Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '08

 
Kategori
Futbol
 

Hasbahçe'nin gülleri, kim atacak bu golleri?

Hasbahçe'nin gülleri, kim atacak bu golleri?
 

Korner atmaya üşenen takım oldun sonunda...


Geçen yıl Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız o göz ve gönül doyuran, heyecanlı maçlar olmasa dün akşamki maç, sonucu itbarıyla sevindirebilirdi bizi. Gözümüz de gönlümüzde aç olarak kalktık ekran başından, oynanan vasat altı futbol, temposuz ve isteksiz oyuncular uykumu erken getirdi. Evvelden olsa sabaha karşı bile olsa yazımı yazardım. Bu sezon yok, yok, yok!..

Her ne kadar maç sonu açıklamalarında "İyi oynadık, üstün taraf bizdik, rakibe pozisyon vermedik." gibi söylemler olsa da taraftarın içi yandı. Biz alışkın değiliz böyle gol kısırı maçlara. Atmasak bile rakibe attırırız ya da kendi kalemize atarız, golsüz maç hiçbir şeye benzemiyor, tadı yok, tuzu yok!

Hele ilk yarıda, gördüğüm en kötü Fener takımı vardı sahada. Tribünlerin 75. dakikadan sonra ıslıklayacağını düşünüyordum, 3 dakika erken başladılar. Sürekli Uğur Boral'ı ıslıklamaları da bir garip, oyuna 85. dakikada girmişken, haksızlık, değil mi? Güiza 90 dakika bal yapmayan arı gibi geziniyor alkış alıyor, Uğur ıslıklanıyor. Gökhan Gönül de öyle, çok kötü oynadı. Emre'ye diyecek lafım kalmadı artık, bildiği gibi oynasın! Maçın sonlarına doğru Alex sakatlanıp çıktığından, sahada korner atışı yapacak oyuncu bulamadı Güiza, sanki atarız da galip geliriz, kötü bir şey yaparız, düşüncesi hakimdi.

Daha maçın ilk dakikaları bizimkiler ayakta sallanıyor, akşamdan kalmış gibiler. Oysa ki soyunma odasından çığlıklar atarak çıkmışlar, görenlerin yalancısıyım ben. Motivasyon iyi imiş. Ya düştüler, ya şaştılar. Roberto Carlos'u izleyenler küçük dillerini yutmuştur zaar. Pas verecek mecali yoktu. Tek ayakta kalan Lugano, o da rakibin tepesine çıkmak için. Bir ay sonra sahaya dönen Edu da fena değildi, yerini yadırgadı sanırım, orta sahada boy gösterdi sık sık. Bu akşamdan kalan olumlu bir özellik, Fener'in savunması Volkan'a fazla iş düşürmedi ya da Dinamo Kievliler baskı yapmadı, işi yavaştan götürdüler ve daha çok sevinen taraf oldular. Çünkü rövanşta daha zorlu saha ve hava şartları bekliyor bizi.

Bize 3 atan Porto, Arsenal'den 4 golü yemiş. yani grupta kimin ne olacağını kestirmek biraz zor. Şimdilik son 1 puanla sıraya demir attık.

Benim ne yalan söyleyeyim fazla umudum kalmadı, 3. lük bile hayal gözüküyor. Emre: "sabır, sabır!" diyor. Mahmut uslu öyle. Biz de "ya sabır!" çekerek izliyoruz maçları. Çeşitli komplo teorileri de üretiyorum kendimce. Sanırım futbolcular hocanın gitmesini çabuklaştırmak için böyle yapıyorlar, çünkü ne fizikleri ne kimyaları uyuştu hoca ile Brezilyalıların. Hocayı sevmedikleri gün gibi aşikar. (Zaten İspanyollarla Portekizliler birbirlerini sevmezler) Sistem değişikliği filan hikaye, mücadele etmiyorlar, topa vurmaktan bile acizler, ya çok hızlı vurup saha dışına gönderiyorlar ya da hafifçe dokunup rakibe sunuyorlar. Korneri atmaya bile üşenen takım olur mu?Hoca ne yapsın, hindi gibi düşünmekten başka? Tercümanı ile bile konuşmuyor. Zico ile Samet maç esnasında sürekli diyalog halinde olurlardı. Herkeste bir suskunluk hali, herkeste bir durgunluk:

"Has bahçenin gülleri,
Ötmüyor bülbülleri" misali...

Kaldığınız yerden iyi bayramlar!

Resim alıntıdır:

http://www.fenerbahce.org.tr/fb2008/detay.asp?ContentID=13237

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..