Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hasar raporu

Hasar raporu
 

Pazar akşamı burnum sızlamaya başladı. Beraberinde de bitmez tükenmez bir hapşırık, hafif ateş, yorgunluk, kas ağrıları... Nezle oluyordum. Nezleye yakalanınca yapılacak çok az şey var. Küçük hastalıklar içinde en sevmediğim hastalıktır nezle. İnsanı canından bezdirir. Benim bildiğim en iyi çare sık sık buruna su çekip yıkamak. Bunu yapmak için defalarca lavaboya taşınıp durduktan sonra güç bela uyuyabildim. Sabah kalktığımda nispeten iyiydim. Önce sıcak suyla yıkanıp üstüne bir de soğuk suyun altında bir süre durunca epey kendime geldim. Kolay atlattım diye sevinip işe gittim. Ancak işyerine vardıktan bir süre sonra burun akıntısı, hapşırık ve halsizlik yeniden şiddetini arttırdı. İzin alıp eve döndüm, arada eczaneye uğrayıp ateş düşürücü, ağrı kesici gibi ilaçlar aldım. Ama nezle azmıştı bir kere.

Başım ağırlaşmış, kafamın içi adeta bir sis tabakasıyla kaplanmıştı. Sadece işten eve dönerken neredeyse bir paket kâğıt mendil bitirdim. Sadece burnum değil gözlerimden de yaş boşanıyordu. Eve ulaşır ulaşmaz lavaboya gidip bol bol yıkadım. İlaçları yuttum. Sarımsaklı, bol naneli yayla çorbası yapıp içtim. Yatağa uzandım. Ama burnum ne uyumama ne de başka bir şey yapmama izin veriyordu. Bizim burun iyice coşmuş, full kapasite çalışmaya başlamıştı. Ciğerler de ondan geri kalmıyordu, ağır makineli tüfeğin atış ritmiyle habire hapşırıyordum. Sanki kafamın içinde ne varsa eriyip ılık bir sıvı halinde burnumdan çıkacak gibiydi. Lavaboyla divan arasında mekik dokumaya başladım. Burnumu yıkayıp geliyordum ama daha uzanmama kalmadan tekrar akıntı başlıyordu. Mendil kullanmak hiçbir işe yaramıyordu. Zaten paket boşalmıştı, yenisini almak için bakkala gidecek halim de yoktu. Ben de evdeki yedek tuvalet kâğıtlarından bir rulo alıp ortasından bir ip geçirip divanın yanı başındaki okuma lambasının siperliğine monte ettim. İhtiyaç duydukça oradan koparıp koparıp kullanmaya başladım. Uykuya dalıncaya kadar kocaman rulo neredeyse bitmeye gelmişti.

Ertesi gün geç uyandım. İşyerine telefon edip gelemeyeceğimi haber verdim, yatağa gömülüp öğlene kadar uyudum. Kahvaltı ve ilaç küründen sonra biraz internete baktım. Msn ve gmail şeysinden dostlara selam verdim. Gelen blog yorumlarını cevapladım. Hastalığımı bebek müjdesi verir gibi cümle aleme duyurdum. Gelen tavsiyelere kulak verdim. “Bol sıvı iç” dediler, içtim; “yat dinlen” dediler, yatıp dinlendim. Sağolsunlar, gerçekten iyi geldi. Bu arada Milliyet Blog’da bu kadar doktorun olmasına bir kere daha sevindim.

Hapşırık çok güzel bir şey. Bunu bir defa daha anladım. Vücut adeta içinde işe yaramaz ne varsa fırlatıp dışarı atıyor. Kendince bir baca temizliği yapıyor galiba.

Akşama doğru epeyce kendime geldim. İlaçlar da bünyeye doping etkisi yapmıştı sanki. Sehpanın üzerinde hepsinin yarısı okunmuş bitirilmeyi bekleyen beş kitabı birden sırayla açıp okumaya başladım; her birinden üçer beşer sayfa okuyup bırakıyordum. İçim ilim irfanla doldu. Kitapların konuları da bayaa çeşitliydi. Tarihten Türkçe sözlüğe, romandan, başvuru kitabına, felsefeden öyküye kadar her türden konuya batıp çıktım. Tabii o kadar ilim irfan bir yerden sonra bünyede rahatsızlık yarattığından onun dışarı atılıp yeni bir senteze dönüştürülmesi gerekiyor. Yazmaktan başka çare yoktu; klavyeye sarılıp çatır çutur döktürmeye başladım. Ama aleme ilim yayma arzusuyla ortaya çıkan eser her zaman birbiriyle mütenasip olmuyor. Yazdıklarımı beğenmedim, bir kısmını ilerde düzeltmek üzere taslak olarak kaydedip, çoğunu da çöpe yolladım.

Erkenden uyku bastı; burnum da biraz insafa gelmişti. Artık başucumda tuvalet kâğıdı rulosuna ihtiyacım yoktu, zaten rulonun da kartonu kalmıştı sadece; söküp attım.

Hastalık kötü bir şey ama soğuk algınlığı, nezle gibi hafif hastalıklardan dolayı evde kalıp dinlenmenin de kendine özgü bir tadı var bence. Allah kimseye dermansız dert vermesin, verirse nezle versin sadece.

Bu arada Ekim ayı gelmiş geçmiş ve ben daha bir blog bile girmemiştim; işte, can havliyle bu blogu yazdım!


 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..