emine beş saatlik yoldan getirdiği sütü, peyniri, balı Hasan'a verir, bahçıvan olan Hasan'dan ihtiyacı olan sebzeyi alırdı. Pazar dönüşü birlikte zeytinli Köyü'ne kadar yürürler, Emine oradan ayrılır ve daha dört saat sürecek olan zahmetli dağ yolundan obasına dönerdi.
Gençler evlenmeye karar verirler. Hasan'ın içgüveysi olarak obaya gitmesi sözkonusudur. Onu babasız büyüten annesi oğlunun mutluluğu uğruna yalnız kalmaya razıdır. Emine'nin ailesi ise bu evliliğe karşı çıkar.
Oba yörük obasıdır, Emine de yörük kızı. Aile, Hasan'ın zor doğa şartlarına dayanıp dayanamayacağını sınamaya karar verir. Sınav başarılı olursa Emine'yi istemiş olan obanın gençleri de yiğitlik gösteren Hasan'ı kabulleneceklerdir.

Hasan annesi ile helalleşir, anlaşma gereği 40 okka (yaklaşık 60 kilo) tuz dolu çuvalı sırtlanır ve Emine ile obaya doğru yola çıkarlar. Önlerinde dört saatlik zorlu bir dağ yolu vardır. Bir saat sonra Beyoba Köyü'ne varırlar. Tuz hasan'ın sırtını yakmaya başlar. İkinci saatte şimdiki Sutüven Şelalesi'ne ulaşmışlardır. Yol dere içinde kaybolmuş, taştan taşa atlamak Hasan'ı yormuş, dizleri titremeye başlamıştır.
Gökbüvet'e geldiklerinde Hasan'ın gücü biter ve yere düşer. Emine çaresizlik içinde Hasan'ı yüreklendirmeye çalışır, ancak hasan ayağa kalkamaz. Emine'ye yalvarır, başka yerlere kaçmayı teklif eder.
Emine ise katıdır, ailesine ve obasına söz vermiştir. Hasan'ın yakarışlarına yanıt vermez ve çuvalı sırtlayarak obanın yolunu tutar.

Hasan ise ardından "beni bırakma, senin köyüne gelemiyorum, köyüme de dönemem" diye acı acı haykırır. Emine derenin uğultusuna karşın Hasan'ın umutsuz çığlıklarını hep duyar. Obaya vardığında çok pişman olur ve geri dönmek ister. Ancak ailesi gece vakti onu ormana bırakmaz.

Sabahın ilk ışıkları ile Emine, doğru Gökbüvet'e koşar ama Hasan yoktur. Annesine gider, Erdemit'e koşar ancak kimse Hasan'ı görmemiştir. Bir daha obasına geri dönmeyen Emine kulaklarında Hasan'ın onu çağıran sesiyle dere boyunca mecnun gibi dolaşır durur. Günler sonra Hasan'a hediye ettiği çevreyi Gökbüvet'in çılgın suları içinde fark eder. "Yanına geliyorum Hasan" diyerek be çevre ile kendini ulu çınara asar. O gün bugün Gökbüvet'in adı Hasanboğuldu, dallarını büvetin suları içine sallandıran çınarın adı Emine Çınarı olur.

Efsane böyle dilden dile dolaşmış durmuş..

Evet efsane der gibisiniz ama bu efsaneler gerçekten yaşanmış ve dilden dile gelerek yaşatılma çalışışıyor...

Güzel ve anlamlı aşkların hep bizlerle olmasını dilerim.

Sevgilerimle.

Gelincik

 
Toplam blog
: 110
: 2117
Kayıt tarihi
: 18.10.08
 
 

Kendimle ilgili ne yazabilirim diye düşündüm uzunca... Aslen Malatyalıyım.. İstanbulda yaşıyorum ..